Helîm Yûsiv: Hiçbir Partinin Kürdistan’ı Bölme Hakkı Yok

Rojava’nın en tanınmış yazarlarından Helîm Yûsiv, Radikal’in sorularını yanıtladı. Rojava’daki son durum hakkında konuşan Yûsiv, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Image

Helîm Yûsiv

Haber: Mutlu Çiviroğlu / Arşivi

Yûsiv hangi sebeple kazılarsa kazılsın, hendeklerin kabul edilemeyeceğini, hiçbir partinin Kürdistan’ı bölme hakkının olmadığını vurgularken, Rojava’nın önemli bir konuma geldiğini ve Kürt partilerin küçük çıkarları bir kenara bırakıp beraber çalışmaları gerektiğine dikkat çekti.

Sayın Yûsiv Rojava ve Irak Kürdistan Bölgesi arasındaki gerginlik son haftalarda iyice tırmandı. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) bu hendekleri kendi sınırlarını korumak amacıyla kazdığını iddia ediyor, diğer taraftan başta PYD olmak üzere birkaç parti daha hendeklerin ambargoyu sıkılaştırmak için kazıldığını iddia ediyorlar. Bir Kürt aydını olarak siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Helîm Yûsiv: Kürdistan’ın güneyi ve Rojava arasında kazılan hendeklerin siyasi hendekler olduğunu düşünüyorum. Bu hendeklerin güvenlikle ve sınırları korumakla hiçbir alakası yok. ‘Hendeklerin teröristlerin geçiş bölgelerinde kazıldığı iddia ediliyor fakat bu doğru değil. Hendeklerin kazılması siyasi bir tutum ve iktidar savaşı ile alakalı bir şey. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), PYD’yi zor durumda bırakıp iktidarı kendisine yakın partilerle paylaşmak istiyor.

İki büyük partinin siyasi çıkarlarının çatışması sonucu hendekler kazılmış aslında ve bu çıkarlar Rojava’da Kürt halkını ikiye bölmüş: Bir tarafta halkın büyük çoğunluğu oluşturan PYD, diğer tarafta KDP taraftarları. Zaten Irak’taki KDP daha işin başında Rojava’yı kendisi ve karşı taraf – buna PKK diyebiliriz – arasında bölüşmek istiyordu. Kürt Yüksek Konseyi kurma çalışmalarının boşa çıkması, ulusal birliğin kurulamaması gibi durumlar da KDP’nin bu siyasetinin sonucu meydana geldi. Çünkü KDP, Rojava’daki iktidar savaşında yer edinmek istiyor.

Yani KDP’nin bu hendek kazmadaki amacı Rojava’daki iktidar savaşında yer almak istemesi mi? 

Helîm Yûsiv: Evet, hendeklerin PYD’nin kantonlardaki gücünü azaltmak için kazıldığını söyleyebiliriz. Açıkçası PYD’nin bu hendeklerden dolayı zarar gördüğüne de inanmıyorum, sadece Rojava halkı büyük zarar görüyor.

Birkaç gün önce görüştüğüm Kürdistan Demokrat Partisi-Suriye (KDP-S)’nin yeni sekreteri Siûd Mele bu hendekleri haklı gördüğünü belirtmiş, Kürdistan Bölgesi’nin sınırlarını teröristlerden korumansın normal olduğunu söylemişti. Madem halk zarar görüyor, neden bu tür demeçler var o zaman?

 
Helîm Yûsiv: Siûd Mele’nın bu hendeklere karşı çıkmaması çok normal, çünkü kazılan hendekler Siûd Mele’nın partisi KDP-S’i Rojava’da güçlendiriyor ve bu Irak’taki Kürdistan Demokrat Partisi’nin yürüttüğü siyasetin devamı.

Ben de bir soru sorayım: Acaba Kürdistan’ın güneyi ve Rojava arasında hendek kazarken Kürdistan’ı kimden korumak istiyorlar, Kürtlerden mi? Kürdistan toprakları ne zamandan beri tek bir partinin mülkü olmuş ve kim o partiye Kürdistan’ın güneyi ve batısı ya da güneyi ve kuzeyi arasında hendek kazma yetkisi veriyor? Türk devletinin örmüş olduğu duvarlar anlaşılabilir fakat bir Kürt partisinin Kürdistan toprakları arasında örmüş olduğu duvarlar ya da kazmış olduğu hendekler stratejik hatalara sebebiyet verir. Kim tarafından yapıldığı fark etmez, bu hataya düşülmemeli.

