24 Şubat 2013 Pazar
Mutlu Çiviroğlu
Geçen haftaki Suriye yazımda ağırlıklı olarak Kürt birliği üzerine durmuş, Washington’un Suriye politikaları üzerine görüşler paylaşmıştık.
Washington’da El Nusra Cephesi ve Guraba El-Şam gibi El Kayde ile yakın ilişkileri olduğu bilenen radikal örgütlerin Ankara tarafından desteklendiği çokça dile getirilmekte.
Geçen hafta saygın düşünce kuruluşlarından biri olan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın (Carnegie Endowment for International Peace) düzenlediği “Suriye” konulu panelde konuşan, tanınmış yazar ve Kürt sorunu konusunda uzman Henri Barkey, Amerika’nın Suriye’deki savaştan uzak durmasını ısrarla belirttikten sonra sözü Türkiye’ye getirip, Ankara’nın Suriye politikasının nasıl yanlış kurulduğunu ve Esed rejimi sanki altı ayda düşecekmiş şeklinde bir siyaset izlediğini dile getirdi. Türkiye’nin bu tutmayan Suriye politikasının birtakım yanlışlarla devam ettiğini belirten Prof. Barkey, Ankara’nın El Nusra Cephesi ve benzeri gruplara destek verdiği konusunda ciddi şüpheler olduğuna işaret etti. Henri Barkey, Cihad amaçlayan grupların Suriye’deki varlığının, muhalefet güçlerine büyük zarar verdiğine ve muhalefetin parçalı duruş sergilemesine yol açtığına dikkat çekti.
Ayni panelde bir diğer konuşmacı olan, Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Suriye Özel Temsilcisi olan Fred Hof da Obama yönetiminin Suriye politikası üzerine bilgiler verdi. Washington’un Suriye’deki siyasetini “Hiçbir Şey Yapmama” politikası olarak nitelendiren Hof, Obama yönetimine sert eleştiriler getirerek, Washington’un bir an önce hedefleri net olarak belirlenmiş, yeni bir Suriye politikası izlemesi tavsiyesinde bulundu.
Uluslararası Suriye Temsilcisi Lahdar Brahimi’nin yürüttüğü ve Washington’un da mevcut siyaseti olan diplomatik çabaların hiçbir çözüm üretemeyeceğini söyleyen Hof, Esed rejiminin bu tür yöntemlerle iktidardan uzaklaştırılamayacağına dikkat çekti. ”İster bu ülkeye asker göndermeyle, isterse de stratejik bombalama operasyonlarıyla olsun, Amerika ergeç Suriye sorununa dahil olacak” diyen Fred Hof elinde silah bulunduran güçlerin Suriye’nin geleceğini tayin edeceğini sözlerine ekledi.
Panel sonrası kendisiyle ayaküstü görüştüğüm deneyimli Amerikan diplomatı Hof, radikal örgütlerin Türkiye tarafından desteklendiği konusundaki rahatsızlığını dile getirip, “radikal örgüt militanların medyaya yansıyan görüntüleri Türkiye için hiç de hoş değil” şeklinde konuşması da dikkat çekiciydi.
Suriye’deki duruma Kürtler boyutuyla baktığımızda ise Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında Serêkanîyê’de imzalanan anlaşma gündemde önemli bir yer tutuyor. Bu konuda birçok yorum yapıldığı için, bu konuya fazla değinmeyeceğiz. Ama, ÖSO’nun Türkiye’de yaşayan Genelkurmay Başkanı Selim İdris’in, yapılan bu anlaşmayı tanımadığını açıklanması üzerine kendisiyle görüştüğüm Demokratik Toplum Hareketi (TEVDEM) Yürütme Kurulu Üyesi Dr. Nasır Hacı Mansur, General Selim İdris’in açıklamalarını Türkiye’yi memnun etme amacını taşıyan, “nabza göre verilmiş şerbet” seklinde eleştirdi.
Türkiye’nin son dönemlerde Suriye Kürtlerine karsı daha yumuşak ve olumlu bir tavır takınıp, takınmadığı seklindeki soruma Mansur, Nusaybin ve Kızıltepe’den gönderilen yardımların kendilerine ulaştırılması gibi konularda bir takım kolaylıklar sağlasa da Ankara’nın tavrında somut olarak gözlemlenen bir yumuşama olmadığını belirtti.
PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerin Suriye’deki Kürt sorununa nasıl bir katkı yapacağı şeklindeki soruma Mansur’un cevabi şu şekilde oldu: “Türkiye’nin bize karsı tutumu oradaki (Türkiye’deki) Kürtlere göstereceği saygı ve vereceği haklarla belli olur. Eğer orda ciddi ve samimi adımlar atılırsa biz de emin oluruz ki Türkiye gerçekten sorunun çözümünü istiyor.”
Son birkaç haftadır Halep’te YPG güçleri ile Esed silahlı kuvvetleri ve rejim yanlısı Şebiha milisleri arasında devam eden çatışmalarda Suriye gündeminin önemli ana maddelerinden bir tanesi olarak durmakta. PYD’ye karşı yapılan en büyük eleştiri konularından biri olan, “neden rejimle savaşmıyor” seklindeki görüşlerin bu çatışmalardan sonra iyice zayıfladığı görülüyor.
Bu konu ile ilgili kendisiyle görüştüğüm, Halep’te bulunan Demokratik Toplum Hareketi (TEVDEM) Yürütme Kurulu Üyesi Ferhad Derik çatışmaların devam ettiğini, muhalifler karşısında oldukça mevzi kaybeden rejim güçlerinin denetimimizde olan Kürt mahallelerine saldırarak yeni mevziler kazanıp, biraz soluk alma peşinde olduğunu söyledi. Derik, Esed rejiminin Kürt halkına olan düşmanca tutumunu bir kez daha gösterip, Kürtlerin kazanımlarını yok etmeyi amaçladığını ileri sürdü. Rejim güçlerinin YPG karşısında büyük yenilgi aldığını öne süren Derik, Esed rejimine karşı sonuna kadar savaşacaklarını de sözlerine ekledi.
Diğer Kürt partilerine çağrıda bulunan Derik, Kürt halkını saldırılara karşı savunma konusunda kendilerine destek vermeye davet etti. “Birçok grup ve parti internet üzerinden, Facebook üzerinden kuruluşlarını ilan edip, askeri tugaylar kurduklarını söylüyorlar. Ama savaş olduğunda ortadan kayboluyorlar” şeklinde eleştirilerde bulunan Derik, KYB’ye yakın olan Kürt İlerici Demokrasi Partisi (Partîya Demokrat a Pêşverû ya Kurd), Şeyh Ali’nin liderliğini yaptığı Kürt Ulusal Birlik Partisi (Partîya Yekîtîya Demokrat a Kurd) ve Suriye Kürdistan Demokrasi Partisi (Partîya Demokrata Kurdistanê li Sûrîyê)’nin Nasredin İbrahim liderliğindeki kolunun hem maddi hem de manevi olarak kendilerine destek sunduklarını belirtiyor.
YPG’nin Esed rejimiyle neden savaşmaya başladığı konusunda değişik görüşler yok değil. Kendisi de Suriyeli bir Kürt olan, http://www.AvestaKurd.net sitesinin editörü Dilbixwin Dara’ya göre amaç başka: “PYD başlangıçta Esed rejimine destek oluyordu. Ama simdi gördü ki rejimin gücü zayıflıyor. O nedenle de Esed rejimine karsı savaş başlattı ki kendisini Beşar Esed rejimi karşıtı gösterebilsin.” Dara, PYD’nin diğer partilere karşı saygılı bir tavır göstermesi gerektiğini ve onların Varlıklarını kabul etmesi gerektiğini de sözlerine eklemekte.
Önümüzdeki haftalarda Suriye’deki durumun nasıl bir hal alacağı merak konusu. Kürtler özelinde bakıldığında Abdullah Öcalan’ın kendisini ziyarete gidecek BDP heyeti ile kamuoyuna nasıl mesajlar göndereceği ve Suriye’deki durumla ilgili ne tür önerilerde bulunacağı, Washington dahil olmak üzere, birçok çevrede ve de Suriye Kürtleri arasında oldukça yakından merak edilmekte.
http://www.ilkehaber.com/yazi/washington,-ankara-ve-imrali-ekseninde-suriyedeki-kurt-sorunu-6879.htm