Mutlu Çiviroğlu: ABD, tarihindeki en önemli seçime hazırlanıyor

Ruken Hatun Turhallı
BasNews – ABD’nin 3 Kasım 2020 seçimleri dünya siyasetini etkilemesi bakımından bütün kesimler tarafından ilgiyle takip ediliyor.
Seçimlerde, Demokratların adayı Joe Biden’ın mı yoksa mevcut Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın mı seçileceği konusu ABD’nin iç ve dış siyasetinin şekillenmesi bakımından önemini koruyor.
Kürtler de ABD siyasetinin doğuracağı etkilerinden en fazla etkilenen halk olma bakımından bu seçime odaklanmış durumda. Donald Trump’ın Irak ve Suriye politikasızlığı nedeniyle Kürdistan Bölgesi ve Rojava Kürdistanı oldukça olumsuz etkileri oldu. Bu nedenle Kürtler çok ağır bedeller ödemek zorunda kaldı.
VOA’dan deneyimli gazeteci ve analizci Mutlu Çiviroğlu ile 8 Kasım 2016 yılı seçimlerinin 3 Kasım 2020 seçimlerinden farkını, adayların başarma şansını, ABD kamuoyunun beklentilerini, ABD seçimlerinin dünya, Ortadoğu ve Kürtlere etkisini konuştuk.
ABD’deki 3 Kasım 2016 seçimleri ile 3 Kasım 2020 seçimleri arasında ne gibi benzer ve farklı durumlar söz konusu?
8 Kasım 2016 seçimlerinde ABD tarihinde ilk kez bir kadın başkan adayı oldu. Bu seçimde ikinci defa bir kadın başkan yardımcı adayı olacak. Yine ilk kez hem siyahi hem göçmen olan birisi başkan yardımcısı adayı oluyor. Bunların dışında ABD’deki birçok siyasi gözlemciye göre bu seçim ABD tarihindeki en önemli seçimlerden birisi olacak. Çünkü buradaki en önemli husus Başkan Trump ve ekibi devam edecek mi, etmeyecek mi? Yine adayların her ikisi de ileri yaşta insanlar. Hem Trump’ın hem de Biden’in yaşları epey ileride. Dolayısıyla seçilecek başkan ABD tarihindeki en yaşlı başkanı olacak.