Meseleye şu açıdan bakalım: Eğer hendekler YPG güçleri tarafından Rojava ve Kürdistan’ın güneyi arasında kazılsaydı – ki zaten bunun için birçok sebep var, çünkü gerçekten IŞİD ve Kaide’ye bağlı teröristler Kürdistan’ın güneyinden Rojava’ya geçiyorlar, Sayın Siûd Mele ne derdi acaba?

Onların savunduğu mantıkla hareket edersek bu da bir sınır savunma değil midir? Tekrar söylüyorum, ne sebeple olursa olsun hiçbir Kürt partisinin, her iki tarafı Kürt olan bölgeler arasında hendek kazması kabul edilemez.

KDP teröristlerin Rojava’dan Kürdistan’a geçtiğini iddia ediyor. YPG’nin Medya Genel Sorumlusu Polat Can ise iddiaları sert bir şekilde yalanladı. Kamuoyu bu durumda kime inansın? 

Helîm Yûsiv: Her iki taraf da abartılı şeyler söylüyor. Fakat bir gerçek var ki o da hendeklerin teröristler için ya da radikal İslami gruplar için kazılmadığıdır. Hendekler PYD’nin iktidarının yayılmasına ve Rojava’nın demokratik yönetimine karşı kazılıyor. PYD’nin yönetimini yürüttüğü bölgeyi zor durumda bırakmak istiyorlar. Çünkü kurulan kantonlar üç taraftan da çevrilmiş durumda. Tek bir pencere, tek bir kapı varsa o da Kürdistan’ın güneyine açılıyor ve kazılan bu hendekler de bu pencereyi, bu kapıyı Kürtlere kapatıyor. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok, her şey gözler önünde.

Bu soruna mutlaka bir çözüm bulunmalı. Her iki tarafın da birbirini kabul etmesi gerek. PYD’den de istenen şey KDP ile bir anlaşma yoluna gitmesi ve Rojava’da ortak bir iktidar oluşturması. Yine KDP’nin de bu tür hendeklerle siyasi hedeflerine ulaşamayacağını anlaması gerekir.

Medyada Irak Kürdistan Bölgesi’nde olduğu gibi, iktidarın yarı yarıya paylaşımı gibi laflar ediliyor. Geçmişte Kürdistan Bölgesi’nde KDP ile KYB arasında uygulanan bu sistem Rojava’da denebilir mi. Bu çözüm olur mu sizce? 

Helîm Yûsiv: Ben çözümden yanayım. %50 %50 olur, %60-%40 olur ya da %90-%10 olur fark etmez, hangi şekilde anlaşırsa anlaşsınlar ben anlaşma taraftarayım. Daha ilk günden, Kürt Yüksek Konseyi kurulduğu zaman, Kürtlerin geleceğinin mutlaka aralarında oluşturacakları birlikteliğe bağlı olduğunu yazdım. Bana göre ne şekilde, hangi formda olursa olsun her iki tarafın üzerinde uzlaşacağı her türlü anlaşma doğru olandır. Bunun için her iki taraftan da istenen şey bir anlaşmaya varmaları. Çünkü bir yenilgi ve kayıp söz konusu olursa, hiçbir şekilde sadece bir taraf suçlu olmaz ve her iki taraf da sorumluluğu paylaşmış olur.

Seçimlerden de bahsediliyor, halkın desteğiyle kazanan partilerin yönetime gelmesi ve diğerlerinin muhalefette kalması iyi bir çözüm olmaz mı? Yakın gelecekte böyle bir şey mümkün mü? 

