Amerika’nın Olası Suriye Politikası ve Kürtler

12 Aralık 2012 Çarşamba

Mutlu Çiviroğlu

Obama yönetimi, Suriye politikasında bir takım değişiklikler olacağını son zamanlarda sıkça dillendirmekte. Suriye’deki durum karşısında hem iç kamuoyundan, hem de dışardan sert bir şekilde eleştirilen Başkan Barack Obama’nın seçimi kazandıktan sonra biraz daha rahatladığını düşünürsek bu konuda değişiklikler beklemek pek de hayalci olmaz.

Ancak meydana gelebilecek politika değişikliklerinin pek de radikal olacağı düşünülmemeli. Çünkü, Obama’nın dış politikasının temelinde pasifist bir yaklaşım söz konusu, yani olaylara askeri müdahale ile değil de diplomasi ve diyalog ile çözüm arayışı içinde. Bu durum aslında Demokratlarla Cumhuriyetçilerin dış politikadaki en keskin farklılıklarından bir tanesi. Zaten Barack Obama’nın seçim dönemindeki en büyük argümanlarından bir tanesi de Irak’taki askeri varlığı sona erdirmek, yani ülkeyi bir savaştan kurtarmak ve askeri birlikleri Afganistan’dan 2014 yılı sonunda tamamen çekmeyi takvime bağlamak.

Tekrar Suriye konusuna dönersek, bu ülkeye bir askeri müdahale beklemek, Esad rejiminin kimyasal silah kullanması dışında şu an için pek de mümkün görünmüyor. Başkan Obama geçen hafta yaptığı konuşmada bu durumu kendi hükümeti için “kırmızı nokta” olarak sert bir şekilde vurguladı.

Peki, askeri müdahale gündemde değilse Amerikan yönetimin politika değişikliği ne temelde olacak?

Bu soruya Dışişleri Bakanlığı’nın 10 Aralık tarihinde yayınladığı bildirgede ulaşmak mümkün. Buna göre ABD’nin Suriye politikası, Washington’dan ve Avrupa’dan gelen baskılar sonucu yeniden düzenlenen ve daha katılımcı olduğu öne sürülen, yeni bir yönetim oluşturan Suriye Ulusal Konseyi (SNC)’nın desteklenmesi anlamına geliyor. SNC desteklenirken de Suriye’nin barışçı, demokratik, tüm etnik ve dinsel azınlıkları kapsayıcı bir netlikte olması gerektiği özellikle vurgulanıyor.

Bu temelde Amerikan yönetimi Başkan Barack Obama’nın 11 Aralık’ta yaptığı açıklamayla Suriye Ulusal Konseyi’ni resmen tanıdı. Obama, Suriye Muhalif Ulusal Konseyi’nin yeterince kapsayıcı olduğunu dile getirerek, yeni yapılanmanın “Suriye halkının meşru temsilcisi” olduğunu belirtti.

Zaten devam etmekte olan ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla yürütülen insani yardımın dışında en göze çarpan şey, silah kullanmayan Suriye muhalefetine silah içermeyen, muhalefet, yerel meclisler ve kitle örgütleri de dâhil olmak üzere, sivil toplum örgütlerini desteklemek için kullanılmak üzere yaklaşık 50 milyon dolarlık yardım yapılması öngörülüyor.

Barack Obama yönetimi bu yardımı, Suriye’deki şiddet kullanmayan (non-violent) muhalefete, içinde ülke genelinde etnik ve dinsel azınlıklarından oluşacak aktivistlerin yer alacağı ve Suriye halkları arasında birliği pekiştirecek ve ülkenin demokratik sisteme geçişini hızlandıracak bir ağ kurulması amacıyla yapacağını dile getirmekte.

Peki, Amerika’nın Suriye politikasında Kürtler nerede yer alıyor?

İngiltere ve Fransa gibi, Washington da Kürtlerin içinde yer almadığı bir Suriye muhalefetinin eksik olacağı konusunda hemfikir. Bu nedenle de Obama yönetiminin Kürtlerin muhalefete aktif olarak katılması konusunda birçok açıklaması oldu.

