ABD’deki havaalanına Kürtçe tabela asıldı

Erbil (Rûdaw)– ABD’nin Nashville kentindeki uluslararası havaalanının giriş salonuna Kürtçe “Bi xêr hatî” (Hoş Geldin) yazılı tabela asıldı.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Tennessee eyaletinde “Küçük Kürdistan” diye bilinen Nashville şehri havaalında, diğer dillerin yanı sıra Kürtçe de “Bi xêr hatî” yazılı tabelaya yer verildi.

Nashville kentinde, yaklaşık 15 bin Kürt yaşıyor. Yoğun Kürt nüfusu ile tanınan kentin farklı bölgelerindeki devlet okullarında çok sayıda Kürt öğrenci eğitim görüyor.

Metro Nashville Devlet Okulları kurulu bu yıl, devlet okullarında Kürtçe’nin uluslararası diller listesine eklenmesine karar verdi.

 

Mutlu Civiroglu

@mutludc

Firingeha Navnetewî ya bajarê Nashville li Amerîka bi Kurdî xêrhatina mêvanên xwe dike / Amerika’da ‘Küçük Kürdistan’ diye bilinen Nashville şehri havaalında Kürtçe ‘Hepiniz Hoş Geldiniz’ tabelası @Mamxori

View image on Twitter
Twitter Ads info and privacy

Kafkas Kürtlerinin sembol ismi, yazar ve Kürdolog Kerem Anqosi hayatını kaybetti

Kafkas Kürtlernin sembol isimlerinden aydın, yazar ve Kürdolog Kerem Anqosi Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te yaşamını yitirdi.

Osmanlı dönemindeki katliamlardan kaçarak Gürcistan’a yerleşen Ezidi Kürt bir ailenin ferdi olarak 1937 yılında dünyaya gelen Anqosi, Kafkas Kürtlerinin önde gelen isimlerinden biri olarak tarihe geçti.

Ailesi ise Van’ın Seydibeg köyünden, Osmanlı katliamlarından kaçmıştı.

Gürcistan Üniversitesi Doğu Bilimleri Farsça Dili Bölümünden mezun olduktan sonra Kürt dili üzerine master yapan Anqosi, Türkiye’yi hiç görmedi ancak yine de Gürcistan’da ailesi ve çevresinin etkisiyle Kürt kültürü içinde bir yaşam sürdü.

Kürtçe ve Gürcüce çok sayıda eser kaleme alan Anqosi, Kürt kültürü, tarihi, dili ve gelenekleri konularında kafa yordu.

Şair olarak da eserler veren Anqosi, kimi eserlerinde Kürdistan hasreti ile ilgili şiirler kaleme aldı.

Kerem Anqosi başkent Tiflis’te Kürt kurumlaşmasının öncülüğünü yaparak, 1990’lı yıllarda Kürtçe yayın yapan Ronkayi Radyosu’nu kurdu. Kurduğu radyoda Kürt gençleri ve bizzat kendisi Kürtçe programlar hazırlayarak Kürt dili ve kültürünün eski Sovyetler Birliği’nde kaybolmamasında büyük emek harcadı.

Kerem Anqosi 2014 tarihinde Dünya TV’ye verdiği röportajında hayatından ve çalışmalarından bahsetmişti.

Gürcistan’da Kürtlerle Gürcü, Ermeni ve Azeri halkları arasında köprü olmayı başaran Anqosi, Gürcistan Gazeteciler Cemiyeti üyesiydi.

HDP Kürtçe hesabından da Enqosi’nin vefatı üzerine Kürtçe bir paylaşım yapıldı.

Kerem Anqosi’nin vefatını yorumlayan gazeteci Mutlu Çiviroğlu, “Kerem Anqosî Gürcistan’da Kürtlerin sembol ismiydi. Bu ülkedeki Kürtlerin yaptığı tüm çalışmalarda en ön safta yer almıştı. 1950’li yıllarda başlayan Kürt kültürü ve folklore çalışmalarında, ilk Kürtçe Rock müzik grubu olarak bilinen Koma Wetan’ın oluşumunda ve Tiflis’te uzun yıllardır yayın yapan Kürtçe radyonun kuruluşunda çok önemli hizmetleri olmuştu” dedi.

Çiviroğlu, Anqosi ile ilgili şunları söyledi:

“Anqosî yine Kürt gençlerinin anadilleri Kürtçe’yi iyi öğrenmeleri için dil üzerine çok çalışmalar yaptı, dil kursları açtı ve kitaplar yazdı. Anqosî  ayrica tüm Kürtler arasında çokça sevilen “Sîpan Sîpanê”, “Lêxin Birano Lêxin”, “Welatê Me Kurdistan”, “Ez Heyrana Dîtina Te Me Ey Welat” gini türkülerin de yazarıydı.