Helîm Yûsiv: Tabii ki seçimleri iyi bir çözüm olarak görüyorum. Fakat önce tüm siyasi partilerin demokratik ve barışçıl bir şekilde seçime katılacağı zemin oluşturulmalı. Bu zemin oluşturulmazsa olmaz. Örneğin, KDP’nin birçok destekçisi Güney Kürdistan’da şimdi. Eğer dışarda olan Rojava’ya dönerlerse, PYD dışındaki partiler de böylesi bir seçime katılma kararı alırlarsa seçimler en iyi yol. Eğer demokratik bir mücadele yürütüp başarılı olurlarsa, PYD’yi iktidardan indirebilirlerse sorun yok. Kürtlerin barışçıl bir şekilde meydanları doldurmaları, farklı fikirler savunsalar da demokratik bir şekilde kimin iktidar olacağını belirlemeleri en iyi çözüm. Tüm partiler, ulusal güçler Rojava karşısındaki tehlike karşısında birlik olmalı ve Kürtlerin geleceği için bu süreci iyi değerlendirmeli. Aksi takdirde ele geçirilen bu tarihsel fırsatları değerlendiremedikleri için tarih kendilerini mahkum edecektir.

http://www.radikal.com.tr/dunya/helim_yusiv_hicbir_partinin_kurdistani_bolme_hakki_yok-1188468

Polat Can: Rojava’da Kürtlerin Durumu İyi, Araplar Daha Zorda

Image

Polat Can Til Maruf kasabasının girişinde görülüyor

Suriye’nin kuzeyinde, Kürtlerin yaşadığı Rojava bölgesinde kurulan özerk yönetimin savunma gücü olarak gösterilen Halk Savunma Birlikleri (YPG) yeni Genel Medya Sorumlusu Polat Can, Til Maruf kasabasında yaşanan çatışmaların ardından bölgedeki genel askeri ve siyasi duruma ilişkin olarak sorularımızı yanıtladı.

Sayın Polat Can Til Maruf kasabası elinize geçtikten sonra oradaki genel durum nedir?

Til Maruf Perşembe sabahı güçlerimiz tarafından Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), El Nusra ve Ahrar el Şam’ın elinden kurtarıldı. Bu çeteci güçlerinin yerleştirdiği mayınları temizlemekle meşguldük birkaç gün. Cuma günü birçok basın mensubu bölgeye gelip, incelemelerde bulundu. Şunu söyleyebiliriz ki özellikle Kürtlerin dini mekânlarına yönelik çok vahşice saldırılar gerçekleştirilmiş.

Image

Şunu sormak istiyorum, Din adıyla hareket ettiğini söyleyen bu tür örgütler kutsal mekânlara, ibadethanelere saldırıyorlar… Bu gruplar bu tür saldırılardan ne tür bir çıkar sağlamayı umuyor?
Bu durum belki birçok kişiye tuhaf gelebilir neden böyle yapıyorlar diye! Biz yaklaşık iki yıldır bu tür örgüt ve çetelerle savaşıyoruz, az çok onların kişilik yapıları ve psikolojilerini, ahlak yapılarını bildiğimiz için, bu yaptıklarına şaşırmıyoruz. Ama ilk defa Kürtlere ait bir dini mekâna saldırıyorlar. Bu cami ve dergâh sadece Kürtler için değil, Araplar ve Türkler için oldukça kutsal ve önemli bir yerdi. Xiznewi şeylerinin yüzbinlerce müridi var. Bu saldırıda Şeyh Abidin Xiznewi’nin türbesini tamamen yerle bir etmişler. Yine, buradaki medrese ve cami, ne yazık ki yerle bir olmuş durumda. İçinde birçok Kuran-ı Kerim’in da bulunduğu, dini kitapların yer aldığı kütüphaneyi de ateşe vermişler.

Image

 

Bu kutsal yapıların yanı sıra, evleri araçları talan etmişler, onlarca evi ve arabayı da yakmışlar. Tarih kitaplarında Hülagû ve Cengiz Han ordularının yaptığı talanı, katliam ve yağmalamaları hepimiz az çok okumuşuzdur. İslamiyet adına hareket ettiğini söyleyen bu örgüt ve çeteler de aynı şekilde katliam ve talan yapıyorlar.