“ABD’de seçimler konusunda anket şirketleri de dahil uzman analistler temkinli yorumlarda bulunuyorlar”
8 Kasım 2016 seçimlerinde Trump bütün anketlerin aksine başkan seçildi. Son ana kadar Hillary Clinton’un seçileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Ama sonuç herkesi yanılttı. Şimdiki anketlerde de her ne kadar Biden önde görünüyorsa da netleşmiş hiçbir şey yok. Anket şirketleri de dahil uzman analistler temkinli yorumlarda bulunuyorlar. Adeta sütten dili yanan, yoğurdu üfleyerek yer misali. 2016’da sütten dili yananların sayısı epeydi. Şu an genel anlamda ele aldığımızda bir belirsizliğin söz konusu olduğunu söyleyebilirim.
“Yapılan anketlerin büyük çoğunluğunda Biden yüzde 5 ile 10 arasında değişen bir farkla önde görülüyor”
Yapılan anketlerin büyük çoğunluğunda Biden önde görülüyor. Yüzde 5 ile 10 arasında değişen bir fark olduğu belirtiliyor. Ama işte ABD seçim sisteminin çoğunlukla hiçbir alakası olmadığı için oy sayısı ne kadar fazla olursa olsun kazandığın delege sayısı eksik olduğunda seçimi kaybediyorsun. Yakın seçimde Hillary Clinton, Trump’tan çok fazla oy aldı ama kazanan delege sayısı az olduğu için başkanlığı kaybetti. Ve ABD’de var olan eyaletlerde kırmızı eyaletler Cumhuriyetçileri simgelerken, mavi Demokratları simgeliyor.
“ABD seçimlerinde pembe eyaletler sonucu belirliyor”
Seçim savaş alanı olarak kabul edilen 10 civarındaki pembe eyalet ise ABD’deki seçim sonuçlarını belirliyorlar. Bu pembe eyaletler içerisinde en belirleyici olanı da Florida eyaleti. ABD seçim sistemindeki diğer önemli bir fark, diyelim ki siz herhangi bir eyalette tek bir oyla farkla bile kazandıysanız oradaki bütün delegeleri siz kazanmış oluyorsunuz. Örneğin; Florida’daki delege sayısı 29’sa ve siz Florida’da tek bir oyla farkla kazandıysanız, 29 delege sandalyesinin hepsini siz kazanmış sayılıyorsunuz. ABD seçim siteminin bütün dünya ülkelerinden böylesine farklı ilginç bir sistemi var yani. İşte bu nedenle her ne kadar genel seçim istatistiğinde Biden önde görülüyorsa da bu eyalet delege seçim sistemi nedeniyle yarışı kimin kazanacağını şimdiden bilmek mümkün değil.
“Şu ana kadar 56 milyondan fazla insan mektup yoluyla oylarını kullanmış durumda”
Ayrıca ilk kez uzaktan seçim sistemi ya da mektupla oy kullanma yöntemiyle şu ana kadar 56 milyondan fazla insan oylarını kullanmış durumda. ABD tarihinde görülmemiş bir şekilde bu kadar erken ve yüksek katılım oldu demek abartılı olmaz. Çünkü halen seçimlere yaklaşık 8 gün kalmış olmasına rağmen 56 milyon insan posta yoluyla oylarını kullandılar. Yani insanlar 3 Kasım seçim gününü beklemek istemediler.
ABD anket şirketlerinin yaptığı çalışmalara göre, pembe eyaletlerde kim daha fazla önde görünüyor?
Pembe eyaletlerde yapılan anketlere göre Biden’in önde olduğu görülüyor. Özellikle Florida’da Biden’in önde olduğu belirtiliyor. Ama bilindiği gibi bütün anket şirketleri belirli bir yanılma payı bırakırlar. Ama yanılma paylarına rağmen pembe eyaletlerin hemen hemen büyük çoğunluğunda Biden’in önde gittiği görülmekte. Ama işte biraz öncede belirttiğim gibi, 2016 seçimlerinde anketlere göre Clinton pembe eyaletlerin çoğunda öndeydi ama bazı eyaletlerde son anda Trump çok küçük farklarla kazandı ve o eyaletlerin bütün delegelerini almıştı.
ABD'de başkanlık tartışması anketi: Trump, Biden'ı yenecek! - Son dakika  dünya haberleri
ABD’deki 2016 seçimlerine dışarıdan müdahalenin olduğu ve etki edildiği yönünde çokça spekülatif haber yapıldı. Gerçeklik payı var mı? Gerçekten müdahale edile bilinecek bir sistem mi?
Seçimlere dışarıdan müdahale etme imkanı olur mu bilemem ama her ihtimale karşı Amerikan kamuoyunun bu tür ihtimallere karşı çok temkinli hareket ettiği belirgin bir şekilde görülüyor. Birkaç gün önce İranlı bazı hackerlerin bazı girişimlerinin olduğu söylendi. Fakat bütün bunlar karşısında belli bir duyarlılık, tedbir alma ve önüne geçme yaklaşımlarının olduğu net bir şekilde görülmekte. Bunun haricinde genel anlamda hem halk nezdinde hem de sosyal medya bazın da seçimlere katılım konusunda bir teşvik etme kampanyası mevcut. Örneğin Twitter, Facebook, Tik tok vb. sosyal medya kurumları bile insanları seçimlere katılım konusunda teşvik etmek için özel çaba sarf ediyorlar. Özellikle yalan – yanlış ve spekülatif haberlerin yayılmaması için çok ciddi önlemler alınmış durumda.
Trump ya da Biden’in kazanması halinde Ortadoğu siyasetlerinde ne gibi farklılıklar görülecektir?
Trump’ın kazanması halinde mevcut süregelen siyasetin devam edeceğini bekleyebiliriz. Fakat Biden’in kazanması halinde, Obama’nın başkanlığı dönemindeki siyaset ya da ABD’nin klasik Ortadoğu siyasetine dönüşünün olması ihtimali bulunmakta.
Trump yürüttüğü siyasetle ABD’yi yeniden ulusallaştırmaya çalışıyor. Global dünyadan çekilerek Amerika’nın kaynaklarını Amerika içerisinde ve Amerika halkına kullanmayı esas alıyor. Trump’ın bu siyaseti ABD’nin global rolü ile çelişkili ve çatışmalı bir durum yaratıyordu. Oysa Biden kazandığı taktirde, ABD’nin uzun dönem yürüttüğü global siyasete dönüş tekrarlanacaktır. Yani 2’inci Dünya Savaşı’ndan sonraki dünyanın büyük abisi rolüne tekrar geri dönüleceği bekleniyor Biden’le beraber. Dolayısıyla bu siyasi yaklaşım NATO, Avrupa Dünyası, Birleşmiş Milletler vb. yerlerde yine eskisi gibi öne çıkan rolünü oynaması bekleniyor.
 “Trump’ın seçilmesi halinde Erdoğan üzerinden yürüyen siyasal ilişki Türkiye açısından devam edecek”
Trump’ın tekrardan seçilmesi halinde, Trump ile Erdoğan üzerinden yürüyen siyasal ilişki Türkiye açısından devam edecek. Yani farklı bir beklentide olmak güç. Ama Biden seçilirse, Biden’İn son dönemlerde Erdoğan’a yönelik açıklamaları ve eleştirileri temelinde, yine Trump’ın geçen sene Rojava Kürdistanı’ndan çekilmeye yönelik aldığı kararlara ilişkin Biden’ın açıklamaları var ve bu açıklamalar temelinde hareket etmesi bekleniyor.
“Biden genel anlamda Kürtleri iyi bilen ve tanıyan bir siyasetçi “
Biden genel anlamda Kürtleri iyi bilen ve tanıyan bir siyasetçi. Yine senatör olduğu dönemlerde Irak’ın 3’e bölünmesini savunan birisiydi. Aynı şekilde Suriye siyasetinde Rojava Kürdistanı’nda Kürtlere karşı yapılanları haksızlık olarak gören bir tavra sahipti. Bu nedenle Biden’in seçilmesi halinde Kürtler açısından bazı beklentilerin doğacağı yönünde yaklaşımlar söz konusu. Ama baştan beridir söylediğim gibi, seçimin kim tarafından kazanılacağını kestiremediğimiz için bu yönlü spekülatif değerlendirmelere girmek istemiyorum. Ama kısaca söylediğim gibi Trump seçilirse mevcut yürütülen siyasete devam edileceği, Biden seçilirse ABD’nin geleneksel siyasetine geri döneceği bekleniyor. Ortadoğu içinde bu böyle, Biden’ın seçilmesi halinde, geri çekilme yerine Ortadoğu’da ki gücünü geliştiren ve perçinleyen bir siyasete tekrardan dönülmesi düşünülüyor.
Önceki seçim süreçlerinde adaylar arasındaki yarışta, dünyanın farklı bölgelerine yönelik siyasi yaklaşımlar yansırdı. Bu seçimlerde bu yaklaşım görülmüyor gibi.  Amerikan kamuoyu açısından bu konuda bir netlik var mı?
Doğrusu ABD kamuoyunun gündeminde bu tür konular yok. Buradaki kamuoyu, dışarıdan bakıldığında sanki bütün dünya siyasetiyle ilgileniyormuş gibi algılanıyor ama öyle değil. Oysa Amerika halkının önceliği dünya siyaseti değil. Öncelikleri; örneğin sağlık sigortası, korona virüsten korunmak, işsizlik, ya da ABD sınırları dışına yönlendirilen iş gücünün tekrardan ABD’ye getirilmesi vb. sorunlar Amerikan kamuoyunu ilgilendiriyor. Dış siyaset sanıldığı kadar Amerikan toplumunun gündeminde değil.
“ABD’deki seçmen iç gündeme odaklı”
Bu seçimde bu daha fazla kendisini dayatmakta. Özellikle korona virüs salgınının en fazla ABD’yi vurması, son dönemlerde belirgin bir artış gösteren şiddet olayları, toplumsal gösteriler ve rahatsızlıklar, anayasa mahkemesine yeni bir yargıcın atanması gibi konular Amerikan halkının daha fazla ilgilendiği konular. Zaten mevcut ABD’deki Trump yönetiminin de yıllardır uğraştığı, Amerika halkını kendi kabuğuna çekme siyaseti ile ABD’nin uluslararası siyaseti zaten geriye çekilmişti.
“Trump’ın seçmen tabanı ABD’nin askerleri çekme kararından memnun”
Zaten Başkan Trump’ın açıklamalarını hatırlarsanız, Suriye’den askerleri çekme kararı alırken, neden biz Suriye çöllerinde kendi askerlerimizi bulunduruyoruz demişti. Neden bu kadar para harcıyoruz, bu kadar masraf yapıyoruz yaklaşımındaydı. Aynı mantıkla, Afganistan, ırak ve Almanya’ya da gösterildi. Oradan da askerler için çekilme kararı alındığında yaklaşım aynıydı. Zaten önceki seçim vaatlerinde, başkan olduğu taktirde dışarıda olan bütün askerleri evlerine getireceğini söylemişti ve bunu gerçekleştiriyor. Tabanı da bundan gayet memnun ve mutlu.
ABD’de 3 Kasım tarihinde gerçekleşecek seçimlerde, sonuçların hemen belirlenemeyeceği ve belli bir zamana sarkacağı söylentiler var. Böyle bir durumun yaşanması mümkün mü?
Tabi ki var. Şundan dolayı; ABD’nin birçok yerinde mektupla oy kullanılıyor. Yani 3 Kasım öncesi oy kullanabiliyorsunuz ama seçim tarihi dolmadan sayım işlemine başlayamıyorsunuz. Aynı şekilde oyların açılması ve sonuçların birbirine yakın olması halinde yurtdışından gelen oyların sayımlarının beklenmesi gerekiyor. O nedenle 3 Kasım gecesi hemen sonuçların netleşmeme ihtimali var. Ama diyelim ki bir adayın genel anlamda oy oranı ve delege sandalye sayısı diğerinden belirgin bir şekilde fazla ise zaten aynı gece durum netleşir ama değilse, dışarıdan gelen oylar ve yine sayılmamış diğer oylar netleşmeden belki öbür gün belki de 3 gün boyunca hiçbir aday kazandığını ilan edemeyebilir. Çünkü normal bir seçim ortamı ve yöntemi değil. Yani bugün seçim oluyor, siz gidip oy kullanıyorsunuz ve süre dolduktan sonra sayım başlıyor. Oysa bu seçim sisteminde en son mektuplar gelene kadar bekliyorsunuz ve sayım yönteminde de farklılık oluşuyor. Ama şu ana kadar seçim sistemi güvenliği konusunda ne kamuoyunda ne kurumlar bazında ciddi bir zafiyet olduğuna dair bir durum söz konusu değil.

