Zimmerman Davası ve Suriye Sorunu Üzerine

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Mutlu Çiviroğlu

Washington’un son günlerdeki gündeminde “Zimmerman Davası” önemli bir yer tutmakta. Geçen yıl Trayvon Martin adlı silahsız bir siyahi genci öldürmekten yargılanan 29 yaşındaki gönüllü mahalle bekçisi George Zimmerman ikinci derece cinayetten yargılandı ve 6 kişilik bir jüri tarafından suçsuz bulundu.

İşin ilginç yanı ise sadece kadınlardan oluşan bu jürinin beş Beyaz bir de Latin Amerika kökenli olması. Siyah hakları savunucuları ve insan hakları grupları, çoğunluğu Beyaz olan jürinin, Latin Amerika kökenli George Zimmerman’ı oybirliğiyle beraat ettirmesinde, kurban Trayvon Martin’in Siyah olmasının önemli bir etken olduğunu dile getirmekteler.

Zimmerman ise Martin’le kavgaya girince kendini savunmaya çalıştığını, Martin’in kendisinden daha güçlü olduğu için başını yere vurmaya başladığını, kendisini savunmaya çalıştığı için Martin’i öldürdüğünü iddia etmekte. Şunu belirtmekte de fayda var, olayın geçtiği Florida eyaletindeki yasalar, hayatlarından endişe eden kişilerin, öldürme maksatlı ateşli silah kullanmasına izin veriyor.

Başkan Barack Obama da mahkeme kararıyla ilgili yaptığı açıklamada, Amerikan halkına sakin olma çağrısı yaparak  ”Hukuk düzenine bağlı bir ülkeyiz ve bir jüri kararını verdi” dedi.

Kararın açıklanmasından sonra New York, Washington, San Fransisco, Boston, Detroit, San Diego, Atlanta ve Chicago başta olmak üzere birçok kentte protesto gösterileri düzenlendi ve Zimmerman’ın beraatı protesto edildi. Gösteriler ve karara tepkiler yer yer devam ederken, göstericiler hayatını kaybeden Trayvon Martin için adalet isteklerini dile getirmekteler.

Washington’un Suriye ile ilgili gündemine değinecek olursak tam bir belirsizliğin hakim olduğunu söyleyebiliriz. Bir yandan olumsuz giden Cenevre Konferansı hazırlıkları, bir yandan ‘kırmızı çizgi’ olarak sunulan kimyasal silah kullanımı konusundaki sessizlik, bir diğer yandan da muhalifleri silahlandırma konusundaki kararsızlık ve mecburi kaygılar.

Washington Post’ta yakın zamanda yayınlanan bir haberde Obama yönetiminin Suriyeli isyancılara silah sağlama girişiminin, Temsilciler Meclisi ve Senato’daki istihbarat komisyonları tarafından engellendiği dile getirilmişti. Bu rahatsızlığın en önemli sebebi de, daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, Washington’un göndereceği silahların El Kaide ile bağlantılı Cihad amaçlayan grupların eline geçme ihtimali.

Ayrıca geçen ay Gallup tarafından yapılan araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 54’ü isyancılara direkt askeri yardım göndermesini onaylamıyor. Yine aynı dönemde Pew Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen bir başka kamuoyu araştırmasına göre bu oran daha fazla ve % 70 düzeyinde.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’ni (UNHCR) yürütmekte olan Antonio Guterres’in bugün belirttiğine göre, Suriye’deki iç savaşın ortaya çıkardığı mülteci sorunu, 1994’teki Ruanda soykırımından beri ilk kez bu kadar “ürkütücü boyutlara” ulaşmış durumda.

Merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) de, aybaşında yayınladığı bir raporda Suriyeli mültecilerin ağır şartlarına vurgu yapmış, savaştan kaçan Suriyelilerin Irak, Ürdün ve Türkiye tarafından tehlikeli sınır bölgelerinde mahsur durumda bırakılmalarını eleştirmişti. Raporda Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden de bahseden İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kürdistan Bölgesi’nin, Suriye ile olan sınırını, 19 Mayıs’tan beri aile birleşimi dışındaki herkese kapatmış olmasının ciddi bir endişeye sebep olduğunu da vurgulamakta. Irak ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne çağrıda bulunan örgüt, el-Kaim ve Peşkapor sınır kapılarının derhal yeniden açmalarını ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin, geçiş yapan Suriyelileri kayıt altına almasına izin vermelerini talep etmekte. İnsan Hakları İzleme Örgütü, ayrıca Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden Domiz mülteci kampındaki aşırı kalabalığı azaltmak için Duhok yakınlarında yeni bir mülteci kampı kurma sözünü yerine getirmesini de istemekte.

Tekrar Washington’a dönecek olursak, böylesi bir ortamda bile ne yazık ki Washington’da Suriye ile siyaset değişikliğine dair bir işaret görünmemekte. Suriyeli muhaliflerin birbirleriyle olan sorunları ve Esad rejimin de son dönemlerde kendi lehine çevirdiği güç durumu da göze alındığında, Suriye’deki insanları daha zor günlerin beklediği acı bir gerçek. BM’nin yakın zamanda “100 bini aştı” dediği ölü sayısı da, bu gidişle ne yazık ki daha da artacak gibi görünüyor.

http://www.ilkehaber.com/yazi/zimmerman-davasi-ve-suriye-sorunu-uzerine-8010.htm