Sovyet Kürtleri arasında çok güçlü olan anavatan sevgisini hatayının sonuna kadar yüreğinde taşıyan Anqosî  bu sevgisini etrafındaki binlerce gence de aşılamıştır. Kendisiyle birkaç defa telefonda konuşmuştum. Çok sıcak, sevgi dolu ve samimi bir insandı ve onun aramızdan ayrılışı sadece Gürcistan Kürtleri için değil, malesef tüm Kürtler için büyük bir kaypı oldu ama arkasında bıraktıgı ülke ve halk sevgisi her zaman akıllarda ve yüreklerde kalacak. Kürtlerin bir sözü var: “Ga dimire çerm dimîne, mêr dimire nav dimîne” yani bir insan ölse bile arkada bıraktıklarıyla her zaman canlıdır.”

https://ahvalnews.com/tr/kurtler/kafkas-kurtlerinin-sembol-ismi-yazar-ve-kurdolog-kerem-anqosi-hayatini-kaybetti

Toronto’da binlerce Kürt, 17. Kürt Kültür ve Barış Festivali’nde bir araya geldi

t

Kanada’nın Toronto şehrinde düzenlenen geleneksel Kürt Festivali dün yapıldı. Festivale Eski HDP milletvekili Ahmet Yıldırım, Gazeteci Mutlu Çiviroğlu konuşmacı olarak katılırken, Kürt sanatçılardan Mikail Aslan, Seyda Perinçek ve Ali Zendi katılımcılara dinleti verdi.

tt

Festivalde, çocuk folklor ve müzik korusu oldukça renkli gösteriler sergilediler.

Açık havada düzenlenen festivale, Kanada hükümetinin iktidarda olan liberal partisinden Michael Levitt milletvekili ve muhalefet partisi olan Conservative’den Peter Kent konuşmacı olarak katıldı.

Kanadalı milletvekilleri yanı sıra, sivil toplum örgütleri ve diğer toplum örgütleri temsilcileri de festivalde birer konuşma yaptılar.

Festival katılımcılarına Kürt yemekleri sunuldu ve geleneksel Kürt kültürü tanıtıldı.

Festivale davetli olarak katılan Gazeteci Mutlu Çiviroğlu gözlemlerini iznews’e değerlendirdi.

ttt

“Kanada gibi uzak bir ülkede yaşayan Kürtlerin kendi özgün kültürlerini yaşatmaya çalışması, kendi yurtlarının dışında gelip yerleştikleri bir ülkede kendi kültürlerini sürmeye çalışması ciddi önem taşıyor. Özellikle, çocuklara kendi halk danslarını öğretmeleri ve çocuk müzik korosunun oluşturulması, çocuklara verilen değeri gösteriyor, bu durum mutluluk verici.” diyen Çiviroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü, “bu festival aslında kendi memleketlerinden uzakta olan çocukların kendi kültürleriyle tanıştırılma çabasıdır. Bunun dışında binlerce kürdün bir araya gelerek beraber müzik dinlemesi, halay çekmesi, beraber eğlenmesi, kaynaşması Kürt kültürünün devamlılığı acısından önemli bir detaydır. Bende bu festivalde yer almaktan mutluluk duydum, oldukça başarılıydı. Böyle bir etkinlik organize ettikleri için Toronto Kürt Kültür Merkezini de kutlamak gerekiyor.”

Toronto Kanada’nın en büyük şehri olarak biliyor. Sığınmacı ve mülteci olarak yaklaşık 10 bin Kürt ikamet ediyor.  Çoğunluğu Türkiyeli Kürtlerden oluşturuyor.

iznews agency | Çiğdem Ay

Toronto’da binlerce Kürt, 17. Kürt Kültür ve Barış Festivali’nde bir araya geldi

 

Kürt işadamı Kaliforniya’da kendi ülkesini yarattı!

Mehmet Sıdık Torun Napa Vadisi’nde gerçekleştirdiği rüyasını doğduğu topraklarda gerçekleştirebilir miydi? Dersim’de, Bingöl’de, Diyarbakır’da böyle bir çiftliği kurabilir miydi? Onun öyküsü aslında 90’lardan itibaren Kürt sorunundan dolayı ülkesini terk ederek başarı öykülerine imza atan binlerce kişininkinden farklı değil…

Her sabah saat 5.00’te kalkan Torun akşam 21.00’e kadar çalışıyor ve çiftliğine adeta bir çocuk büyütür gibi bakıyor.

Mutlu Çiviroğlu – mciviroglu@gmail.com

DUVAR – Dersimli Mehmet Sıdık Torun memleket hasretinden Kaliforniya dağlarında bir ülke yarattı! Çocukluğundan beri doğduğu topraklara uzak olan Torun, ülkesine duyduğu özlem nedeniyle Amerika’nın Napa Vadisi’nde sıfırdan inşa ettiği devasa çiftliğin taşlarını da Bingöl, Mardin ve Diyarbakır’dan getirtti.

Çiftlikte her yıl mayıs ayında “Kürt Dut Festivali” düzenleyen Torun, ziyaretçilerine her köşede kültürünü anlatmaya, yaşatmaya ve böylece vatanına özlemini gidermeye çalışıyor. Üzüm bağları ve şaraplarıyla tanınan vadiyi mesken edinen Hollywood ünlülerine de bir telefon kadar uzak olan Torun, 4 bin 300 dönümlük arazisinde kendi imkânlarıyla diktiği binlerce zeytin ağacı ve üzüm bağlarından yaptığı şarap ve zeytin yağlarını yine kendi markası “MS Torun” ismiyle satışa sunuyor.