https://www.basnews.com/tr/babat/643867
 

Novinar kurdskog servisa Glasa Amerike: Turski napad na Kurde daje šanse za jačanje ISIL-a

Mutlu Civiroglu, novinar kurdske redakcije Glasa Amerike, govori o ofanzivi turskih snaga prema dijelu Sirije u kojem uglavnom žive Kurdi. Prema njegovim riječima, Kurdi se zbog povlačenja SAD-a, koje je i dovelo da turskog napada, osjećaju izdani, a na to gledaju kao na odluku Donalda Trumpa. Civiroglu kaže da su sada povećane šanse za jačanje ISIL-a.

 

https://ba.voanews.com/a/novinar-kurdskog-servisa-glasa-amerike-turski-napad-na-kurde-daje-%C5%A1anse-za-ja%C4%8Danje-isil-a/5119756.html

 

 

 

Feuding Syrian Kurdish political blocs dance around rapprochement

As French and US initiatives for intra-Kurdish rapprochement in Syria stall, it seems that piecemeal defections from the Kurdish National Council to the Kurdish autonomous administration in the north of the country are the rule of the day.

al-monitor An officer of the Syrian Kurdish Democratic Union Party (PYD) stands guard near the Syrian-Iraq border, Oct. 31, 2012. Photo by REUTERS/Thaier al-Sudani.

 

France and the United States are encouraging a rapprochement between Syria’s two feuding Kurdish political blocs, the Democratic Union Party (PYD) and the Kurdish National Council, which is an official part of the Syrian opposition in exile known as the National Coalition of Syrian Revolution and Opposition Forces.

A Kurdish detente could serve as an early step toward incorporating parts of the opposition into the PYD-led autonomous administration of northeast Syria. In turn, wider opposition participation could help the autonomous administration gain a seat at negotiations to end the civil war, as well as win local and international recognition now that the main reason for the autonomous administration’s foreign support — the territorial fight against the Islamic State (IS) — has ended.

But the prospect of Kurdish rapprochement in Syria faces an uphill battle. Turkey wields influence over the Kurdish National Council and opposes the move; meanwhile, both Kurdish factions have unrealistic demands for a deal. Rather than an agreement at the organizational level, the most likely path forward for Syrian Kurdish cooperation involves disaffected council groups breaking off piecemeal to join the PYD-led autonomous administration, as they have done in the past.

The PYD and the council are at odds over the PYD’s nonconfrontational stance toward Damascus, the council’s proximity to the Turkish-backed Syrian opposition and each faction’s connection to rival Kurdish regional powers. Negotiations between the two sides to unite failed early in the civil war over power-sharing disputes. Since then, the council’s parties have refused to apply for licenses to participate in the autonomous administration, a fact the PYD has used to repress the council’s political activity.

Turkey opposes a Syrian Kurdish detente, as well as any step that might legitimize the presence of the PYD in northeast Syria. Ankara considers the PYD to be a branch of the Kurdistan Workers’ Party (PKK), which has fought a decades-long insurgency against Turkey. Turkey’s peace process with the PKK collapsed in 2015, and despite hopeful indications this spring, it will likely remain that way as Turkish President Recep Tayyip Erdogan seeks to divert attention from recent political setbacks. In July, Turkey launched a new phase of its military campaign against the PKK in Iraq and once again threatened to invade PYD-led northeast Syria.

Mutlu Civiroglu, a journalist who specializes in Kurdish affairs in Syria and Turkey, told Al-Monitor that following the blow Erdogan received in local elections this year, “he needs something to consolidate, to bring back his support, the morale of his base.” Civiroglu added, “National security is beyond sacred for many Turkish politicians. When the issue is national security, they all keep silent, they all support the government.”

Turkish opposition is not the only hurdle to Syrian Kurdish rapprochement. While both Kurdish parties endorsed the detente proposal, their key demands seem to preclude a deal. Top PYD officials have stipulated that for talks to move forward, the Kurdish National Council must leave the Syrian National Coalition, which would strip the council of its political relevance as the only internationally recognized Syrian Kurdish opposition group, as well as disrupt the lives of council members living in Turkey.

“There’s no talk within this [detente] initiative, nor any direction within this initiative, toward withdrawing from the Syrian National Coalition or dealing negatively with it,” Hawwas Khalil Saadun, a council representative and member of the Syrian National Council, told Al-Monitor.

Meanwhile, the Kurdish National Council has called on the Rojava Peshmerga, its military wing based in Iraqi Kurdistan, to enter northern Syria to ensure the terms of an agreement with the PYD are implemented. The PYD will “never” accept this, Mohammed Abdulsattar Ibrahim, a Syrian Kurdish journalist with Syria Direct, told Al-Monitor. PYD officials maintain that “if there are two Kurdish forces on the ground, they will fight with each other, as happened between [Massoud] Barzani and [Jalal] Talabani from 1994-1998 [in Iraq]. That’s very possible,” Ibrahim said.