Mayınlardan söz ettiniz. Peki, bu durum direk sivilleri de hedef alan bir şey değil mi?
Sivil insanların hayatı IŞİD ve diğer çetelerin hiç umurunda değil ki! Eğer öyle olsaydı Suriye’de yüzbinlerce masum insan öldürüldü, milyonlarcası yer değiştirmek zorunda kaldı. Yine, 6 milyon insan komşu devletlere sığınmak zorunda kaldı. Bugün Suriye’de insanlar aç, çocukların yiyebileceği yemek yok. Bütün bu olumsuz tablonun oluşmasında bu çetelerin etkisi çok fazla ve onlar yüzünden bu tür trajediler yaşanmaya devam ediyor. Onların umurunda mı çocuklar açlıktan ölmüş, Suriye bu duruma düşmüş, milyonlarcası göç etmiş? Arkalarında bıraktıkları mayınlara çocuklar, siviller gelip basmış, sonucunda sakat kalmış, ölmüş bunların hiç umurunda değil. Bu çeteler hiçbir zaman savaş hukuku gözetmedi, sivil, asker ayırımı yapmadı ve böyle bir hassasiyetleri de hiç olmadı. Eğer öyle olsaydı sivil alanlara yönelik bombalı saldırılar gerçekleştirmezlerdi. Kamişlo, Tirbesiye, Derik’te bombalı araçlarla saldırdılar. Bu şehirlerde yaşayan herkes asker mi sanki! Ama bu tür şeyler onlar için hiç önemli değil. Bu çetelerden geriye kalan kitaplar var elimizde. O kitaplarda deniliyor ki, “Eğer eyleminiz amacına ulaşmışsa, sivil insanların ölmesi sorun değil. O insanlar masum ise şehit olurlar ama değillerse zaten ölmeyi de hak etmişler demektir.”

Peki, ölü ve yaralı sayısı hakkında net bir bilgiye sahip misiniz?
Büyük bir sevinçle belirtmeliyim ki şimdiye kadar bu çatışma kapsamında YPG’den ve sivillerden herhangi bir kayıp yaşanmadı. Hafif yaralılar var. Çetelerden ise 13 tanesi YPG tarafından öldürüldü, birçoğu ise yaralandı. Ayrıca 9 tanesi de sağ olarak yakalandı ki şu an elimizdeler. Yine, bu çetecilerden başta 1 doçka, 3 BKC ve 15 adet Kaleşnikof olmak üzere çeşitli sayıda cephane ele geçirildi. Ama tam sayıyı bilmemekle birlikte, 15 kadar sivilin bu çeteler tarafından kaçırıldığını biliyoruz. Şunu de ekleyeyim ki Çeteler tarafından döşenen mayınları temizlemek, ateşe verilen evleri söndürmek için çok çaba harcadık.

Bazı Kürt siyasetçileri YPG’yi eleştiriyorlar, ‘Arap köylerinde ne işleri var. YPG böyle yaparak Kürtleri belanın içine çekiyor’ diye. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Biz kendilerini vicdan sahibi olmaya davet ediyoruz. Dilin kemiği yok malum. Oturdukları yerden her türlü sözü söyleme hakkını kendilerinde buluyorlar. Bir halkın ölüm-kalım durumu söz konusuyken, bu türden yorumlar gerçekten de insafsızca. Til Maruf kasabası çeteci grupların elindeki Til Hamis’a sadece beş kilometre mesafede. Bunlar Til Maruf’a Til Hamis’ten gelerek saldırdılar. Şunu da belirteyim ki bu çetelerin çoğu Libyalı! Aralarında Rakka’dan gelenler de var ama çoğu Libya’dan gelenler. Biz kendimizi, bölgemizi, köylerimiz korumak, savunmak zorundayız. Sadece oturduğumuz yerden, üstümüze gelmesinler demekle olmaz. Biz kendi köylerimizi, şehirlerimizi savunmak zorundayız. Bunun için de mutlaka kendi şehirlerimizin etrafında tehlike yaratabilecek yerleri kontrol altına almamız, güvenlik çember yaratmamız lazım. Aksi takdirde bugün Til Maruf’ta olanlar diğer bölgelerde de tekrarlanır. Kürtlerin, bölgedeki diğer halkların ve demokrasinin düşmanı olan bu çeteci güçlerin böylesi saldırılarını önlemek için buna mecburuz. Düşünün tonlarca patlayıcı bir araca yükleyip, insanların ortasında patlatıyorlar. Nitekim böyle saldırılar Kamişlo’da, Tirbespi’de ve Dêrik gibi yerlerde yapıldı da! Biz kendi toraklarımız ve halkımızı korumak için her türlü fedakârlığı yapmaktan, gerektiğinde canımızı da vermekten çekinmeyeceğiz.