Çiftliğinde üzüm bağları, zeytin, ceviz, incir, badem ve dut ağaçlarının yanı sıra farklı meyve ağaçları da diken Torun, şimdiye kadar iki kilometre yol, beş ev, küçük bir etkinlik salonu, bir ahır, biri zeytinyağı, biri de şarap olmak üzere iki de fabrika inşa etmiş.

Napa Vadisi’nde kısa sürede imza attığı başarılarıyla tanınan Torun, başarısının altındaki en büyük motivasyon kaynağının ülkesine ve kültürüne duyduğu özlem olduğunun altını özellikle çiziyor.

ÖLÜM TEHDİTLERİ ALINCA…

Aslında Torun’u Amerika’ya sürükleyen çocukluk ve gençlik yılları Yeşilçam filmlerini aratmayacak cinsten. Nüfus cüzdanı olmadığı için okula devam edemeyen Torun, 1957’de resmen Bingöl’e, ama kültürel olarak Dersim’e bağlı Xolxol’un Conig köyünde dört çocuklu bir ailenin en genç üyesi olarak doğmuş. İlkokulu bitirirken nüfus cüzdanı olmadığı için diploma alamayacağını öğrenince çok üzülmüş ve annesinin sandığından 6 lira alıp yollara düşer… Önce Elazığ’a, oradan İstanbul’a giden Torun, daha o dönemlerde parklarda yatarak hamallıktan, tornacılığa, ayakkabı boyacılığından, bulaşıkçılığa birçok iş dener. İlk haftalığıyla bir boya sandığı alan Torun, ayakkabı boyacılığına başlar. O dönem işler iyi diye Kadıköy’deki bir gazinonun önüne boyacılık yapan Torun, tanıştığı biri sayesinde gazinoda bulaşıkçılık yapar. Sonra zamanında bulaşıkçılık yaptığı bu gazinonun ortağı olur! Yolu Zeki Müren’den Müjdat Gezen’e, Uğur Yücel’den İlyas Salman’a kadar pek çok ünlüyle de kesişir. Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay ile tanışıklığı nedeniyle bir ara siyasete de giren Torun 12 Eylül sonrası Sosyal Demokrat Parti’nin (SODEP) kurucuları arasında yer alır. Torun, 90’lı yıllarda Kürt iş adamlarının üst üste öldürüldüğü dönemde kendisine de yönelen tehditler sonucunda çareyi yurtdışına çıkmakta bulur ve 1994 yılında Amerika’nın Atlanta şehrine taşınır.

Atlanta’da farklı işler denedikten sonra şarap üretmeye karar veren Torun, Birinci Dünya Savaşı’nın buhranlı yıllarında gemilerle Amerika’ya gelen Xolxol’lu (Yayladere) dedelerinin bir süre yaşadığı Kaliforniya eyaletine gitmeye karar verir. Hem küçüklüğünden beri merak ettiği dedelerinin Kaliforniya macerasının izini sürmek, hem de ‘bildikleri bir şey vardır’ diyerek 2002 yılında eşiyle birlikte bu eyalete taşınır.

KÜRT OLMASI İLK KEZ İŞE YARADI!

Türkiye’deyken Kürtlüğünden dolayı sıkıntı yaşayan, polis tarafından sorguya çekilen, ismi ölüm listelerine yazılan Torun, Kaliforniya’da kendisini özgür bir şekilde ‘Kürt’ olarak tanıtmaya başlayınca şansı da yaver gitmeye başlar! Torun, bir vesile ile tanıştığı ve uzunca bir sohbet ettiği bir Amerikalının Napa Vadisi’ndeki arazisini satışa çıkardığını fark eder ve arazi için bir süre sonra yeni tanıştığı arkadaşına 200 bin dolar teklif eder. Arazi sahibi normal şartlarda daha yüksek bir fiyata satmayı planladığı arazisini ‘Kürt olduğu için’ Torun’a satmayı kabul eder! Arazinin ilk halini görenler Torun’a karamsar bir tablo çizer, “ölü bir yatırım, burayı canlandırmak imkânsız” diyerek vazgeçirmeye çalışırlar. Ancak, Torun vazgeçmez ve yıllar içerisinde kendi deyimi ile ‘bir cennet köşesi’ yaratmayı başarır. İlk başta aylarca ailesi başka bir şehirde kalırken, Torun tek başına çalışır ve ailesinin taşınabileceği koşulları yaratır.

Peki Torun doğru düzgün tanımadığı, bilmediği bir eyalette elindeki bütün birikimini vererek nasıl değerlendireceğini bile bilmediği bir araziyi almaya nasıl karar verir?