While the Kurdish National Council and the PYD are unlikely to strike a deal, wider Kurdish participation in the autonomous administration is possible — via council parties breaking off piecemeal and joining the administration.

Some council members have long disagreed with their organization’s closeness to the Turkish-backed Syrian opposition. One sticking point was Turkey’s resistance to the 2017 Kurdish independence referendum championed by Barzani of the Kurdistan Democratic Party in Iraq; he helped found the council and enjoys good relations with Ankara. Then came the rebel invasion of the Syrian Kurdish enclave of Afrin in January 2018. Turkish-backed Syrian opposition groups committed widespread human rights violations against Kurds, and resettled Arabs evacuated from the suburbs of Damascus — who survived years of strangling siege imposed by the Syrian government — in houses abandoned by Kurdish residents. The council condemned the assault on Afrin when it occurred, but ultimately remained within the Syrian opposition.

“What happened in Afrin horrified people, including [Kurdish National Council] people in Kobani, Jazeera and other parts. They are very much afraid the ongoing atrocities in Afrin will recur in other Kurdish regions,” said Civiroglu.

Internal tensions caused by the council’s closeness to the Turkish-backed Syrian opposition, in addition to routine conflicts over power and positions, have resulted in several defections over to the autonomous administration. Certain council politicians imply that the defectors are PYD plants.

In 2016, three parties previously expelled from the council formed the Kurdish National Alliance, which went on to participate in formal autonomous administration elections. Two years later, prompted by Turkey’s assault on Afrin, the president of the Kurdish Future Movement in Syria split from the council and established a new party that now works alongside the PYD. Thirty more colleagues from the Kurdish Future Movement followed suit soon after.

The specter of future defections looms large as long as the PYD is the dominant Kurdish power in Syria. Ibrahim said that when the council “used to call for a protest or demonstration, thousands of people came. Now, a few people attend.” He added, “When the [council] parties defect, it’s for their own interests — they want to have a role.”

In June 2019, one of the council’s oldest factions, known as the Yekiti Party in Syria, expelled three leaders primarily because of a power dispute, said Ivan Hassib, a local Kurdish journalist who covers internal council dynamics. These leaders, who went on to form a new party, have not expressed a desire to work under the autonomous administration, as their “popular base is Barzani’s people. … Today, if the party that defected directly joined the PYD, that’s like suicide,” Hassib told Al-Monitor.

Nevertheless, he added that two of the three ousted politicians were accused by former colleagues of connections to the PYD. They might remain independent, or join the autonomous administration sometime in the future.

For its part, the PYD encourages Kurdish (and Arab) opposition parties to participate in the autonomous administration system that it leads, if they register, and provides a degree of freedom to criticize policy while maintaining control over the most important decisions. The more opposition parties join the administration, the more they dilute the presence of leaders connected to the PKK, and the closer the administration appears to its ideological premise as a decentralized, democratic system. Movement in this direction reduces the chance of a Turkish invasion and increases the chance of continued Western support.

“The entire [autonomous] administration wants to unify the Syrian opposition,” said Khabat Shakir, a PYD representative in Germany.

Pending a major shift in northeast Syria — such as US President Donald Trump pulling out US troops in advance of the 2020 presidential elections, and/or a Turkish invasion — piecemeal defections from the Kurdish National Council to the autonomous administration are the most likely form of Kurdish rapprochement currently available.

Dan Wilkofsky

https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2019/08/syria-kurdish-national-council-defections-rapprochement.ac.html

Turkey will attack Kurdish fighters in Syria regardless of US withdrawal, foreign minister says

KEY POİNTS
  • Turkey will go ahead with its planned offensive against Kurdish militias in northeastern Syria whether or not the U.S. withdraws its troops from the country, its foreign minister said Thursday.
  • The warning comes after American officials attempted to condition a U.S. troop pullout on a guarantee of safety for its Kurdish partners and Turkish non-aggression.
  • Ankara, which views the U.S.-backed Kurdish militias in Syria as terrorists, has already amassed thousands of Turkish troops along its border with Syria.
GI: Turkish FM Cavusoglu 
Turkish Foreign Affairs Minister Mevlut Cavusoglu (L) holds a press conference in Washington, United States on November 20, 2018.
Anadolu Agency | Anadolu Agency | Getty Images

Turkey will go ahead with its planned offensive against Kurdish militias in northeastern Syria whether or not the U.S. withdraws its troops from the country, its foreign minister said Thursday.

“If the (withdrawal) is put off with ridiculous excuses like Turks are massacring Kurds, which do not reflect the reality, we will implement this decision,” Turkish Foreign Minister Mevlut Cavusoglu told local news station NTV, without elaborating on a timeline.

The warning comes after American officials attempted to condition a U.S. troop pullout on a guarantee of safety for its Kurdish partners and Turkish non-aggression — something Turkish President Recep Erdogan promptly smacked down on Tuesday. Now Ankara, which has amassed thousands of Turkish troops along its border with Syria, says it will act regardless of a U.S. delay.

“We are determined on the field and at the table,” Cavusoglu said. “We will decide on its timing and we will not receive permission from anyone.”

White House national security advisor John Bolton and Secretary of State Mike Pompeo have spent the week in the Middle East trying to reassure allies of America’s commitment in the wake of President Donald Trump’s shock announcement to pull all U.S. troops out of Syria. Security officials and lawmakers have warned this would mean abandoning local partners on the ground and undermining U.S. credibility when it comes to alliances.

The White House and State Department did not respond to requests for comment on Cavusoglu’s statements at the time of publication.

Turkey’s government has long threatened to unilaterally attack the Kurdish People’s Protection Units (YPG), the U.S.-supported militias controlling large swaths of northern Syria that spearheaded the local fight against the Islamic State. Ankara views the YPG as terrorists and a security threat on its southern border, stressing its ties to a separate Kurdish group that’s carried out a decades-long, violent insurgency against the Turkish state.

The two NATO allies continue to lock horns over the issue of the Kurds, which has proved a massive thorn in U.S.-Turkey relations since the Pentagon began arming and training the Kurds to battle IS in Syria in 2015.

