Nuri El Maliki ve Irak

30 Aralık 2012 Pazar

Mutlu Çiviroğlu

Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin önderliğindeki Bağdat’taki merkezi hükümetin hem Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG), hem de Sünniler ile arasındaki ilişkiler son zamanlarda oldukça gergin. Kendisi Şii olan Başbakanı Nuri El Maliki’nin birçok çevre tarafından “diktatörel” olarak tanımlanan tavrı sadece Kürtleri değil, Sünnileri de epeyce rahatsız etmekte.

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarik Haşimi’nin Maliki hükümeti tarafından 2005 ile 2011 yılları arasındaki yüzü askın terör eyleminden sorumlu tutulup, gıyabında ölüm cezasına çarptırılması ve de önce Irak Kürdistan’ına sığınıp, ordan da Türkiye’ye gitmesi kamuoyu tarafından yeterince bilinmekte.

Fakat Sünnilerin Maliki ile yaşadıkları tek sorun bu değil. Merkezi hükümetin 20 Aralık tarihinde Irak Maliye Bakanı Rafi El İsavi’nin evine ve çalışma ofisine baskın düzenleyip, korumalarını ve yardımcılarını gözaltına almaları da var olan rahatsızlığı iyice arttırmış vaziyette. Sünniler hafta boyunca Maliki hükümetine karşı yapıkları gösteriler ve kendisini “ülkeyi mezhep çatışmasına doğru götürüyor” şeklindeki eleştirileri gün geçtikçe daha yüksek sesle dile getirilmekte. Zaten İsavi de bu saldırılar sonrası yaptığı açıklamada Maliki’yi “kanunlara ve anayasaya saygı göstermeyen” birisi olarak sert bir şekilde eleştirmesi de gözlerden kaçmayan bir durum.

Irak’taki Sünnilerin en etkili isimlerinden biri olan Başbakan Yardımcısı ve Irak Ulusal Diyalog Cephesi lideri Salih El Mutlak da her ne kadar Tarik Haşimi olayında fazla ses çıkarmasa da, Rafi El İsavi’ye karşı yapılan operasyon sonrasındaki rahatsızlığını yüksek sesle dile getirdi. Maliki’yi uyaran Mutlak, El İsavi’nın tutuklanan koruma ve yardımcıları ile ilgili yasama ve tarafsız makamların soruşturmayı takip etmelerine izin verilmezse, kendi bloğunun siyasal süreçten tamamen çekileceği tehdinde bulundu.

Sünnilerin Şii Maliki hükümetine karşı olan tepkileri artarak devam etmekte. Dün yani 28 Aralık Cuma günü binlerce Sünni, günlerdir Anbar ilinde düzenlenen gösterilere destek olmak amacıyla Tikrit, Musul, Felluce, Ramadi ve Samarra da Maliki hükümetine karşı rahatsızlıklarını dile getirmek ve haksız yere tutuklandığını iddia ettikleri Rafi El İsavi’nin yardımcılarının serbest bırakılması için sokaklara döküldüler.

Sünnilerin bu gösterilerde İran bayrakları yakıp, Tahran aleyhine slogan atmaları ve Maliki’yi İran ’ın adamı diye suçlamaları da ayrıca vurgulanması gereken önemli ayrıntılar.

Maliki’nin ve Irak’ın geleceğinin ne olacağı elbette ki belli değil. Ama birçok çevre Irak’ta devam eden siyasi gerginliğin en büyük galibinin Mukteda El Sadr olduğuna inanmakta. Bu konuda kendisiyle görüştüğüm, Irak ve Kürdistan Bölgesi hakkında oldukça güvenilir bir kaynak olan gazeteci Balen Salih de böyle düşünen insanlardan bir tanesi. Salih’e göre Maliki iktidarda kaldıkça Mukteda El Sadr’in Bağdat’taki etkinliği her gecen daha da artmakta. Salih, geçtiğimiz aylarda Maliki’yi güvensizlik oyuyla düşürme planları yapan muhaliflerin başarısızlığının başlıca nedeninin yine Sadr olduğuna inanmakta. “Maliki’ye güvensizlik oyu vereceğini açıklayan Sadr, İran’da Maliki’nin de katılımıyla Hukuk Devleti İttifakı’yla yaptığı görüşmeler sonucunda güvensizlik oylaması için desteğini çekti ve grubundaki hiç bir milletvekili dilekçeyi imzalamadı” diyor, Salih. İleriki dönemlerde Maliki’ye karsı benzer girişimler olduğu takdirde en karlı çıkacak kişinin yine Mukteda El Sadr olacağına inanan Kürt gazeteci, Maliki muhaliflerinin Sadr’a ilerde kurulacak hükümetin başının kendi grubundan biri olacağı sözünü ve iki çok önemli bakanlık koltuğu verdiklerini iddia etmekte. Mukteda El Sadr’ın her iki tarafla da müthiş bir oyun oynadığını dile getiren Salih, bu sayede de Irak’lı siyasi grupların suçlu ve sabıkalı bir üne sahip Sadr’ı önemli, vatansever bir şahsiyet haline getirdiklerini öne sürmekte.