Kendisi bunu, “kendi topraklarında özgürce yaşama ve çalışma şansı bulamamasına” bağlıyor. Ona göre geçmişte kimliği ve kültürü nedeniyle karşılaştığı baskılar en büyük motivasyonu olmuş. Doğduğu ve çocukluğunun geçtiği topraklarda ailesinden öğrendikleri ise ilham kaynağı…

Torun’un bu cesareti aslında bir başka başarılı Kürt iş adamının hikayesinde de karşımıza çıkıyor. ‘Chobani Yoğurt’ firmasının sahibi ünlü milyarder Hamdi Ulukaya da her seferinde girişimcilik ruhunu anlatırken “700 bin dolara satın aldığı eski bir yoğurt fabrikasına gittiğinde ne yapacağını bilemediğinden bir süre fabrikanın duvarlarını boyamakla vakit geçirdiğini” anlatmıştı. Torun’un yaşadıkları bu açıdan Chobani’nin kurucusunun hikayesi ile benzerlikler taşıyor.

 

KÖYÜNDEN GETİRDİĞİ DUTLARI EKTİ

Mehmet Sıdık Torun’un çiftliğinde ağırlıklı olarak zeytin ağaçları bulunuyor. Çoğu Kürdistan, Türkiye, Yunanistan ve İspanya’dan Napa Vadisi’ne özel olarak getirilen zeytin ağaçlarının sayısı bini geçiyor. Vadide zeytin kültürünün gelişmesinde en önemli kişilerin başında gelen Torun, bir yandan da vadideki diğer yetiştiricilere zeytinciliği öğretiyor ve komşularına zeytin fidanları sağlıyor. Özel olarak zeytinyağı üreten Torun, bu zeytin yağından yaptığı sabunları da satışa sunuyor.

Çiftlikte zeytin dışında kendi köyünden getirttiği dut çeşitleri, Antep fıstığı, ceviz, kayısı, yenidünya, nar, incir ve badem ağaçları bulunuyor. Torun’a göre Napa Vadisi “Dersim dağlarına” çok benziyor. Hedeflerinden biri de çiftliğinde kendi topraklarına özgü bitki ve meyvelerin çeşidini ve miktarını artırmak.

Napa Vadisi’nin şarapları dünyanın en kaliteli ve pahalı şarapları arasında yer alıyor. Torun’un da zeytincilikten sonra en fazla yatırım yaptığı diğer alan üzüm yetiştiriciliği ve şarap yapımı. Cabernet Sauvignon, Zinfandel ve Sauvignon Blanc üzümleri çiftlikteki başlıca çeşitler arasında yer alıyor. Çiftlikte Adıyaman Besni’den getirtilen üzümler de bulunuyor. Torun kendi yaptığı şarapları hem misafirlerine ikram ediyor hem de perakende olarak satışa sunuyor. Dileyenler çiftlikte şarap tadım etkinliklerine de katılarak da Torun’un şaraplarından tadabiliyor.

Çiftliği imkansızlıklara rağmen nasıl sıfırdan yarattığını gururla anlatan Torun, ‘envanterini’ de şöyle aktarıyor:

“Bomboş yamaç bir ormanlık, 4 bin 200 dönüm arazi üzerine iki kilometre uzunluğunda asfalt yol ve arazi çevresinde 22 kilometreye yakın yürüyüş yolu, beş ev, bir ahır, biri zeytinyağı fabrikası, biri de şarap fabrikası olmak üzere iki fabrika, 24 bin üzüm, 10 bin zeytin ağacı, 250 dut, 150 ceviz, 40 kayısı ile fıstık, incir, hurma, nar, ayva, yenidünya, badem, kestane de dahil olmak üzere sayısız meyve ağacı, arazi içinde yüzlerce elektrik direği, 120 sokak lambası, 40 araçlık otopark ve arazinin beton bloktan çitlerini kendi başımıza yaptık.”

ÇİFTLİKTEKİ HAYVANLAR

Torunun çiftliğinde sayısız hayvan çeşidi de bulunuyor. Atlar, keçiler, tavuklar, tavus kuşları bunların başlıcalarından…

Çiftliğe özellikle hafta sonlar gelen misafirler bir yandan doğal bir ortamda bulunmanın keyfini çıkartırken, diğer yandan da şehrin gürültüsü ve stresinden birkaç günlüğüne de olsa kurtuluyor. Amerika’dan gelen Kürt misafirler de tesislerde adeta ‘memleket hasreti’ giderme fırsatı buluyor!

Torun’un vadideki komşuları arasında Hollywood dünyasının tanınmış isimleri de bulunuyor. Müzik ve televizyon ünlüleri arasında yer alan bazı isimler şöyle; 2020 başkanlık seçimlerinde de ismi geçen Oprah Winfrey, pop star Madonna, aktör Robert Redford ve birkaç yıl önce intihar eden ünlü sinema oyuncusu Robin Williams.

‘AMERİKAN RÜYASI’

Torun çiftliğinde kurulu tesisler de oldukça dikkat çekiyor. Öyle ki, araziyi kendisine satan kişi yıllar sonra çiftliği ziyaret ettiğinde gördüğü büyük değişim karşısında gözyaşlarına hâkim olamayarak şu tepkiyi vermiş, “İyi ki bu araziyi sana vermişim. Neredeyse tam bir cennet bahçesine çevirmişsin.”