VIDEO09:12
Watch CNBC’s full interview with U.S. Secretary of State Mike Pompeo

Allies in the global anti-IS coalition and in Congress also voiced concern that the campaign against the extremist group was not finished. Trump, defending his decision, stressed that it’s now time for other countries to fill the U.S.’s role, and welcomed Erdogan’s offer to take on the fight against IS — an offer that many critics see as a cover for having free reign to kill YPG members in Syria. Experts also warn that if Turkey attacks the Kurds, they will be forced to abandon the anti-IS fight in order to defend themselves.

For those who have long studied the region, a guarantee of Turkish non-aggression toward the Kurds, as White House officials have suggested, was never going to be feasible.

“The U.S. (or Bolton) attitude is precisely that the YPG should be left alone. This is not a feasible condition, and indeed, its improbability is what makes it attractive to US officials looking to keep the U.S. in Syria,” said Faysal Itani, a Syria expert at the Atlantic Council.

A policy that would ‘invite massacres’

For the Kurds themselves, the crisis may be existential.

“Kurds in Syria that I am constantly in contact with say they want to see action rather than statements because in their view threats from Turkey are very serious,” Mutlu Civiroglu, a Kurdish affairs analyst based in Washington D.C., told CNBC. They point to Turkey’s offensive in the northwestern Syrian Kurdish enclave of Afrin that began in January of last year and drove hundreds of thousands of Kurds to refugee camps.

WATCH NOW
VIDEO04:54
ISIS not the only terrorist organization: Turkish foreign minister

“If Trump’s team allows Erdogan to move his forces into northeastern Syria, it would be like inviting the fox to guard the henhouse,” said Nick Heras, a Middle East security fellow at the Center for a New American Security and former research associate at the National Defense University. This, he said, would be “a policy that would invite massacres, not the stabilization of post-IS Syria.”

https://www.cnbc.com/2019/01/10/turkey-will-attack-kurd-fighters-in-syria-regardless-of-us-withdrawal.html

GAZETECİ/ANALİST ÇİVİROĞLU YORUMLADI “Erdoğan’ın Bolton’ı Kabul Etmemesi İki Taraf Arasındaki Sorunların Derinliğini Gösteriyor”

Washington’da yaşayan gazeteci/analist Mutlu Çiviroğlu, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’ın Ankara ziyaretini ve ABD’de Trump’ın çekilme kararı sonrası yaşanan istifaları bianet’e yorumladı.

 

Washington’da yaşayan gazeteci/analist Mutlu Çiviroğlu, Trump’un ABD askerlerini Suriye’den çekme kararının ardından yaşananları, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın İsrail sonrası Türkiye ziyareti öncesi yaptığı açıklamaları yorumladı.

Çiviroğlu, Erdoğan’ın Bolton’ı kabul etmemesi ve Bolton’ın Türkiye’den ayrılması üzerine röportajdan bir gün sonra bize ilettiği ek görüşte ise bunun “ABD-Türkiye arasındaki sorunların derinliğini gösterdiğini” söyledi.

Çiviroğlu, Trump’ın çekilme kararının ABD’nin kutuplaşmış ortamında tüm taraflardan tepki aldığını söylerken, ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford ve Bolton’ın Türkiye ziyaretinde öncelikli olarak Kürtlerin konuşulacağını vurguladı. Çiviroğlu’na göre ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler, görünenden derin sorunlar barındırıyor.

Rusya ise Kürtlerin statüsüyle ilgili Suriye yönetimini ikna etme aşamasında.

Bolton’ın Türkiye ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ziyaret öncesi İsrail’de Kürtlerle ilgili uyarıda bulunacağını söyledi. ABD benzeri yönde başka söylemlerde de bulundu, bunlar mı görüşülüyor şu anda?

Bolton’ın Türkiye ziyareti, İsrail’den Türkiye’ye geçmesi önemli. Trump’ın üç hafta önce aniden aldığı Suriye’den çekilme kararının takip edilmesi, görüşülmesi açısından önemli öncelikle.

Çünkü o kararın yankıları hala sürüyor, hem ABD kamuoyunda, hem Trump yönetimi içerisinde, hem kongrede, hem senatoda, think tank’lerde yarattığı tartışma süregeliyor.

Trump’ın Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde bir bakıma IŞİD ile savaşı Türkiye’ye havale etme niyetiyle bu kararı almış olabileceği ABD basınında sıkça dile getirildi.

Bolton’ın ziyareti bu telefon görüşmesinde tartışılan konuların daha somut bir şekilde tartışılması hem de Türkiye’nin olası rolünün, rolü olursa nasıl olacağının konuşulması bakımından önemli.

“ABD’deki tüm kutuplar çekilme kararını eleştiriyor”

Ama en önemli konu Kürtler’e bakış açısı. Amerikan kamuoyunda çok büyük bir rahatsızlık var. Trump’ın kararının askerlere danışılmadan aldığı, Kürtler’i yüz üstü bıraktığı, Kürtlerin ABD’nin müttefiki olduğu, kimsenin ortaya çıkmadığı bir dönemde IŞİD ile savaştıkları hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler tarafından dile getiriliyor.

ABD gibi kutuplu bir toplumda her iki kesim de bu eleştirileri getiriyor.

Özellikle Trump’a getirilen eleştiri Kürtler üzerinden yoğunlaşmakta. Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio’nun “Bu karar yeni yetişmekte oluşan Kürt gençleri ABD’ye karşı nefretle dolduracaktır. Bizim yaptığımız Kürtler’e ihanettir” gibi bir açıklama yaptı.

Senatör Lindsey Graham’ın başını çektiği grup, Demokratlar da var içinde, genel olarak kamuoyu bu ani çekilme kararının Kürtler’i Erdoğan’a karşı çok savunmasız bırakacağını düşünüyor.

Türkiye’nin operasyonuyla karşı karşıya bırakmanın savunulamaz olduğu düşünülüyor.

Geçenlerde John Kirby (Pentagon Eski Sözcüsü) CNN’e yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Afrin’deki insan hakları ihlallerine vurgu yaparak aynısının olabileceğini ifade etmişti.

ABD’deki bu hassasiyetle ilgili konuşulması, Türkiye’nin Kürtler’e, Kürtler’in kontrolündeki bölgelere karşı herhangi bir operasyon yapmaması gerektiği vurgulanabilir bu buluşmada.

Pompeo da geçenlerde “Kürtlerin katledilmesinin önüne geçilmeli” gibi güçlü bir kelime kullandı. Pompeo ve Bolton hükümet içerisinde İran karşıtı, Türkiye’ye karşı sert tutumları olan isimler.

Bolton’ın asıl amacı Kürtler konusunda ABD’nin hassasiyetini göstermek. ABD hükümetine dayatılan, bu çekilme kararının yaratacağı olası sonuçların iletilmesi konusunda önemli.

