MUTLU CİVİROĞLU YORUMLADI Afganistan: Biden sıkışmış durumda

Afganistan’dan çekilme sürecinin ABD’de başarısızlık olarak görüldüğünü söyleyen Washington’da yaşayan analist-gazeteci Mutlu Civiroğlu, uçaklara sarılan insan görüntüleri ve saldırıların 2022 seçimleri öncesi Biden’ı gafil avladığını belirtiyor.

*Afganistan’da halkın ABD uçaklarına atlamaya çalıştığı görüntüler tüm dünyada hafızalara kazındı.

Taliban’ın bir anlamda kendisi için de sürpriz olan iktidarının dünyadaki yankıları sürmeye devam ediyor. 

Washington’da yaşayan analist ve gazeteci Mutlu Civiroğlu, gelişmelerin Amerika Birleşik Devletleri tarafını, özellikle ara seçimlere bir yıl kala Biden’ı oldukça zora soktuğunu söylüyor. 

Taliban belki de kendisinin bile öngöremediği kadar hızlı bir şekilde Kabil’i ele geçirdi. Bir hükümet açıklamasındaki gecikme bununla ilgili olabilir mi?

Taliban çok hızlı bir şekilde Kabil’i ele geçirdi. Bu Washington’da da büyük bir şaşkınlığa yol açtı.

Biden’ın öne göremediği Afgan ordusunun hiçbir direniş göstermeden Kabil’i Taliban’a teslim etmeleri burada büyük bir tepkiye de yol açtı.

Biden’ı gafil avlayan bu oldu. Sayıları görünürde 300 bin olan, ağır silahlarla donatılmış, ABD askerleri tarafından eğitilmiş Afgan ordusunun savaşacağı, direneceği öngörülüyordu.

Böyle olmadı, çok cılız çatışmalar dışında ülke bir nevi Taliban’a teslim edildi. Tabii ki Taliban da belki bunu beklemiyordu.

Taliban’ın taktiği insanları yanına çekmekti. Yani aşiret liderlerini, tarikatları diyalogla, anlaşarak kendi lehine çekmek ya da kendisine karşı savaşmasını önlemek şeklinde ilerledi.

Bu noktada pek çok aşiret lideri, kumandan canlarına zarar gelmemesi şartıyla Taliban’a karşı savaşmadılar.

Bu tür etkenler bir araya geldiğinde Taliban ülkeyi ele geçirdi ve gördüğümüz kaos ortamı oluştu.

Kabinedeki kriminal isimlerin anlamı

Zaten dün hükümet de kuruldu. Bu hükümet Taliban’ın söylediğinin aksine Taliban’ın çok da değişmediği görüşünü pekiştirdi Washington’da.

Çünkü kabine tamamen Taliban üyelerinden oluşuyor. Yani dışarıdan, değişik siyasi ve toplumsal gruplardan kimse yok, kadın temsiliyeti yok.

Böyle olunca da Taliban’ın “Değiştik, eskisi gibi değiliz” sözlerinin de hiçbir anlamı olmuyor.

Zaten Dışişleri Bakanlığının açıklamasında da vurgulandı, kabinede BM tarafından arananlardan FBI’ın listelerinde olanlara isimler bulunuyor.

Ama şunu söyleyebiliriz ki mevcut durumda Taliban’ın hem Avrupa Birliği hem de Amerika tarafından tanınması kolay olacak.

Özellikle Biden birkaç gün önce “Taliban’ın tanınması mı? Bu çok uzun bir hikaye” şeklinde bir ifade kullandı.

Yani ABD’nin şartları fazla, beklentileri fazla, açıklanan hükümetin de bunu karşılamadığı görülüyor.

Çünkü kabine tamamen Taliban üyelerinden oluşuyor, bu kişiler de hem BM hem Amerikan hükümeti tarafından kriminal olarak tanımlanan Hakkani ağı gibi kişilerden oluşuyor.

“Tanınmaları kolay görünmüyor”

Avrupa Birliği bir Taliban hükümetini tanımayacağını duyurdu. ABD’nin de tanımaması bekleniyor. Uluslararası çapta tanınmayan bir hükümeti kısa-uzun vadede nasıl bir gelecek bekler?

Bu noktada Avrupa her ne kadar ABD’ye göre daha olumlu bir tavır takınsa da tanınmaları kolay görünmüyor.

Şu ana kadar 100’e yakın Amerikan vatandaşının Afganistan’da olduğu biliniyor, bu anlamda Taliban ile konuşuluyor.

Uçakların uçurulmasına izin vermediği söyleniyordu. 