Çiftlikteki yol, inşaat ve altyapının büyük bir bölümünü kendi elleriyle yapan Torun, hayalindeki çiftliğe dair planlarının önemli bir kısmını henüz hayata geçiremediğini anlatıyor. Görünen o ki önümüzdeki yıllarda çiftlik daha da gelişecek ve bir belki de Napa Vadisi için bir model olacak.

Çiftliğin misafirleri arasında ise ağırlıklı olarak Amerika’nın farklı eyaletlerinden, Türkiye’den ve Avrupa’dan gelenler var… Genelde hafta sonları için çiftlikte konaklıyorlar. Torun’un eşi Naciye Hanım da aslında profesyonel aşçı. Misafirlerine kendi çiftliklerinin ürünü olan peynir, tereyağı, yoğurt, pekmez, bal, kaymak, yumurtadan oluşan kahvaltı ve yemekler sunan Naciye Hanım, bir bakıma çiftlikte eşinin en büyük yardımcısı.

Tesiste Torun’un kendi köyünden getirttiği babasından kalan köy araç ve gereçlerinin yer aldığı ‘Kürdistan Tarım Müzesi’ de dikkat çekiyor. Burada “Kürdistan’da tarım kültürü”nü anlatan pek çok materyal yer alıyor. Torun’un çiftlikteki bir sonraki büyük projesi ise Adıyaman’daki Komagene Krallığı’ndan kalma Nemrut Tapınağı’nın benzerlerini dağın en yüksek tepesine yapmak ve misafirlerin ziyaretine açarak binlerce yıllık bir tarihi binlerce kilometre uzakta da olsa yaşatmak.

ANTER, KAYA, ELÇİ…

Çiftlikteki birçok yola ve bölgede tarihe mal olmuş Kürt şahsiyetleri ve değerlerinin ismi verilmiş. Ahmede Xanê, Seyid Rıza, Qazi Muhammed, Yılmaz Güney, Musa Anter, Yaşar Kemal, Tahir Elçi, Ahmet Kaya ve arazinin üst kısımlarında ‘Rojava’, ‘Bakur’, ‘Başur’, ‘Rojhılat’ tabelaları dikkat çekiyor.

 Torun’a göre bir insanın hayallerini gerçekleştirmek için ilk önce çok istemesi lazım. Sonra da azim ve kararlılık. En önemlisi de aynı yola baş koyduğunuz birilerinin varlığı… Torun, “Beni bugünlere getiren şey sahip olduğum değerler ve içinden geldiğim kültüre olan bağlılığım” derken de geçmişini hatırlatıyor.

Peki acaba Torun Napa Vadisi’nde gerçekleştirdiği rüyasını doğduğu topraklarda gerçekleştirebilir miydi? Dersim’de, Bingöl’de, Diyarbakır’da böyle bir çiftliği kurabilir miydi? Torun’un öyküsü aslında 90’lardan itibaren Kürt sorunundan dolayı ülkesini terk ederek uzak diyarlara yerleşen ve buralarda başarı öykülerine imza atan binlerce kişinin hikayesinden farklı değil. Torun da Kürt sorunundan kendi payına düşeni şöyle anlatıyor, “Doğduğumuz topraklarda, inandığımız değerlerle bir yaşam şansı verilmese de biz geldiğimiz yere uyum sağlamakla birlikte içinden geldiğimiz kültürü asla bir kenara bırakmadık. İnandığımız değerler uğruna göç ettiğimiz bu topraklara kendi değerlerimizi taşımaya çalışıyoruz.”

Torun, hayallerinin büyük bir kısmını gerçekleştirse de henüz yapmak istediği çok şey var. Artık Napa Vadisi’ni kendisine yurt edinen Torun, yine de doğduğu topraklarla bağını koparmıyor, aksine binlerce mil uzakta olmasına rağmen bağlarını her gün güçlendiriyor. Kendi inşa ettiği Anadolu usulü değirmen, halen üzerinde çalıştığı Nemrut Dağı modeli, Diyarbakır’dan getirdiği taşlardan yapacağı bina, memleketten getirtmek istediği Van kedisi ile kangal köpeği yakın vadede çiftliği için düşündüğü takviyelerden sadece birkaç örnek.

Amerika’daki ilk yıllarında ABD’nin en büyük ev ve inşaat malzemeleri mağazalar zinciri Home Depot’ta çalışan Torun, yıllar sonra kendi çiftliğini kurarken edindiği deneyimler ve bilgi birikimi işine epey yaramış, tıpkı çocukluğunda köyünde öğrendikleri gibi…

Bölgedeki çiftçiler ve komşular da Torun çiftini takdir ediyorlar: “Başkalarının milyonlarca dolar harcayarak yaptıklarını Mehmet Sıdık ve Naciye çifti kendi el emekleriyle gerçekleştiriyor. İnsan emeğiyle adeta bir mucize gerçekleştirmeye devam ediyorlar.”