Bolton’dan önce de Graham gibi TRump’a yakın isimler bu çekilmenin zamana yayılacağı konusunda ipucu vermekteler.

O nedenle ABD’nin bu konuda ısrarcı olacağını söylemek pek de hayalci olmaz.

“Çekilme konusu bulanık”

Çekilme konusu giderek bulanıklaşmaya başladı, ya da öyle mi yansıtılıyor? Çekilme kararı sonrası inisiyatif Türkiye’ye ne kadar kalır? Bugün Trump’ın “Türkiye bizim kadar olmasa da IŞİD’den nefret ediyor” şeklinde bir başka ‘tuhaf’ açıklaması da oldu?

Çekilme konusu tabii bulanık. Trump kamuoyunda her aklına geleni söylemesiyle tanınan bir başkan. Kendi muhalifleri bunu “Refleksle hareket eden bir başkan” olarak isimlendirip, tepki gösteriyorlar.

Zaten Mattis’in, McGurk ve Sweney’in istifaları bu kararın hükümetin kararı olmadığını, bireysel bir karar olduğunu ortaya koyuyor. Üç haftalık süreç içerisinde bu daha iyi görüldü.

Trump’ın etrafında politikayı belirleyen isimlerin ağırlıklarını koymasıyla beraber Trump da bu noktada sinyaller verdi, “Ben takvim vermemiştim” şeklinde açıklamaları oldu. Yani bu çekilme açıklamasıyla ilgili “damage control” (hasar kontrol) çalışmaları sürmekte ama çekilme Trump’ın seçim kampanyasında da belirttiği bir konuydu. Danışılmadan yapılması tepki yarattı. Ama bu siyasetten dönülüyor, çekilinse bile bazı birliklerin daha uzun süre kalacağı da konuşuluyor. Böyle bir opsiyon muhtemel.

Öte yandan Türkiye’nin Suriye’de IŞİD’e karşı rol oynayacağını, konunun uzmanları dahil hiç kimse anlayabilmiş değil. Çünkü IŞİD’in şu anda bulunduğu nokta ile Türkiye arasındaki sınır yüzlerce kilometre.

“IŞİD ile mücadelenin Türkiye’ye bırakılması gerçekçi değil”

Buradan geçmesi için Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrol ettiği yerlerden geçmesi lazım ki bu ne pratik ne de gerçekçi.

Ayrıca zaten YPG’nin başını çektiği SDG, IŞİD’e karşı çok yoğun bir savaş sürdürmekte. En son Cumartesi günkü çatışmada iki İngiliz askeri yaralandı. Yani İngiliz askeri ve SDG yan yana savaşıyor IŞİD’e karşı, bu da önemli bir ayrıntı.

Yani böyle bir şey varken Türkiye’nin IŞİD’e karşı rol almasını beklemek gerçekçi değil, zaten Washington’da da bunun pek karşılığı yok. ABD basınında da birkaç gündür Türkiye’nin maddi ve manevi taleplerle böyle bir hava yaratması eleştiriliyor.

“Kürtlerin talepleri rol sahibi olmak”

Kürtler ve Esad’ın yaz aylarından beri gündeme gelen anlaşma iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölgede kartlar yeniden karılıyor klişesi şu an için geçerli mi?

Kürtler Suriye’nin bir parçasılar, Suriye’deki en büyük etnik azınlıklar. Suriye’nin en güçsüz olduğu zamanda bile hiç Suriye’yi terk etmeyi düşünmediler.

Kendi projeleri hep Suriye dahilinde kendi federasyonlarının olması, yani yerel yönetimlerinin güçlendirilmesi. Şam’daki demir yumruğun kaldırılması, insanların kendi kimliği, kendi renkleriyle yaşamasına izin verilmesi.

O nedenle de mümkün olduğu kadar Suriye hükümetiyle çatışmadan çekinildi, yeri geldi Halep gibi bazı bölgelerde destek de sunuldu.

Gelinen noktada Suriye hükümeti, Suriye’nin meşru yönetimi, o sebeple Kürtler her zaman Suriye hükümetiyle anlaşmadan yana, ama benim Rojava’daki siyasiler, askeri temsilciler ve sıradan insanlarla yaptığım görüşmelerde rejimden bir değişim beklendiği, rejimin Kürtler’in Suriye’nin toprak bütünlüğüne katkılarının takdir edilmesi gerektiği, IŞİD, El Nusra ve benzeri cihatçı örgütlere karşı savaşının görülmesi, Kürtler ve müttefiklerinin taleplerine saygı gösterilmesi, yerine getirilmesi gibi talepler var.

Ancak hükümette geçen sekiz yıllık savaşa, yıkıma rağmen fazla olumlu değişiklik görülmüyor. Kürtlerin istemlerine olumlu yaklaşılmamakla birlikte sert tepkiler veriliyor.

Kürtlerin istediği Suriye’nin geleceğinde rol sahibi olmak. Malumunuz Kürtler onlarca yıldır ülkenin en büyük azınlığı olarak her türlü haktan mahrum olarak yaşadılar.

Kürtler artık bunu kabul etmek istemiyor, bunun böyle olmaması gerektiğini söylüyor. Kürtlerin on bine yakın kadın ve erkek kayıpları var, özellikle bu cihatçılara karşı.

Kürtlerin istediği kendi dillerinin, varlıklarının anayasal güvence altına alınması, kendi bölgelerini kendilerinin yönetmesi. Kürtlerin, Süryanilerin, bölgedeki Arapların, Ezidi Kürtlerin istemi bu.

“Rusya Suriye yönetimini ikna ediyor”

Eğer Suriye hükümeti biraz geçmişten ders çıkarırsa, Suriye’nin çok renkli, kültürlü yapısına bağlı olarak Kürtlerin isteklerine önem verirse sorunlar çözülmeyecek gibi değil. Benim gördüğüm hükümet bugüne kadar buna yanaşmamaktaydı. Ama son dönemlerde bu tür görüşmeler devam ediyor.

Rusya’nın da ara bulucu olduğu konusunda görüşler var. Rusya’nın kendisi de federasyon yönetimi. Suriye yönetimini ikna etmeye yakın olduğu yorumları yapılmakta. O nedenle Kürtler ve Esad’ın oturup konuşması sürpriz değil. Bu da olumlu bir şey. Suriye sekiz yıldan beri çok büyük bir yıkım yaşadı. Binlerce insan öldü, milyonlarcası evinden barkından oldu.

“ABD-Türkiye ilişkileri iyileşmedi”

Brunson krizinin ardından yaşanan iki ülke açısından tamamen ‘iyileşen’ ilişkiler dönemi mi, bu İran ile ne kadar bağlantılı?