Öte yandan Amerika kapıları kapatmıyor, ama Dışişleri Bakanlığının dediği “söze değil, eylemlere bakacağız.”

Katar, Taliban’ın müttefiki olarak, Taliban’a birçok noktada destek olmuş ve bölgede etkili bir ülke.

Taliban öte yandan Almanya’yı diğerlerinden ayırmıştı, “Almanya’ya olan tavrımız Amerika’ya olan tavrımız gibi değil. Almanlar ülkemize hizmet etmişti, gelmelerini isteriz” gibi bir açıklamaları olmuştu.

Almanya’nın Batı dünyası içinde böyle bir diplomasi rolü var.

Amerika ile Avrupa aynı sayfada olmayabilir ama benim gördüğüm Taliban’ın tanınmasının biraz zaman alacağı.

“Tüm hükümetlerinin talana bulaşması etken”

Taliban daha ılımlı bir portre çizmeye çalışıyor. Sizce hükümet kurulumunda ve uygulamada bunun arkasında duracaklar mı?

Yine basında çıkan Taliban’ın göstericilere sert müdahalesi, bugün de ortaya çıkan birkaç gazetecinin ağır şekilde darp edilmesi gibi pratikteki durumlar yakından takip ediliyor.

Bu bağlamda bakıldığında Taliban’ın işi pek de kolay görülmüyor. Ama Taliban da bir çaba içerisinde Batı dünyasında tanınmak için. Ama görünen nokta Taliban’ın bu söylemlerinin Batı’yı etkileyemediği yönünde.

Ama şimdiye kadar ki Afgan hükümetlerinin rüşvet, yolsuzluk, ekonomik başarısızlık, beklentileri karşılayamadığı görüldü. Bunu Biden da dile getiriyor.

Geçen haftaki konuşmasında Eşref Gani ve yöneticilerine eleştiride bulunmuştu, verilen desteği ülkeyi geliştirmek yerine çalıp çırpma, rüşvet, talanla tükettiklerini belirtmişti.

Bu bağlamda Taliban’ın hem toplumsal olarak, hem tarihsel, aşiretsel olarak bölünen bir ülkeyi de toparlayabileceğni söyleyenler de var.

“IŞİD-K yeni bir kaygı unsuru”

Washington’dan görünen bu. Ama tabii ki IŞİD-K olayı Amerika’yı kaygılandırıyor.

Mahkumların serbest bırakılmaları sırasında IŞİD-K yönetici ve üyelerinin de salıverildiği söyleniyor. Ama öte yandan IŞİD-K’nin önemli birkaç komutanının da Taliban tarafından serbest bırakıldıktan sonra infaz edildiği söyleniyor.

Taliban’ın tanınma sürecinde bir şart da El Kaide, IŞİD gibi örgütlere Afganistan’da izin verilmemesi şartı. Bunu ABD ve Taliban arasındaki görüşmelerde vurgulanıyor.

Dediğim gibi açıklanan hükümet, Taliban’ın ılımlı mesajlarının çok da gerçekçi olmadığını ortaya çıkardı.

Çünkü açıklanan isimler Taliban’ın kendi isimleri. Hem de vurgulanan isimlerin sabıkalı isimlerden oluşması farklılığa yer vermeyen bir kabine olmasından dolayı bir hayal kırıklığı var.

Bu da şunu gösteriyor ki Taliban değiştik dese de bu tür örgütlerin kafa yapısının kolay kolay değişmediği görülüyor. Bu bağlamda Washington’da beklentiler fazla yüksek tutulmuyor. Temkinli bir yaklaşım var.

Amerikan hükümetinin dediği, Taliban ile ilişkiler karşılıklı çıkar üzerine olan ilişkiler.

“ABD’de güven yüzde 15 düştü”

Gelişmeler Biden hükümetine nasıl bir karne yazıyor? 

Amerikan Başkanı Joe Biden çok zor bir durumda. Çünkü Afganistan’da yaşananlar Biden’a halk desteğini azaltmış durumda.

Yakın zamana kadar anketlerde oldukça güçlü bir destek oranı vardı Biden’a ama bu çekilme sürecinde gerekli hazırlığın yapılmaması, Afganistan’ın bu kadar erken düşeceğinin öngörülememesi, gerektiğinden daha fazla askeri tahliye için tekrar Kabil’e göndermesi, Biden için çok zarar verici gelişmeler oldu.

Biden şu an için önceki başkanların karşılaştırılmasında en az desteğe sahip üçüncü başkan olarak yer alıyor.

Çünkü insanların can havliyle kaçmaları, uçak kanatlarına yapışıp uçaktan düşecek kadar zor durumda oldukları sahneler insanların kafasına kazınmış durumda.

