10 Haziran 2013 Pazartesi
Mutlu Çiviroğlu
Gezi Parkı’nda başlayan ve birçok İle yayılan gösteriler Amerika’da da yakından takip ediliyor. Başta CNN, New York Times, Washington Post, Huffington Post olmak üzere tüm medya kuruluşları bu gösterileri yakından izleyip, zengin yorum ve analizlerle izleyici ve okuyucularına aktarmaktalar. Yine, Washington’daki hemen hemen bütün düşünce kuruluşları da bu konuda panel ve toplantılar düzenleyip gelişmeleri değerlendirmekteler.
Bütün bu etkinliklerde dile getirilen ortak noktalar ise bu gösterilerin Başbakan Erdoğan’ın sarsılmaz imajına büyük zarar verdiği, kendisine yöneltilen otoriter, baskıcı gibi nitelemelerin iyice çoğaldığı ve hükümetinin farklı seslere ne kadar tahammülsüz olduğu vurgusu. Zaten buradaki think-tank’larin birçoğu son dönemlerde özellikle ifade özgürlüğü, basın üzerindeki baskılar ve gazetecilere verilen yüksek hapis cezalarını sıkça dillendirmekteydiler. Bu son yaşanan olaylar, hiç şüphe yok ki Washington’da var olan kaygıları iyice belirgin bir hale getirdi.
Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Perşembe günü yaptığı açıklamada “Barışçıl gösterileri ve ifade özgürlüğünü desteklemeye devam ediyoruz ve tüm yetkilileri Taksim Gezi Parkı’ndaki olayları sakinleştirmeye yardımcı olmayacak yorum ve retoriklerden kaçınmaya çağırıyoruz” dedi.
Daha önce de Dışişleri Bakanlı John Kerry de polisin aşırı güç kullanımına dair kaygılı olduklarını söyleyip, insanların barışçıl protesto düzenleme hakkı dahil, ifade ve toplanma özgürlüklerine tam destek verdiğini, bunun tüm demokrasiler için temel önemde olduğunu dile getirmişti.
Buradaki Türk toplumu ise devam eden olaylar karsısında ikiye bölünmüş durumda. Çoğunluğu oluşturan grup, hükümetin göstericilere orantısız güç kullandığını, sosyal hayata müdahale edip, özgürlüğü kısıtladığını ve kendi gizli İslami ajandasını uygulamaya koyduğunu yüksek sesler vurgulayarak, kamuoyu yaratmaya gayret etmekte. Geçenlerde Beyaz Saray önünde Türk bayraklarıyla bir gösteri yapıldığını hatırlatmakta fayda var. Yine benzer bir gösteri de New York’ta da yapıldı ki orda da hükümet karşıtı, ulusalcı slogan ve pankartlar göze çarptı.
Ayrıca, bu grup Türk basınının Gezi Parkı eylemlerine karsı uyguladığı sansürünü protesto etmek amacıyla, ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times ve The Washington Post’ta tam sayfa ilan vermişti.
AKP’ye yakın karşı taraf ise “dış güç” argümanını kullanıp, bu eylemlerin Türkiye’nin gelişmesini ve AK Parti iktidarının başarısını engellemeye çalışan dış güçlerin ve bunların yurt içindeki ve askeri darbe yapmak isteyen Ergenekon, Kemalist ve Ulusalcı uzantılarının bir oyunu olduğunu, o nedenle de desteklenmemesi gerektiğini savunmaktalar. Fakat onların tüm televizyonlara yansıyan, polisin göstericilere uyguladığı şiddet görüntülerini, atılan gaz bombalarını ve kullanılan tazyikli su manzaralarını hakli göstermekte başarılı olamadıkları da aşikâr. Bu nedenle de daha çok bir sessizlik hakim bu grupta ve karşı taraf gibi bir aktiflik ve moral durumu görülmüyor. Onlar da Başbakan Erdoğan’ın ve hükümetin imajına büyük zarar geldiğinin farkında ama yapacak fazla bir şeyler bulamadıkları da bir gerçek. Diğer tarafın New York Times ve The Washington Post’ta verdiği ilanlara karşı, bu grup da Cuma günü 7 Haziran Cuma günü tam sayfa karşı bir ilan verip yine ayni gazetelerde yayınlatmaktalar.