Tamamen iyileşen ilişkiler olduğuna katılmıyorum. Amerika ve Türkiye arasında çok ciddi sorunlar var. Bu sorunlar da kolay kolay çözülecek sorunlar değil. Çünkü ciddi.

İran bunun sadece bir bağlamı. Kürtler konusu, Suriye konusu, İran, Halkbank, S-400 füzeleri, pek çok sorun var. Bu kolay kolay çözülmez ama Trump’ın Brunson’dan sonra baskıyı hafiflettiği görülüyor.

Bu çekilme konusunda Trump’ın Erdoğan ile yaptığı konuşma sonrası ABD medyası bu konuda hem fikir. ABD kamuoyu da çekilme kararında Erdoğan’ın rolü olduğuna inanıyor. Ama öte yandan Bolton’ın Türkiye’ye olumsuz bir bakış açısı da, Pompeo’nun bakan olmadan önce yaptığı açıklamalar da biliniyor.

Hükümet içerisinde Trump gibi düşünmeyen insanlar olduğu da biliniyor. Türkiye’nin cihatçılara karşı yeterince çaba göstermediği, Türkiye’nin Kürtlere karşı sert politikalar yürüttüğü, şu anda da asıl amacının IŞİD ile savaş olmadığı, Kürtler’i ezmek olduğu dile getiriliyor. Böyle bakıldığında temiz bir sayfa açılmış değil.

İran önemli, Bolton ve Pompeo’nun başını çektiği grup İran’a politikaların sertleşmesi gerektiğine inanıyorlar. Türkiye’nin de İran ilişkileri biliniyor. Orta vadede ben ilişkilerin iyi olacağı ya da şu anda iyileştiği fikrine katılmıyorum. (PT)

http://bianet.org/bianet/siyaset/204231-erdogan-in-bolton-i-kabul-etmemesi-iki-taraf-arasindaki-sorunlarin-derinligini-gosteriyor

K24 ÖZEL – ‘Çekilmeyle ilgili yeni kararlar olabilir ’

GÖRÜŞ
K24 ÖZEL - ‘Çekilmeyle ilgili yeni kararlar olabilir ’

Adem Özgür

Donald Trump’ın ABD askerinin Suriye’den çekileceğine dair yaptığı açıklamayla ilgili süren tartışmalar yeni bir boyut kazandı.

Beyaz Saray’daki Bakanlar Kurulu toplantısında konuşan Trump, ABD askerinin Suriye’den “bir süre sonra” çekileceğini, ancak bunun için bir zaman dilimi vermediğini söyledi.

Pazar günü Trump ile bir görüşme yapan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ise gazetecilere yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin Suriye’den çekilmenin “nasıl daha iyi uygulamaya konabileceği konusunda yeniden değerlendirme” halinde olduğunu açıklamıştı.

Graham, “Şu an daha akıllı hareket ederek biraz daha ağırdan alıyoruz. Bir duraklama halindeyiz ve Başkan’ın amaçladığı çekilmeyi nasıl daha iyi bir şekilde gerçekleştirebiliriz konusunu yeniden değerlendiriyoruz. Önümüzdeki birkaç hafta içinde neler olacağını göreceğiz” demişti.

Öte yandan Graham, Trump’ın Kürtlerin içinde bulundukları durumun farkında olduğunu belirterek, şunları ifade etmişti:

“Hiç kimse yokken Kürtler yanımızdaydı. Ve Başkan da onların içinde olduğu durumun farkındadır. Trump, Türkiye ile konuşacak ve onlara ihtiyaçları olan tampon bölgeyi alacakları konusunda güvence verecek. Şu dünyada son istediğimiz şey Kürtler ve Türkler arasında bir savaş. Bu durum DAİŞ üzerindeki baskıyı azaltır ve daha da önemlisi İran bu durumun kazananı olur.”

Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek

ÖZPEK: YENİ KARARLAR ALINMIŞ OLABİLİR

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek, Trump’ın ABD askerinin Suriye’den çekilmesi konusunda yeni kararlar almak zorunda kaldığını belirtti.

K24’e konuşan Doç. Dr. Özpek, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton,  Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’ın Türkiye’ye gelerek Suriye’den çekilme ve DAİŞ’le mücadele konularını görüşeceklerini belirterek, şu yorumda  bulundu:

“Trump,  ABD askerinin Suriye’den çekilmesi konusunda yeni kararlar almış olabilir. Bu kararlar içerisinde ABD’nin Şam rejimiyle yakınlaşması da söz konusu olabilir. Dolayısıyla çekilme konusunda şimdilik bir takvim verilmemiştir.”

Siyasetçi ve Hukukçu Berivan Aslan

ASLAN: SURİYE SAVAŞI TRUMP İÇİN KÂRLI OLMAYABİLİR

Trump’ın çekilme kararını değerlendiren eski Avusturya Federal Parlamentosu milletvekili ve hukukçu Berivan Aslan ise, şöyle konuştu:

“Donald Trump bir tüccardır, bu yüzden onun bir siyasetçi gibi düşünmesini bekleyemeyiz. Trump için daha çok ekonomik kâr ve ekonomik ortaklık içerisine girebileceği adımlar öncelik taşıyacaktır. Öte yandan Suriye savaşı Trump için kârlı bir savaş olmayabilir. Trump, Rusya’ya karşı zora sokulmuş olabilir, durup beklemek gerekiyor.”

K24’e konuşan Aslan, Kürtlerin Ortadoğu’da kendilerini var ettiklerini ifade ederek, “Kürtler, potansiyellerinin farkına varan ve kendileriyle bir araya gelmek isteyen her güçle çalışabilir. Çünkü Ortadoğu’da çıkarlar her an değişebilir. Kürtler de bu çıkarlar doğrultusunda hareket etmelidir, neticede siyaset bir müzakeredir” dedi.

Afrin’e yönelik operasyonu örnek veren Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kimse Kürt’ün kaşı, gözü için merhamet duyarak hareket geçmez, bakın Afrin bunun en son örneğidir. Kürtler artık buradan ders çıkarmalıdır; Kürt birlik olup diplomasiye ağırlık vermelidir.”

Gazeteci – analist Mutlu Çiviroğlu

ÇİVİROĞLU: KÜRTLERE VERİLEN SÖZLER BOŞ BIRAKILDI

Beyaz Saray’daki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci – analist Mutlu Çiviroğlu, Trump’ın seçim kampanyası sürecinde ABD askerinin Suriye’den çekileceğine dair açıklamalarının olduğunu hatırlatarak, son açıklamanın ani olması ve askeri yetkililere danışılmadan yapılmasından dolayı tepki yarattığını vurguladı.