Her ne kadar Afganistan’dan çekilme konusunda çok büyük destek vardıysa da bu çekilme sırasında hükümetin yetersizlikleri, hazırlıksız olması, Amerika’nın ülkeyi yönetirken bir anda kendi vatandaşlarını kurtarmaya çalışan bir hale gelmesi hem iç kamuoyunda ABD’nin itibarının zedelenmesi olarak okunuyor hem de Biden’in kendi kurumlarını dikkate almayarak inatlaştığı düşünülüyor.

Cumhuriyetçiler içinde olduğu kadar Demokratlar içinde de ciddi bir kesim Biden’a tepkili, Biden’ı sertçe eleştiriyor bu çekilme sürecinde yaşananlardan dolayı.

“Çekilme ‘başarısızlık’ olarak görülüyor”

Biden sıkışmış durumda. Afganistan’dan çekilme, 20 yıllık bir savaşın son bulmasına olan desteğe rağmen başarısızlık olarak konuşuluyor.

Şunu da hatırlatmakta fayda var, seneye seçim var. Biden’ın kongeredeki temsilciler meclisini kaybederek kolu kanadı kırık bir başkan olabilir.

Biden yönetimi şu anda hasar kontrolü ve zararın daha da artmaması için çalışıyor ama sürecin Biden’a verdiği zarar ortada. Burada şu an 2022 seçimlerinde daha ciddi kayıplar olmaması için çalışılıyor.

ABC televizyon kanalı ve Washington Post gazetesinin ortak yaptığı ve dün yayınlanan bir ankette insanların sadece yüzde 49’u 11 Eylül sonrası ABD’nin daha güvenli olduğunu düşünüyor. Bu oran Usame bin Ladin’in öldürülmesinden sonra yüzde 65-70’lerdeydi. Yani insanlar 20 yıllık bir savaş, dünya kadar harcanan para, 2 bin 500 askerin kaybedilmesi ve bu son tahliye operasyonlarına rağmen Amerika’nın daha güvensiz bir yer olduğunu düşünüyorlar.

Bu Afganistan’da yürütülen operasyonun çok bir güven oluşturmadığını, Usame bin Ladin’in öldürülmesiyle oluşan güvenin de yüzde 15 düzeyinde düştüğünü gösteriyor.

Bunları bir araya koyduğumuzda Biden’ın içinde bulunduğu durumu anlayabiliriz.

“Biden, topu Trump’a attı”

Biden, Salı günü yaptığı konuşmada ısrarla savundu kendi kararını, kararın uygulanmasının mecbur olduğunu, anlaşmayı Trump’ın yaptığını ve Trump’ın da Taliban’dan Mayıs sonuna kadar Amerikan askerlerine dokunmayacakları sözünü aldığını belirtti.

Biden, kendisinin bunu mecburen uygulamak zorunda kaldığını, aksi halde ABD askerlerini korumak için daha fazla takviye güç göndermesi gerekeceğini, bunun da savaşın daha çok uzaması anlamına geleceğini çünkü yaz aylarının Taliban saldırıları için en müsait aylar olduğunu vurguladı.

Yani bu anlaşmayı yapanın Trump olduğunu vurgulamaya çalıştı. Ladin’in öldürülmesinden sonra 10 yıl önce oradan çıkılması gerektiğini savundu.

“Günde 300 bin dolar para harcıyoruz, bunun meşruiyeti olamaz” savunmasında bulundu.

Çekilmenin iyi ya da kötü olacağının garantisi olamaz gibi açıklamalarda bulundu. Kendisinin eleştirilmemesi gerektiğini belirtti.

Ayrıca Afgan yöneticilerine çok sert çıkıştı, kendi ülkelerini korumak yerine ülkeyi Taliban yönetimine teslim etmelerini sertçe eleştirdi.

Amerikan askerlerinin, çocuklarının başkaları için ölmeyeceğini belirtti.

“Türkiye’nin rolü ilişkilerde avantaj olur”

Türkiye’nin tavrı ayrıca ABD-Türkiye ilişkilerine nasıl yansır?

Son olarak Türkiye’nin tavrı, Türkiye’nin son dönemlerde ABD ile yakınlaşma, Batı dünyasına yakınlaşma bağlamında birtakım hamleleri olduğu görülüyor.

Özellikle Afganistan’da Kabil havalimanının işletmesini yürütme talebi vardı ama Taliban yönetimi bu kadar çabuk ele geçirince bu gerçekleşemedi.

Ama Erdoğan ve Türk hükümet yetkililerinin açıklamalarından Taliban ile diyalogda olunduğu görülüyor.