Torun ailesi için çiftlik ve çiftlikteki tesisleri bir ‘iş’ten daha fazlası. Onlar için çiftlikleri aslında kendilerine kurdukları küçük bir dünya. Torun’un hayatı uzaklarda da olsa insan isterse başka bir dünya ve başka bir yaşamın mümkün olduğunun en güzel örneklerinden biri. Tek farkla, o da insanın kendi ülkesine ve kültürüne olan özleminin hiç bitmeyecek olması. Herhalde bu yüzden çiftliğin her köşesini memleket taşları, bitkileri ve meyveleriyle donatmaları da… Yalnızca kendileri için değil elbette, kendileri gibi memleketlerinden uzak ama bir o kadar da doğduğu topraklara özlem duyan herkes yararlansın diye…

Afrin’e hava saldırısı: ABD ve Rusya neden izledi?

HABER MERKEZİ – TSK’nin Afrin’e yönelik hava saldırısı sonrası en çok merak edilen konulardan biri Rusya ve ABD’nin tavrının ne olacağıydı. Rusya, saldırı sonrası Afrin’deki askerlerini çektiğini açıklayıp ‘krizden’ ABD’yi sorumlu tutarken, ABD ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ise “taraflara şiddetten kaçınma çağrısı” yaptı. Bu durumu değerlendiren Rusya Kürt Kültür ve Ulusal Federal Otonomosi Başkanı Ferhat Patiyev, Rusya’nın tavrını “her tarafı denetimde tutma ve herkesi idare etme” tutumu olarak nitelendirirken, Mutlu Civiroğlu ise ABD’nin saldırı sonrası uzun süren sessizliğinin ülkede hükümetin resmen kapanmasından kaynaklı olabileceğini söyledi. Türkiye’nin bunu “fırsat olarak gördüğünü” kaydeden Çiviroğlu, “Kürtler ve müttefikleri ABD ile birlikte büyük başarılar elde ettiler. Siyaseten de kendilerini yeni döneme hazırlıyorken bu saldırıyı kabul etmeleri mümkün görünmüyor” değerlendirmesinde bulundu.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Afrin’e operasyonun fiilen başladığını” söylemesinin ardından Afrin ve çevresine Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçakları tarafından hava saldırısı başlatıldı.

Yerleşim birimlerine yakın alanlara yapılan hava saldırılarında bölgedeki ajansların aktardığına göre şimdiye kadar aralarında çocukların da bulunduğu 10 sivil yaralandı.

Hava bombardımanının yanı sıra sınırdan Afrin’e dönük top atışları da yapıldı. TSK’den yapılan son açıklamada ise hava saldırısının sonlandırıldığı duyuruldu.

Türkiye’nin Afrin’e hava saldırısı karşısında ABD ve Rusya’nın tutumu merak ediliyordu.

Rusya, hava saldırısı sonrasında Afrin’deki askerlerini çektiğini açıklarken ‘kriz’den ABD’yi sorumlu tuttu. Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “Rus askerlerinin yaşamına ve sağlığına yönelik tehdidi önlemek için Ateşkesi İzleme Merkezi’nin Afrin bölgesinde bulunan grubunda yer alan askerler ve askeri polisler Tel Rıf’at’taki gerilimi azaltma bölgesine çekildi” denildi.

Açıklamada ayrıca ‘kriz’den ABD sorumlu tutularak, “ABD’nin sorumsuz davranışlarının ve kontrolsüz modern silah sevkiyatlarının Türkiye’yi operasyona ittiği” öne sürüldü.

Hava saldırısı öncesi Türkiye’yi olası harekat konusunda uyaran ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’dan ise saldırıdan saatler sonra açıklama geldi. ABD, “Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını” belirtti, taraflara şiddetten kaçınma çağrısı yaptı.

Pentagon Sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine-Galloway, “Bütün tarafları gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaya ve en önemli iş olan IŞİD’i yenmeye odaklanmaya davet ediyoruz. ABD, PKK’ye herhangi bir destek sağlamıyor. ABD öncülüğündeki koalisyonun Efrin’de devam eden bir operasyonu yok çünkü IŞİD’i hedef alan askeri operasyonlara odaklanmış durumda” dedi.

Peki, hava saldırısı öncesi olası bir ‘operasyona’ karşı çıkan Rusya ve ABD’nin şu anki tutumu neden böyle?

Patiyev: Rusya ‘her tarafı denetimde tutma ve herkesi idare etme’ tutumunda

Konuya ilişkin Mezopotamya Ajansı’na konuşan Rusya Kürt Kültür ve Ulusal Federal Otonomosi Başkanı Ferhat Patiyev, Rusya’nın tutumunu “her tarafı denetimde tutma ve herkesi idare etme” tutumu olarak nitelendirdi.

Rusya’nın Kürtleri de gözden çıkarmak istemediğini ancak Kürtleri Suriye rejimine mecbur etmek istediğini söyleyen Patiyev, şöyle devam etti:

Rusya Kürtlere karşı pozitif bir dil kullanıyor, onların kimi kazanımlarını da şimdiye kadar gözetti. Ancak Türkiye’yi de kendi ekseninde tutmaya yönelik pazarlıklarda anlaşmaya vardığı da görülüyor. Türkiye Rusya’nın bütün taleplerini kabul etmiş ve taviz vermiştir.