Bir de şunu belirtmek istiyorum ki bu çetelerden zarar gören sadece Kürtler değil. On binlerce Arap vatandaş da bu çetelerden mağdurlar. Kürtlerin durumu iyi, arkasında YPG var. Ama Rojava’daki Araplar öyle değil, kendilerini savunacak güçleri de pek yok. O nedenledir ki bizi kendi bölgelerine davet ediyorlar ve bu çetelerden korumamızı rica ediyorlar. Yine, bundan dolayı da YPG içinde birçok Arap arkadaşımız var.

Peki, bu söylediğiniz doğruysa niye bu tür eleştiriler geliyor o zaman?
Çünkü bu insanlar bizi eleştirmeyi görevleri haline getirmişler. Ne yaparsanız, yapın biz sizi eleştireceğiz diyorlar. Canımızı bile versek, niye öldünüz diyecekler. Herhangi bir faaliyeti yok bu insanların. Kendi rahatlıkları için kaçıp, yurtdışına gitmişler. Akşama kadar internet başında oturup, YPG’yi eleştirmeyi kendilerine görev edinmişler. Ama halkımız bu iflas etmiş inşaları çok iyi tanıyor, o nedenle de itibar etmiyor böylelerine.

Image

ImageImage

Fotoğraflar: Xoşman Qado

http://www.radikal.com.tr/dunya/rojavada_kurtlerin_durumu_iyi_araplar_daha_zorda-1179247

YPG Sözcüsü Xelîl: Kaide Rojava’da Tutunamaz

MUTLU ÇİVİROĞLU

Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) Sözcüsü Rêdûr Xelîl, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerle Kaide arasında yaşanan çatışmalarda gelinen noktayı Radikal’e anlattı. Xelîl, Irak sınırındaki Til Koçer’in YPG’nin eline geçmesinin ardından Kaide’nin birçok yerden çekilmek zorunda kaldığını söyledi.

YPG_Redur

YPG’nin başlattığı kapsamlı operasyonlardan sonra şu an durum nasıl, hangi yerler kontrolünüzde?

Evet, Serêkaniyê’de Devrim Şehitlerine Vefa Operasyonu’nu başlatmıştık. 2. aşaması dün gece (salı) sona erdi. Bu hamlemizden sonra radikal silahlı grupların elindeki 23 ilçe, köy ve ve merkez tamamen temizlendi. Yani Til Temir ve Serêkaniyê hattının kuzeyi arasındaki 23 yer tamamen kurtarıldı. Mişrafa, Til Halef, Esfer Nacar ve son olarak Til Temir yakınındaki Benacir kurtarıldı.

Neden böylesine büyük bir operasyon başlattınız?

Öncelikle hatırlatmak isterim: Bu bölgelerin tamamı Rojava Kurdistanı’na bağlı Kürt yerleşimleridir. YPG’nin bu hamleyi başlatmasındaki en önemli neden buydu. Bir de yaklaşık 3 aydır Kürt bölgeleri bu silahlı grupların saldırılarına maruz kalıyordu. Her ne kadar biz sorunları barışçıl yöntemlerle çözmek istediysek de onlar saldırı ile karşılık verdiler. Bu yüzden bu saldırılara dur deme zorunluluğu hissettik. YPG olarak askeri planlamalarımızı yaptık ve operasyon başlattık. Çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Sonuçta bu gruplar YPG’ye direnemediler.

Kendi cephanelerini bırakıp kaçtıkları söyleniyor. Bu doğru mu?

Evet, doğru. Özellikle Til Koçer’in kurtarılmasından sonra… Ki burası Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ve El Nusra Cephesi’nin en önemli merkeziydi. Burasını ana üs olarak kullanıyorlardı. Buranın YPG’nin eline geçmesi ile birlikte manevi ve moral olarak dağıldılar. YPG’ye karşı koyamaz hale geldiler ve çoğu Rakka ve Til Ebyad’a doğru geri çekildi.

Til Koçer’den söz ettiniz. Irak sınırında Sünnilerin yoğun olduğu bölgeler de var. Buranın tekrar kontrolünüzden çıkma ihtimali var mı?