Biden ve Erdoğan yönetimin yakınlaşma çabalarında Afganistan’ın bir tahta olarak görüldüğü imajı var burada. Her ne kadar Türkiye istediği fırsatı kaçırmış gibi görünse de Taliban’ın verdiği hem Türkiye hükümetinin verdiği mesajlar havaalanı işletmesinde hala bir rol oynayabileceğini de gösteriyor.

Bu hem Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerinde yeni imkanlar yaratabilir ama Türkiye’nin Afganistan’da rol oynaması Batı dünyasının elini de rahatlatabilir.

(PT) 

https://m.bianet.org/bianet/dunya/250029-afganistan-biden-sikismis-durumda

Fermandarê Giştî yê HSD’ê MazloumAbdi di hevpeyvîna taybet ya Dengê Amerîka de bersîva pirsên hevkarê me Mutlu Civiroglu dide, mijarên girîng dinirxîne. Li bendê bin!

Fermandarê Giştî yê HSD’ê @MazloumAbdi di hevpeyvîna taybet ya Dengê Amerîka de bersîva pirsên hevkarê me @mutludc dide, mijarên girîng dinirxîne. Li bendê bin! #TwitterKurds#SDF

Çiviroğlu: Biden yönetimiyle Türkiye’ye açık çek siyaseti son buldu


img

İSTANBUL – ABD Başkanı Joe Biden yönetimiyle Türkiye’ye karşı açık çek siyasetinin sonlandığını belirten gazeteci Mutlu Çiviroğlu, müttefiklik ruhuna uygun davranmayan Türkiye’yi zor günlerin beklediğini söyledi. Donald Trump yönetiminden koltuğu devralıp 20 Ocak’ta göreve başlayan ABD’nin 46’ncı Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’ye yönelik politikaları, yapılan açıklamalar ve takınılan tavırlarla giderek belirginleşiyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Trump ikilisi arasındaki kişisel ilişki tarzını bitiren Biden, pek çok ülke lideriyle görüşme yapmasına rağmen halen Erdoğan ile görüşmedi. 

SENATÖRLERİN MEKTUBU  Öte yanan Biden yönetimiyle birlikte HDP eski Eş Genel Başkanı Selehattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluğu ile ilgili gelişmeler, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yönelik tutuklama ve baskılara son verilmesi çağrıları da yapılırken, Cumhuriyetçi ve Demokrat 54 Senatörün, Erdoğan’ın içeride ve dışarıda muhalifleri bastıran “otoriter gidişatına dur denilmesi” için Biden’e yazdığı mektup da geniş yankı buldu. 

AKAR’IN ÖNERİSİ KARŞILIK BULMADI  Aynı zamanda Türkiye’yi en çok zorlayacak meselelerden biri olan S-400’lere ilişkin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Suriye’de Kürtlere desteğin kesilmesine karşı “Girit” modeli önerisi ise ABD’de karşılık bulmadı. Biden’ın Türkiye’ye yönelik politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Amerika’da yaşayan gazeteci Mutlu Çiviroğlu, Erdoğan’a olan tepkinin yanı sıra Amerika’da kamuoyundan yöneticilere kadar pek çok kesimde Kürtlere yönelik oluşan sempatinin, Kürtler için önemli fırsatlar yaratabileceğine dikkat çekti.  

ERDOĞAN’A DOKUNMAMA SİYASETİ  Çiviroğlu, Biden ve yönetimiyle birlikte Trump döneminde etkisiz duruma getirilen Dışişleri Bakanlığı ve Büyükelçiliğin aktifleştirileceğini, Erdoğan-Trump ikilisine dayanan ikili ilişkinin yerini kurumsal ilişkilerin alacağını belirtti. Erdoğan’ın ikili ilişki tarzından çok faydalandığı ve isteklerini Trump’a kabul ettirdiği yönünde yaygın bir görüş olduğunu dile getiren Çiviroğlu, “Biden ile birlikte bunlar son buldu. Biden birçok lider ile görüşmesine rağmen halen Erdoğan ile görüşmedi. Yansıyan bilgilere göre; Erdoğan’ın çabaları olmuş ama görüşme kabul edilmemiş. Bu da Biden’in daha önce belirttiği, Erdoğan’ı birçok sorunun sorumlusu gören bakış açısının yansıması. Bu durum Washington’da Biden’in ‘Erdoğan’a dokunulmazlık siyasetine son vermesi’ olarak yorumlanıyor” diye konuştu. 