Aslında Washington Kürtlere önem de veriyor. Geçen Mayıs ayında Dr. Abdulhakim Beşar Başkanlığındaki Kürt Ulusal Konseyi (KNC) heyeti resmi davetli olarak Washington’a gelmiş, Dışişleri ve Beyaz saray yetkilileri ile görüşmeler yapmıştı. Yine, basına pek yansımasa da, Demokratik Birlik Partisi (PYD)’nin Dış İlişkiler Sorumlusu Dr. Alan Şemo da birkaç hafta önce, Amerika’nın en saygın düşünce kuruluşlarından biri olan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın (Carnegie Endowment for International Peace) davetlisi olarak Washington’a gelmiş ve partisinin görüşlerini Amerikan kamuoyu ile paylaşma fırsatı bulmuştu. Washington’daki think-tank’larda PYD’ye karşı bir merak olduğu pek de gizli bir durum değil.

Abdulbasit Seyda ve diğer bazı şahsiyetlerin içinde yer aldığı SNC’de temsil edilen Kürtler, Kürt Ulusal Konseyi (KNC) içinde yer alan irili, ufaklı on beşe yakın parti ve de PYD’nin başını çektiği Batı Kürdistan Halk Meclisi olmak üzere üç ayrı grupta temsil edilen Kürtlerin bu parçalı duruşu, birçok çevrenin kabul ettiği gibi kendileri için en büyük dezavantaj.

Son ulaşan haberlere göre, KNC Suriye Ulusal Konseyi’ne katılma kararı almış. Bu Kürtler için yarar mı getirir, zarar mı şimdiden kestirmek güç. Ama Kürtlerin, parçalı olarak değil de daha bütünlüklü bir şekilde, örneğin Yüksek Kürt Konseyi adı altında katılmalarının kendileri için en kadar faydalı olacağını görüştüğümüz birçok Kürt aydını ve siyasetçisi açıkça dile getirmekte.

Ayrıca son dönemlerde Suriye’de artan radikal İslamcı örgütlere karşı Kürtlerin bir duvar rolü üstlenmesi hem Washington Post gibi gazetelerce, hem de Obama yönetimi tarafından vurgulanmakta.

ABD’nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford da 29 Kasım’da Middle East Institute (Ortadoğu Enstitüsü)’de yapılan Suriye ili ilgili bir konferansta bu duruma dikkat çekti ve Suriye muhalefetinin silahlandırılması konusu görüşülürken, yükselen radikal İslam’ın mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizdi. Ford konuşmasında bir El Qaide örgütlenmesi olan Jabhat al-Nusra’nın artan eylemlerine vurgu yapıp, Kürtlerin bu radikal gruplarla olan çatışmalarına dikkat çekti.

Büyükelçi Robert Ford’un da dile getirdiği gibi Amerikan yönetimi bu tür unsurların varlığını, Suriye’deki krize barışçıl çözüm bulma umutlarına engel olarak görmekte.

Şurası bir gerçek ki kendi birliklerini sağlayabilen Kürtler, bu konu üzerinden de Amerika ve daha birçok ülkeden destek alabilirler. Ama bu da Kürtlerin kendi iç çekişmelerini bir kenara bırakıp, ortak paydalarda buluşup, akılcı politikalar üretmesine bağlı ki bu da Washington’dan göründüğü kadarıyla pek de kolay görünmemekte…

Not: Her ne kadar basında Kürt Ulusal Konseyi (KNC)’nin Suriye Ulusal Konseyi’ne katılma kararı alması yazılsa da, bugün (12 Aralık çarşamba) Türkiye saatiyle 16’da görüştüğüm, KNC’nin en etkili ismi olan Dr. Abdulhakim Beşar bu haberi yalanladı. Beşar böyle bir durumun söz konusu olmadığını ve kendilerinin Fas’ta yapılan “Suriye’nin Dostları” toplantısına davet edilmediklerini belirtip, bu yaklaşımı şiddetle eleştirdi.

http://www.ilkehaber.com/yazi/amerikanin-olasi-suriye-politikasi-ve-kurtler-6226.htm