Biraz da Washington’un Irak’taki sorunlara bakışına değinirsek, devam eden gerginliğe yönelik Amerikan yönetimin pek de yüksek sesle bir tepki vermediği gözlenmekte. Bu duruma neden olan en büyük etkenlerden bir tanesi, 31 Aralık’a kadar anlaşma sağlanamaması halinde ülkeyi bekleyen “mali uçurum” tehlikesi. Obama yönetimi bütün yoğunluğunu bu konuya bağlamış durumda. Ayrıca, yılsonu oluşu, Senato ve Temsilciler Meclisi’nin birçok üyesinin seçilememe ve emeklilik nedeniyle değişecek olması da bu sessizliğe yol açan diğer nedenler. Şunu da hatırlatma da fayda var ki mevcut Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un görevini bırakacağını açıklaması ve yerine Senatör John Kerry’nin aday gösterilmesi nedeniyle de Obama yönetiminin Irak’taki gerginlik ve diğer bazı diş politika konularındaki sessizliğinin ana nedenlerinden bir tanesi.

Aslında bu saydığımız tüm etkenlere rağmen Washington’un Nuri El Maliki’ye karşı bir rahatsızlığı olduğu biliniyor. Irak Başbakanı’nın Kürtleri ve Sünnileri dışlayan, tek merkezci yaklaşımı hem hükümet çevreleri hem de think-tank’lar tarafından sürekli dile getirilmekte. Maliki’nin Tahran’a olan bağlılığı ve İran ‘ın mevcut hükümet üzerinden Irak’ta her geçen gün daha da etki sahibi olması burada da çok rahatça dillendiriliyor. Ayrıca, Maliki hükümetinin Washington’un isteğine rağmen Irak hava sahası üzerinden uçan İran uçaklarını denetlemeyi ret etmesi de Obama yönetimini rahatsız eden bir başka husus çünkü Amerikan yönetimi bu uçakların Suriye Devlet Başkanı Basar Esad’a silah götürdüğüne inanmakta.

Obama yönetimini rahatsız eden çok önemli bir başka neden de Maliki’nin Ekim ayında Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le imzaladığı 4,2 milyar dolarlık silah antlaşması. Her ne kadar bu antlaşma yolsuzluk iddiaları nedeniyle askıya alınsa da, Maliki’nin iptal kararının Washington’un baskısı sonucu aldığını düşünenler de az değil.

Başkan Obama’nın diş politika ve özellikle de Ortadoğu siyasetine yönelik eleştiriler gittikçe artmakta. Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ülkeyi hem Sünnilerle mezhep çatışmasına, hem de Kürtlerle etnik çatışmaya götürebilecek, kapsayıcı olmayan, tek taraflı politikalarına karşı daha etkin bir tutum almaması son zamanlarda önemli basın ve düşünce kuruluşları tarafından daha yüksek bir sesle dillendirilmekte. Obama yönetiminin “Maliki’ye baskı yapıp, onu İran’a muhtaç bırakabilecek bir yaklaşımdan ziyade, yaptıklarına mümkün olduğu kadar göz yumayım” şeklindeki siyasetinin daha ne kadar süreceği merak konusu.

Sırf istikrarı korumak adına, ülkedeki birçok etnik ve dinsel grupların tepkisi çeken, Irak’taki tüm güvenlik ve istihbarat kurumlarını elinde tutup, bu kurumları kendisi gibi düşlenmeyen muhaliflerine karşı çekinmekten sakınmayan, Nuri El Maliki’ye hak ettiğinden daha fazla destek sunan Obama yönetiminin daha ne kadar bu siyaseti sürdüreceğini kestirmek kolay değil. İyimser düşünenlerin dileği o ki yeni Başkan Obama’nın Ocak ayındaki yemin töreninden sonra resmen başlayacağı ikinci döneminde daha etkin bir Ortadoğu siyaseti izlemesi; Irak’ta Nuri El Maliki’ye, Suriye’de ise Basar Esad’a karşı daha sert bir tutum alması ve daha etkin bir politika yürütmesi.

http://www.ilkehaber.com/yazi/nuri-el-maliki-ve-irak-6365.htm