KÜRTLER İÇİN FIRSAT Yeni yönetimin Kürt sorununa olası yaklaşımını değerlendiren Çiviroğlu, hem Biden’ın hem de yeni yönetimin Kürtlere yönelik sempatisi olduğuna işaret etti. Çiviroğlu, Biden’ın 40 yıla yakın bir süre Senatörlük yaptığını, Kürtleri tanıyan, Kürt liderlerle görüşmeler gerçekleştiren, Federe Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret eden bir isim olduğunu aktardı. Biden’in, Trump’ın Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nden çekilme kararına çok sert tepki verdiğini hatırlatan Çiviroğlu, “Biden Kürtlere vefasızlık yapıldığı, Kürtlerin Türkiye’nin insafına bırakıldığı şeklinde açıklama yapmış bir siyasetçi. Amerika basınında da Kürtleri en iyi tanıyan başkan olarak adlandırılıyor. Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Kuzey Afrika ve Ortadoğu Koordinatörlüğü, Başkan Yardımcılığı gibi önemli yerlere Kürtleri iyi tanıyan isimler atandı. Bunları bir araya getirdiğimizde Kürtler lehine gelişebilecek bir potansiyel olduğu görülüyor. Bunu söylerken, tabi Kürtlerin nasıl bir siyaset yürüteceği de belirleyici olacak. Biden’ın Erdoğan’a karşı sert bakış açısı ve Kürtlere sempatisi Kürtler lehine bir potansiyel oluşturuyor” diye anlattı.

 KÜRTLER NE YAPACAK? Çiviroğlu, Kürtlerin devlet olmayan bir güç olduğunu ve ABD’nin ilişkilerini merkezi devlet güçleriyle geliştirdiğini belirterek, Türkiye’nin ABD’nin bir müttefiki olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi. Kürtlere yönelik sempatinin ya da Erdoğan’a kızgınlığın ABD’nin Türkiye’yi yok sayacağı veya vazgeçeceği anlamını taşımayacağını dile getiren Çiviroğlu, yeni denklemde HDP, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve diğer parçalardaki Kürt parti ve liderlerin geliştirecekleri ilişkilerin önemine değindi.  

BÜYÜK AĞABEY ROLÜNE DÖNÜŞ Biden yönetiminin önceki dönemlerde olduğu gibi Trump’tan farklı olarak uluslararası ilişkilere ve global role ağırlık vereceğine işaret eden Çiviroğlu, “Bu da Amerika’nın müttefikleriyle daha sıcak bir ilişki içerisinde olması, uluslararası alanda askeri, siyasi, diplomatik rolüne dönüş yapması, ikinci dünya savaşı sonrası kazandığı batı dünyasının büyük ağabeyi rolüne dönüş yapması demek. Bu bağlamda yeni yönetim dünyada yaşananlara çok güçlü tepki verecektir. Rusya’da Navalny’nin tutuklanması ve Myanmar’da askeri cuntanın yaptığı darbeye verilen anlık tepkiler görülüyor. Aynı zamanda Demirtaş ve Kavala ile ilgili açıklamalar yapıldı. Bu, ABD’nin dış siyasetteki aktif tavrını göreceğimizin işareti” dedi. 

DIŞ SİYASETTE AKTİF DÖNEM Biden’nin uluslararası siyasette ilişkilere önem vereceği, müttefikliklerini destekleyeceğini ve müttefiklik ruhuna aykırı davrananları da yaptırımlara tabi tutacağını söyleyen Çiviroğlu, “O nedenle Türkiye konusunda da çok ciddi tepkiler verileceği öngörülüyor. Zaten devir teslim, kongre sorunları, Trump’ın ikinci kez azledilme mahkemesi gibi durumları düşündüğümüzde, hükümet henüz doğru dürüst çalışmaya başlamamışken bile verilen tepkiler gelecekteki bakış açısını ortaya koyuyor. Son birkaç yılda dünyada gelişen otoriter rejimlerin biraz da Amerika’nın uluslararası arenada olmamasından kaynaklandığı görüşü hakim. Bu nedenle kendi rolünü oynayarak demokratikleşme çabalarını da destekleyecek” ifadelerini kullandı. 

SENATÖRLERİN TÜRKİYE MEKTUBU Bir süre önce Demokrat ve Cumhuriyetçi 54 Senatörün Türkiye’ye ilişkin Biden’a gönderdiği mektubu hatırlatan Çiviroğlu, “Mektupta Biden’dan Türkiye’deki anti-demokratik uygulamalara tepki göstermesi, insan hakları, barış gibi kavramları öne çıkarması, cezaevinde bulunan binlerce insanın salıverilmesi gibi talepler dile getiriliyor. Suriyeli Kürtlere saldırıların da eleştirildiği ve S400’lerin çok büyük bir yanlış olduğu vurgulanıyor. Zaten Biden ve yönetiminin tepki vereceğini görebiliyoruz. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Boğaziçi Üniversitesi protestolarına gösterilen tepkiler bunu gösteriyor. Kongre’de, kamuoyunda ve buradaki düşünce kuruluşları son yıllarda Türkiye’ye karşı çok sert bir bakış açısı var. Türkiye’nin müttefiklik ruhuna uygun davranmadığı, son yıllarda bölgedeki istikrarsızlığın temel unsurlarından olduğu vurgusu sıkça yapılıyor” diye belirtti. 