K24’e konuşan Çiviroğlu, çekilme kararının ardından gelen istifaların daha çok Kürtlere verilen sözlerin yerine getirilmediği, DAİŞ’in henüz yenilmediği ve Suriye sahasının İran ile Rusya’ya bırakılacağı yönünde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Tüm bu nedenlerden dolayı Lindsey Graham’in başını çektiği ABD’li senatörler yoğun çaba içerisinde. Graham’in Kürtleri ciddi bir şekilde savunmasının sebeplerinden biri; orada elde edilen başarıyı gözleriyle görmesidir. Graham her seferinde Kürtlerin yalnız bırakılmaması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca Kürtlere yönelik Demokratlar’dan ve Cumhuriyetçiler’den de sıkça destek açıklamaları yapılıyor.”

“ABD BASININDA TEPKİ VAR”

Trump’ın kararına karşı çıkanların genellikle Kürtlere sempatiyle yaklaştığını ve Kürtlerin DAİŞ’i durdurduğu, Kürtlerin Kobani’yi kurtardığı ve Rakka’da DAİŞ’e karşı Kürtlerin mücadele verdiği yönünde olduğunu söyleyen Çiviroğlu, “Karara karşı çıkanlar, Kürtlere verilen sözlerin boşa çıkarıldığını, Kürtlerin hem Türkiye’ye hem de Suriye hükümetine karşı savunmasız bırakıldığını ve bu nedenle Kürtlere vefasızlık yapıldığını söylüyor. Başka bir tartışma konusu da Türkiye’nin Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını yok etmek istediği yönünde” şeklinde konuştu.

Amerikan kamuoyunda tepkilerin devam ettiğini belirten Çiviroğlu’na göre, Amerikan basınında kabul gören görüşün, Erdoğan’ın, Trump’ın çekilme kararında etkili olduğu yönünde.

Trump’ın temel politikasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Çiviroğlu, “Trump, ‘ABD dünyanın politik gücü ve dünyanın jandarması değil, gereksiz yere para harcıyoruz. Bu parayı ve gücü ABD’ye getirip, ABD için kullanmalıyız’ görüşünde. Bu görüşünü seçim kampanyası boyunca sürdürdü. Ancak dediğim gibi bu açıklama zamanlama ve söyleyiş biçimi olarak sürpriz oldu” şeklinde konuştu.

ÜST DÜZEY TEMASLAR

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’la Pazartesi günü Türkiye’yi ziyaret edecek.

Twitter hesabından açıklama yapan John Bolton, “ABD güçlerinin Suriye’den çekilmesi, DAİŞ’in tekrar ortaya çıkmaması, DAİŞ’e karşı bizimle savaşmış olanların pozisyonlarını koruması ve İran’ın bölgedeki kötü niyetli faaliyetleri ile mücadele edilmesi konusunda müttefiklerimizle nasıl çalışacağımızı görüşmek üzere Türkiye ve İsrail’e gidiyoruz” dedi.

POMPEO’NUN AÇIKLAMALARI TARTIŞMA YARATTI

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Başkan Donald Trump sadece çekilmeyi değil, bölgedeki diğer tüm konuları ortaya koydu. Bunlar Kürtlerin Türkler tarafından katledilmemesi konusunun güvence altına alınmasının önemi ve Suriye’deki dini azınlıkların korunması. Tüm bunlar Amerikan misyonunun hala önemli birer parçası” demişti.

Pompeo’nun açıklamalarına yanıt veren Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise şunları belirtti:

“Bakan Pompeo’nun PYD/YPG terör örgütünü Kürtlerle özdeşleştirmesi, eğer kasıtlı değilse, endişe verici bir bilgi eksikliğini göstermektedir. Türkiye, Suriye’nin siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne kasteden ve kendi milli güvenliğine karşı varoluşsal bir tehdit oluşturan PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütlerine karşı mücadelesini kararlıkla sürdürecektir. Kürtler dahil tüm Suriye halkını kucaklayan ülkemizin bir terör örgütüyle mücadelesinin Suriye’deki belirli bir topluluğun hedef alındığı şeklinde çarpıtılarak takdim edilmesi asla kabul edilemez.”

https://www.kurdistan24.net/tr/news/b4134224-d75d-4c0e-aaf5-a6dcff460d3e

Erdogan, Trump agree to avoid power vacuum in Syria

Donald Trump and Turkish President Recep Tayyip Erdogan agreed Sunday to prevent a power vacuum in Syria after U.S. ground forces withdraw, in a phone conversation days after the U.S. president shocked global partners by announcing Americans would leave the war-scarred country.
Turkey was a rare ally that lauded Trump’s momentous decision to pull the 2,000 U.S. troops out of Syria, where they have been helping assisting in a multinational fight against ISIL.
“The two leaders agreed to ensure coordination between their countries’ military, diplomatic and other officials to avoid a power vacuum which could result following any abuse of the withdrawal and transition phase in Syria,” the Turkish presidency said in a statement.
Hours earlier Trump had tweeted that he and Erdogan “discussed ISIL, our mutual involvement in Syria, & the slow & highly coordinated pullout of U.S. troops from the area.” Erdogan tweeted shortly thereafter, saying the two leaders “agreed to increase coordination on many issues including trade relations and the developments in Syria,” dubbing the call “productive.”
U.S. troops will leave under the auspices of a new Pentagon chief set to start next month, after Jim Mattis resigned from the post citing key differences, including on Syria, with the often-impulsive Trump.
An American exit would allow Turkish troops to move against Kurdish fighters in Syria who have played a key role in the war against ISIL but are deemed terrorists by Ankara. Many U.S. politicians and international allies fear the withdrawal is premature and would further destabilize the already devastated region.
A U.S. withdrawal, said Mutlu Civiroglu, a Kurdish affairs analyst, will open the way “for Turkey to start its operations against the Kurds, and a bloody war will begin.”
French President Emmanuel Macron on Sunday said he “deeply regretted” Trump’s decision, and that “an ally must be reliable.” Several U.S. politicians from both parties rejected Trump’s claim that ISIL had been defeated, and many in the US military expressed alarm and dismay at the thought of suddenly abandoning Washington’s Kurdish partners.
And Trump’s sudden decision sparked turmoil within his administration, prompting the resignation of Mattis as well as of Brett McGurk, the special envoy to the anti-ISIL coalition.
Plans for the troop withdrawal will now be overseen by Deputy Secretary of Defense Patrick Shanahan, who Trump on Sunday said would replace Mattis starting January 1.
Source(s): AFP