Kürtlerin tavrının ne olduğu her iki tarafça da sorgulanmakta. İlk grup Kürtleri, özellikle de BDP’yi gösterilere yeterince destek olmamakla ve AKP iktidarını dolaylı olarak desteklemekle eleştirirken, ikinci grup ise “BDP ‘çözüm Süreci’ni başlatan Başbakan Erdoğan’a karşı nasıl olur da Ergenekon, Kemalist ve Ulusalcı güçlerle gösterilere katılır?” seklinde sorular yöneltmekteler.
Washington’daki ve de New York ve New Jersey eyaletlerindeki Kürt toplumunda da devam eden gösterilere karşı nasıl bir tavır takınılacağı konusunda bir karmaşıklık hakim. Bir takım toplum üyeleri mutlaka sokaklara çekip gösteriler düzenlenmeli derken, diğer bolumu ise daha temkinli olunması gerektiğini, olayların özünden çıkıp katı bir hükümet karşıtlığına dönüştüğüne ve aslında “barış surecini” ve Kürtleri hedef aldığını, bu nedenle de gösterilerde kesinlikle yer alınmaması gerektiğini söylemekteler. New York’ta yapılan gösteride katılımcıların ellerinde Türk bayrakları ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” ve “Mustafa Kemal’in Askerleri” gibi pankartlarla geldiklerini ve aşırı milliyetçi söylemler kullandığını belirtmekte. Buradaki gösteriye katılan birkaç Kürdün de gördükleri manzara karşısında hayal kırıklığına uğradıkları ve hemen gösteriden çekildikleri ifade edilmekte.
Aslında Amerika’daki Kürtlerin kafa karışıklığına yol açan en büyük etken BDP’den gelen, net olmayan mesajlar. Başlangıçta birçok Kürt BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in Gezi Parkı’ndaki ağaç kestirmeme eyleminin başlatıcısı olması nedeniyle bir refleks olarak gösterilerin desteklenmesi gerektiğine inanmaktaydı. Fakat ikinci günden sonra CHP, İP, TGB’nin gösterileri değişik yöne çekmesiyle birlikte birçok Kürt’te bu gruplardan uzak durulması fikri şüphesiz güçlendi. BDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Müzakere ve barış sürecine karşı ulusalcı ve milliyetçi kesimler süreci baltalamak için uğraşıyorlar, bunlara karşı dikkatli olmak lazım. Taksim’de, Türkiye’nin dört yerindeki AKP’nin zulmüne karşı herkesin direnişi meşru ve haklıdır. Gezi Parkı’nda yaşananları barış müzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz… Irkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız…” açıklaması durumu hiç şüphesiz var olan belirsizliği bir nebze azalttı.
Fakat daha sonra çeşitli Kürt siyasetçilerinden gelen açıklamalar ve basta Diyarbakır ve Dersim olmak üzere Kürt İllerinden gelen destek eylemleri buradaki birçok Kürdün kafasında yeniden soru işaretleri oluşturmuş vaziyette. Şu anda bile birçok Kürt halen nasıl bir tavır takınılacağı konusunda belli bir net düşünceye sahip değil. O nedenledir ki Amerika’daki Kürtlerin çok yoğun olarak kullandıkları sosyal medyada bile hem eylemleri destekleyen, hem de karşı çıkan bir sürü yazı, yorum ve değerlendirmeler görmek mümkün.
Sonuç olarak, “Gezi Parkı” eylemleri ve bu eylemler karsısında hükümetin göstericilere karşı takındığı aşırı sert tutum ve orantısız güç kullanımı, Amerika’da çok yakından izlenmekte. Hem hükümet, hem medya hem de düşünce kuruluşlarının büyük oranda hemfikir olduğu nokta Türkiye’nin imajının bu olaylardan dolay çok olumsuz bir şekilde etkilendiği. Mevcut olan beklenti Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’ye döndükten sonra ortamı yumuşatacak birtakım açıklamalar yapacağı yönündeydi. Fakat Erdoğan’ın havaalanında yaptığı açıklamalar bu beklentileri boşa çıkarmışa benziyor. Zaten Washington Post gazetesi de bugünkü sayısında bu durumu “Erdoğan Göstericilere Karşı Sert Tutulumunu Sürdürüyor” baslığıyla ifade ediyordu.
http://www.ilkehaber.com/yazi/gezi-parki-olaylarinin-washington-yansimalari-7712.htm