AÇIK ÇEK SİYASETİ SONLANDIRILDI Çiviroğlu, mektubun Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörler tarafından ortak bir şekilde gönderilmesinin Biden’ın işini kolaylaştıracağı değerlendirmesinde bulunarak, şunları söyledi: “Kongre’nin her iki partisinin senatörleriyle bu girişimleri yapması, Biden ve yönetiminin işini daha da kolaylaştıracaktır. Bu bağlamda önümüzdeki dönemlerde Türkiye’yi daha zor bir dönemin beklediğini görebiliyoruz. Özellikle S-400 ve Suriyeli Kürtlere yönelik politikalarının yarattığı rahatsızlık bağlamında sıkıntılı bir dönem geçireceğini söyleyebiliriz. Çünkü yeni hükümet, Türkiye’ye karşı açık çek siyasetini sonlandırdı. Washinton’da Türkiye’nin yürüttüğü siyaset için Erdoğan’ın cezalandırılması gerektiği çok ciddi şekilde dillendiriliyor.” 

S-400 VE KÜRT ÇIKMAZI Türkiye’nin S-400 füze sistemine ilişkin ABD’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtlere desteğini çekmesi karşılığında “Girit” modeli önerisine değinen Çiviroğlu, ABD’nin NATO üyesi bir ülkenin S-400 sistemini kullanmasını kabul etmeyeceğini, bu bağlamda ara formüllere yanaşmayacağı değerlendirmesinde bulundu. S-400’lerin ABD silahlarına karşı büyük bir tehlike olarak görüldüğünün altını çizen Çiviroğlu, “Türkiye daha ağır yaptırımlarla karşı karşıya gelebilir. Bu yüzden Türkiye’nin de birtakım arayışlar içerisinde olduğu görülüyor ama ara bir formül olması zor gibi. Bu da S-400’lerin elden çıkarılması, başka bir ülkeye satılması ya da depolarda bırakılması gibi bir duruma denk geliyor. S-400’ler ile Girit modelindeki S-300’lerin durumunun çok farklı olduğu Amerika basınında çok dillendiriliyor. S-400’lerin kapasitesinin kıyaslanamayacak kadar güçlü olduğu, bu nedenle de NATO sistemleri ve Amerika silahlarına yaratacağı riskin çok olacağı, bu şekilde bir karşılaştırmanın olmayacağı dilendiriliyor. Bu yüzden neler olacağı Türkiye’nin nasıl bir tutum alacağına bakıyor. Ama Türkiye’nin mevcut tavrını sürdürmesi durumunda ciddi sorunlarla karşılaşılacağını da söylemek lazım” şeklinde konuştu. 

KÜRT PAZARLIĞI  Çiviroğlu, Türkiye’nin S-400’lere karşılık ABD’nin Suriye’de Kürtlere desteğini kesme formülünün kabul görmeyeceğinin altını çizerek, özellikle Kobanê süreciyle birlikte Amerika’da Kürtlere yönelik güçlü bir sempatinin oluştuğuna dikkat çekti. Bu durumu “Amerika’da var olan doğal Kürt lobisi” olarak tanımayan Çiviroğlu, Başkan Biden, Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Kongre’nin büyük çoğunluğu ve Amerika kamuoyunun Trump’un Suriye’den çekilme kararına tepkilerini anımsattı. Amerika gibi kutuplaşmış bir toplumda her iki partinin ya da kamuoyunun üzerinde nadir olarak anlaşabildikleri konulardan birinin Kürtlerin durumu olduğunu ifade eden Çiviroğlu, “Bu nedenle Amerika’nın Türkiye ile ilişkisi doğrultusunda Kürtlerle ilişkisini keseceğini ve yalnız bırakacağını düşünmüyorum. Trump zamanında bile o kadar şeye rağmen Amerikan kamuoyu Trump’a geri adım attırdı” dedi. 