Rusya’nın askerlerini Tel Rıfat’a çekmesini de değerlendiren Patiyev, “Burada provokasyonu önlemekten bahsediliyor. Beli ki ‘Türkiye’nin taleplerini kabul ettik’ demek istiyorlar” yorumunda bulundu.

Çiviroğlu: Türkiye ABD’nin iç gündemini fırsat gördü

ABD’nin sessizlik tutumunu ise gazeteci Mutlu Çiviroğlu değerlendirdi.

ABD’deki gündemin “Federal Hükümetin resmen kısa süreli kapanmış olması” olduğunu belirten Çiviroğlu, hafta sonu olması ve bu tür günlerde brifing verilmemiş olmasının da Türkiye tarafından “fırsat görüldüğünü” söyledi.

Önümüzdeki saatlerde ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yazılı bir açıklama gelebileceğini belirten Çiviroğlu, şunları söyledi:

Şuanda ABD’deki gündem Federal Hükümetin resmen kısa süreli kapanmış olmasıdır. Kongre dün gece 12’ye kadar uzlaşma arayışındaydı ve uzlaşma olmadı. Hükümetin kapanmış olması nadir görülen durumlardan biridir. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki rekabet kızıştı. Dış politika arka planda. Hafta sonu olması ve bu tür günlerde brifing verilmemiş olmasını da Türkiye fırsat olarak gördü.

Önümüzdeki saatlerde ABD Dışişleri Bakanlığından yazılı bir açıklama gelebilir. Eleştirel bir dil kullanılması bekleniyor. Perşembe ve Cuma günü ortada ciddi bir saldırı yokken açıklama yokken ABD Dışişleri Bakanlığı açıklama yapmıştı. Hava saldırıları yokken yapılmıştı o saldırı, şimdi daha sert bir tonda olabilir.

Kürtler ve müttefikleri ABD ile birlikte büyük başarılar elde ettiler. Siyaseten de kendilerini yeni döneme hazırlıyorken bu saldırı kabul etmeleri mümkün görünmüyor. Ama Türkiye’de ABD müttefiki ve bu gerginliğin tırmandırmamasına çalışacaktır. Kürtler tepkilerini dile getirdiler oraya saldırıyı Cizre ve Kobane’ye yönelik saldırı olarak aldıklarını söylediler. Bu da ABD karar vericiler arasında görülüyor. Dışişleri Bakanlığı sınır güvenliği tehlikede açıklamasının doğru bulunmadığına ilişkin açıklama yapılmıştı.

Afrin’e hava saldırısı: ABD ve Rusya neden izledi?

ABD’deki futbol maçında YPG bayrağı açıldı

YPG

ABD’deki futbol maçında bir taraftarın, YPG bayrağı salladığı fotoğraflar paylaşıldı.

Amerika’nın sesi muhabirlerinden Mutlu Çiviroğlu, Twitter hesabından ABD’de bir futbol maçında taraftarların YPG bayrağı açtığı fotoğraflar paylaştı.

“New York Cosmos fanları YPG bayrağıyla” ifadeleriyle paylaşılan fotoğraflarda,”Cosmopolitan Antifascists” (Cosmopolitan anti-faşistleri) adlı bir gruptan bir kişinin maç esnasında YPG bayrağı salladığı görülüyor.

​Türkiye, YPG’yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de ‘terör örgütü’ olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG’ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.

https://tr.sputniknews.com/abd/201705301028668750-abd-futbol-maci-ypg/

Master of Kurdish Dengbêjs Karapetê Xaço Passes Away

KurdishMedia.com – By Mutlu Civiroglu

Kurdish people lost their influential living Dengbêj Karapetê Xaço on January 15, 2005 in his village Yerevan, Armenia.

Karapetê Xaço was born in Bileyder (Beshiri) in the Kurdish city of Batman in Turkey, in 1902. He lost his entire family in the Armenian Genocide in 1915 but was luckily rescued and raised by a Kurdish family.

In 1929, after the Sheikh Said uprising, together with many Kurds who were massacred by the Turks, Xaço fled to the city of Qamishlo in Syrian Kurdistan which was then controlled by the French and afterwards joined the French army and served there for 15 years and 3 months. After long years of service in the French army he retired and was offered to be flown to France; however, he refused this offer.

In 1946 Xaço and his family moved to Armenia and settled in Vozkihader village of Yerevan and lived there until his death. After the opening of the Kurdish Service of Yerevan Radio, Xaço began to sing on the radio programs in 1955.

In an interview, Xaço retells his experiences: “In Soviet era it was forbidden to sing about aghas, feudal lords and God. Whenever I was singing a “kilam” they were interfering by saying this one is about an agha, this is about a feudal and god is mentioned in this song! And I always responded, well, what shall I sing about then?”

Karapetê Xaço worked for Radio Yerevan for many years. During these years his voice reached the hearts of each and every Kurd all over Kurdistan. It is hard to imagine a single Kurd who hasn’t been captivated by his “kilams”.