KARŞILIKSIZ ARGÜMANLAR Kobanê süreciyle Amerika’nın Kürtlere bakışının değişmesinin yanı sıra yeni bir durumun da ortaya çıktığına işaret eden Çiviroğlu, “Rojava’da kendi uzmanları var, kendi güçleri var. Rojava ile ilgili bilgileri direkt oradaki güçlerinden alıyorlar. Yani Türkiye’nin gözüyle değil. Belki 5 sene, 10 sene önce Türkiye’nin argümanları çok daha karşılık buluyordu ama şu anda öyle değil. O nedenle Türkiye istiyor diye Amerika’nın böyle bir şey yapabileceği beklentisi yok. Dünya devletleri ve Amerika, Kürtleri Türkiye’nin gördüğü gibi görmüyor. YPG’yi, YPJ’yi, SDG’yi, Rojava’daki özerk yapılanmayı tehlike olarak görmüyor. Özellikle Suriye Kürtleri bağlamında Türkiye’nin argümanlarının karşılık bulmadığını söylemek lazım” belirlemesinde bulundu. MA / İdris Sayılğan

http://mezopotamyaajansi27.com/tum-haberler/content/view/125274

Çîvîroglu: Bi hatina Biden re piştgiriya siyaseta Tirkiyeyê bi dawî bû

img

STENBOL – Rojnameger Mûtlû Çîvîroglu, anî ziman ku piştî rêveberiya DYA ket destê Joe Biden, siyaseta li dijî Tirkiyeyê hatiye guhertin û piştgiriya siyaseta Tirkiye bi dawî bûye û wiha got: “Ji ber vê rêveberiya nû, rojên dijwar li pêş Tirkiyeyê ku li gorî ruhê muttefikiyê tev nagere ye.  46’emîn Serokê DYA’yê yê nû Jeo Bîden, di 20’ê Çileya 2021’an de bi awayekî fermî palpişta Serokê DYA yê berê Donald Trump dewir girt û dest bi kar kir. Bîden bi daxuyanî û helwestên xwe polîtîkayên li dijî Tirkiyeyê aşkere dike. Jeo Bîden, têkiliyên berê yên di navbera Serokê AKP’î û Serokomarê Tirkiyeyê Tayyip Erdogan û Trump de bi dawî kir û tarza xwe ya li dijî Serokomar guhert. Bîden heta niha bi serokê gelek dewletan re hevdîtin kir, lê hêj bi Serokkomarê Tirkiyeyê Erdogan re hevdîtin nekeriye.  Piştî Bîden hat ser kar, berdana Hevserokê Giştî yê HDP’ê yê berê Selehattin Demirtaş û karsaz Osman Kavala hat rojevê. Zextên li ser xwendekarên Zanîngeha Bogazîçî zêde bûn. Dîsa nameya Senetora 54’an ku ji Bîden re şandin û xwestin li hundir û derve muxalefeta Erdogan ditepisîne  bû sedema niqaşan.  Yek ji mijarên ku herî zêde Tirkiyeyê têxe zorê jî helwesta DYA ya li dijî kirîna S-400’an bû. Têkildarî geşedanên di navbera Tirkiye û DYA de Rojnameger Mutlu Çîvîroglu, pirsên Ajansa me ya Mezopotamya bersivandin. 

LI ŞÛNA TÊKILIYÊN TEKAKESÎ DÊ TÊKILIYÊN SAZUBÛNÊ TÊKEVIN MERIYETÊ Rojnameger Çîvîroglu, destnîşan kir ku piştî rêveberiya Biden hat ser kar, dê Wezareta Karên Hundir ya di serdema Trump de lawaz bû û bê erk mabû, ji nûve çalak bike û wiha got: “Dê li şûna têkiliyên di navbera Erdogan-Trump de, têkiliyên rêxistinî û sazîbûnê pêş bixin. Erdogan gelek sûd ji vê têkiliya tekakesî girt. Hemû daxwazên xwe bi Trump dida qebûlkirin. Piştî hatina Biden ev têkiliyên tekakesî bi dawî bûn. Bîden heta niha bi gelek serokan re hevdîtin kir, lê heta niha bi Erdogan re hevdîtin nekiriye. Tê xuyakirin ku Erdogan xwestiye hevdîtin bike, lê encam negirtiye. Ev rewş li Washingtonê wekî ‘Biden dawî li destnedayîna Erdogan anîye’ tê xwendin.” 

 ‘JI BO KURDAN FIRSEND E’  Rojmager Çîvîroglu, bal kişand ser bandora Rêveberiya nû ya ji bo Kurdan û wiha axivî: “Hem Biden û hem jî rêveberiya nû ya DYA li dijî Kurdan xwîngerm e. Bîden nêzî 40 salin Senatoriyê dike. Kurdan nas dike û bi Kurdan re hevdinan dike. Herêma Federe ya Kurdistanê ziyaret kiriye. Dema Trump ji Herêma Rojhilat û Bakurê Sûriyeyê xwe vekişand, Bîden bertekên hişk nîşan dabû. Bîden diyar dike ku neheqî li Kurdan hatiye kirin û dixwaze meseleya Kurdan ji însafa Tirkiyeyê re neyê hiştin. Di çapemeniya DYA de jî wekî Serokê herî zêde Kurdan nas dike tê pênasekirin. Dîsa di Wezaretên girîng de kesên Kurdan baş nas dike hene. Dema em hemû geşedanan bi hevre binirşînin, nîşan dide ku dê di heqê Kurdan de gav bên avêtin. Dema em vê yekê tînin ziman siyaseta Kurdan jî girîng e. Kurd dê siyasetek çawa bikin ew dê pêşerojê diyar bike.”

  KURD DÊ ÇI BIKIN Çîvîroglu, anî ziman ku Kurd hêzek bê dewlet in û wiha berdewam kir: “DYA têkiliyên xwe bi dewletên navendî re pêş dixe. Tirkiye mutefîkê DYA ye. Divê ev yek neyê ji bîr kirin. Xwîngermiya li hemberî Kurdan û hêrsbûna DYA ya ji Erdogan, nayê wê wateyê ku DYA dê Tirkiye ji destê xwe derxe. Di pêvajoya nû û hevsengiya nû de têkiliyên HDP, Rêveberiya Xweser a Demokratîk a Rojhilat û Bakurê Sûriyeyê û partiyên Kurdan dê diyarker bin. Nêzîkatiya Bîden li gorî ya Trump dê cuda be. Reveberiya nû dê bertekên hişk nîşanî geşedanên cîhanê bide. Dê siyaseta derve çalak bike. Dê Bîden girîngiyê bide siyaseta navneteweyî û piştgiriyê bide muttefikên  xwe. Ji ber vê yekê xuya ye ku dê bertekên hişk nîşanî Tirkiyeyê bide.”  

NAMEYA SENATORAN A JI TIRKIYEYÊ RE  Çîvrîoglu, bibîr xist ku 54 Senetorên Demokrat û Komarvan, têkildarî Tirkiyeyê name ji Bîden re şandine û wiha lê zêde kir: “Di nameyê de bertek nîşanî pêkanînên dijdemokratîk ên Tirkiyeyê da. Xwest mafên mirovan, têgehên aştiyê, derxin pêş. Dîsa xwest bi hezaran mirovên girtî bên berdan. Êrîşên Tirkiyeyê yên li dijî Kurdên Sûriyeyê rexne kir. Kirîna S400 yan wekî şaşiyek mezin nîşan da. Nîqaşên der barê Selahattin Demirtaş, Osman Kavala û çalakiyên Zanîngeha Bogaziçî encamê van in. Di demên pêş de demek pir zor û zahmet li pêş Tirkiyeyê ye. Bi taybetî di mijara kirîna S-400 û polîtîkayên li dijî Kurdên Sûriyeyê dê Tirkiye têkeve zorê. Ji ber ku hikûmeta niha dê siyaseta piştgiriyê nede Tirkiyeyê. DYA û NATO qebûl nake ku Tirkiye pergala S-400’an bikar bîne. Ev jî dê bibe sedem ku Tirkiye S-400 ji destê xwe derxe û bifroşe welatekî din.”   

BAZARA LI SER KURDAN Çîvîroglu, anî ziman ku Tirkiye dê bixwaze ku li hemberî S-400’an DYA piştgiriya ji ser Kurdên Sûriyeyê qut bike û wiha pêde çû: “DYA dê formula qutkirina piştgiriya ji ser Kurdên Sûriye qebûl neke. Bi taybetî piştî pêvajoya Kobanê xwîngermiya DYA ya li dijî Kurdan zêde bû. Ev bû sedemek xwezayî ya Lobîya Kurdan.”  Çîvîroglu, herî dawî bal kişand ser nêzîkatiya DYA ya li dijî Kurdan û wiha bi dawî kir: “Li roiava pisporên wan hene. Geşedan û rûdanên li Rojava raste rast ji hêz û nûnerên xwe yên wir digirin. Bi çavê Tirkiyeyê geşedanên li wir nanirxînin. Wekî dewletên cîhanê DYA jî Kurdan bi çavê Tirkiyeyê nabîne. Hêzên YPG, YPJ, SDG û Xweseriya li Rojava wekî talûke nabîne.”  MA / Îdrîs Sayilgan

https://mezopotamyaajansi.com/kr/HEM-NCE/content/view/125297