Very well-known Kurdish ballads Eyshana Elî, Evdalê Zeynikê, Diyarbekir Peytext e, Edulê, Çume Cizîrê, Filîtê Quto, Zembîlfirosh, Dewreshê Evdî, Meyrê and many other kilams were first sung by him. “Lawikê Metinî”, a beautiful kilam about the love of an Ezidi Kurdish man and a Moslem Kurdish girl, has been sung by many dengbêj and singers but none of them as affective and soulful as Karapetê Xaço.

Each time one listens to this kilam, Ape Karapet’s voice, together with the heart-rending mey (traditional flute) of Egidê Cimo, takes you far away to Kurdistan…

“I began singing when I was 8 years old in Kurdistan and I sang all my kilams in Kurdish. You can not find even one kilam in other languages including Armenian. I am Kurdish and I sing all my kilams in Kurdish. I never sang for money, in dengbêj tradition it is a shame to sing for money. I can sing for a whole month, day and night without a break”.

Karapetê Xaço befriended the prominent Kurdish writer and poet Cegerxwîn and famous dengbêj Mihemed Arifê Cizirî and Seyîdê Cizirî when he was in Qamishlo. Xaço not only served the Kurdish dengbêj tradition and oral literature by singing hundreds of kilams and passing on them to new generations but also educated many dengbêjs in Armenia among the Ezidi Kurds and inspired countless new dengbêjs and singers to sing and serve the Kurdish music.

Karapetê Xaço was 103 years old when he passed away. He has 1 son and 4 daughters as well as 15 grand children. He was buried on Saturday with the participation of thousands of people including Keremê Seyyad of Kurdish Service of Yerevan Radio, Emerîkê Serdar and Karlenê Çaçan of Kurdish Newspaper Rîya Teze, Çerkezê Resh of Kurdistan Committee of Armenia, Egîdê Cimo, Feyzoyê Rizo, prominent Kurdish musicians and many others. In his funeral, his son Seyrosh Karapet said “although my father was of Armenian origin, he felt closer to the Kurds, and for this reason he served Kurdish music as a dengbêj. He always felt deeply the grief and sorrow of the Kurdish people who have long suffered at least as much as the Armenian people and wanted to express this pain with Kurdish kilams”.

Çerkezê Resh of the Kurdistan Committee of Armenia, in his speech said, “Karapetê Xaço has made priceless contributions to Kurdish dengbêj tradition and music and he was buried in to the heart of Kurdistan. When I was in Amed, for the Kurdish Language and Literature Conference, everyone was asking about Karapetê Xaço’s situation with great interest and I myself forwarded those special wishes from the hearth of Kurdistan, Amed to him. He was very happy to hear that Kurds had never forgotten him. Karapetê Xaço was not only a great dengbêj but also a bridge of brotherhood between the Kurdish and Armenia peoples. We will never forget him”.

Ape Karapet has always had a very speacial place for me. Each time I listen to his voice, I get lost in thoughts and begin to a trip from Mount Ararat to Cizira Botan, from Lawikê Metînî to Dewreshê Evdî, from to Filitê Quto to Eyshana Elî, from Xezal to Edule, from Evdalê Zeynike to Zembilfrosh. When I first heard he passed away, I immediately called Keremê Seyyad of Radio Yerevan, Kurdish Service with the hope of hearing that the news was untrue. Unfortunately it was true and Keremê Seyyad was very sad but he was trying to give me consolation. Each time I was calling Yerevan, I was asking Apê Karapet’s situation and each time Keremê Seyyad was assuring me that he was fine. What a pity that the last time I called him it was different because Karapetê Xaço had decided to go and leave behind the kilams as orphans…

Thank you very much for all your service to Kurdish music and oral literature. Thank you very much for your friendship.

Thank you very much the master of Dengbêjs.

May God Bless You, Apê Karapet.

Lawikê Metînî

Lê lê dayîkê heyranê de tu rabe

Xwe ke bi Xwedê ke roja Şemîyê

Serê min bişo û xemla  min bike

Bisk û temerîka min li ber enîka min de çêke

Hey lê lê………… hey delalê

Heval û hogirê me çune Mexrub û Şêxa

Tev alîka di gelîkî kur da

Keçik digot, lê lê dayik heyranê

Bişîne pey Lawikê Metînê delalê malê

Bira beyê nava sing û berê min keçikê

Herke tê min dixwaze bila gelo bê, min bixwaze

Herke tê min direvîne bila bê, min birevîne

Herke min narevîne sibê dê min birê kin

Hey lê lê…………. hey delalê

Ax feleka me xayîn e welle me dixapîne

Min re nayê hey domê

Dengbêj: Kurdish musicians who have very special talents to sing kilams which are special kinds of ballads mixture of a song and story which is generally telling a historical story or event as well as the life of a Kurdish hero or heroine, which were passed out from mouth to mouth for hundreds of years.

Apê Karapet: Means Uncle Karapet. Kurds were calling Karapetê Xaço as Apê Karapet which symbolizes love and respect.

Uxir be Apê Karapet,

Rêya te vekirî be Xortê Kurmancan,

Mirê Dengbêjan…