Şu anda Til Koçer, YPG tarafından korunuyor. Sınır kapısı IŞİD ve El Nusra’dan dolayı Irak tarafından kapatılmıştı. Her türlü saldırıya karşılık verebilecek şekilde tüm önlemleri aldık. Silahlı grupların varlığı o bölgede çok zayıfladı. Bu yüzden tekrar saldıracaklarına ve Til Koçer’i alabileceklerine ihtimal vermiyoruz.

‘Tüm Rojava’yı alacağız’

Til Ebyad’ı alma planınız var mı?

Til Ebyad Kürt yerleşimidir ve Rojava Kürdistanı içinde yer alıyor. Radikal İslamcı grupların buradaki varlığını işgalci güçler olarak görüyoruz. Orada yaşayan tüm halklar o grupların varlığından rahatsız. Kuşkusuz oranın da kurtarılması YPG’nin planları dahilindedir. Şartlar oluştuğunda orası da kurtarılacaktır.

Peki Azaz ve Carablus?

Azaz ve Carablus’u da Rojava’nın parçası olarak görüyoruz. Çünkü oralar da Serêkaniyê, Kobani ve Afrin arasında yer alıyor. Gidiş gelişlerde zorluk yaşamaması için bunların hepsi YPG’nin planları arasındadır.

Özellikle Til Koçer’i alınca dünya medyası sizden çok bahsetti. Medyadaki bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

El Kaide’ye bağlı grupların gücü dünya kamuoyunda çok abartıldı. Fakat YPG şunu ispatladı: Bu güçlerin ellerinde güçlü silahlar olsa da YPG kendi toprağı üzerinde, halkının içinde savaştığı için -ki bu da en büyük silahtır- bu grupların kaybetmelerini sağladı. Birçok kesim Kürtlerin oldukça tecrübeli ve güçlü gruplara karşı başarı elde edeceğine inanmıyordu. Ancak YPG bunu ispatladı ki biz onlara karşı durabiliyoruz. Çünkü onların bölgedeki varlığının hiçbir meşru nedeni yok. Onların varlığı çetecilik ve talan içindi, bölgede yaşayanların çıkarına değildi.

‘Tüm halkların gücüyüz’

Bölgedeki diğer etnik ve dinsel azınlıkların sizin gelişinizi kutladığı söyleniyor. Bu haberler gerçek mi?

Gerçek. Çünkü bölgedeki halkların tümü bu çetelerin yaptıklarından çaresiz kalmışlardı. Kendileriyle birlikte bölgenin kültürüne çok uzak bir kültür getirmişlerdi. İşkence, zorbalık ve talan üzerine kurulu bir sistem getirmişlerdi. Bölgedeki halklar yıllardır birlik, barış içinde yaşıyorlar. Bu yüzden silahlı grupların varlığından rahatsız oldular. Bu da YPG’nin o bölgeleri kurtarmasının büyük bir sevinçle karşılanmasına neden oldu. Yine bu halklardan birçok kişi YPG saflarına katıldı ve bu çete gruplarına karşı iyi bir mücadele sergiledi.

Arap, Çerkes, diğer halklardan savaşçılarınız var mı?

Rojava Kürdistanı’nda yaşayan tüm halklardan savaşçılar YPG saflarında yer alıyor. Arap, Süryani, Ermeni, Asuriler var. Yani bölgede yaşayan tüm halklardan insanlar YPG içinde yerini almış durumda.

Kamışlı’daki gözlemlerim sırasında PYD dışındaki partilerin de YPG’yi kendi özgücü olarak gördüğüne şahit oldum. Hatta tanınmış bir siyasi parti lideri “YPG bu çetelere karşı başımızın dik kalmasını sağladı” dedi. Yine de azı kesimler de “YPG, PYD’nin askeri gücüdür” diyor.

Bu tür propagandayı YPG’yi zayıf göstermek için yapıyorlar. Onlara göre YPG dar bir siyasi çerçevede hareket ediyor. YPG başından beri tüm grupların çıkarlarına hizmet ediyor, asla sadece bir partinin askeri gücü değil. Tüm Kürt halkının gücüyüz. Bugün düşüncesi ve partisi ne olursa olsun tüm kesimler YPG’de rahatlıkla yer alabilir. Rojava’yı savunan ilk ve tek meşru gücü YPG’dir.

CNN’de cihatçı militanların Türkiye’den nasıl serbestçe Suriye’ye geçtiklerini gösteren bir haber yayımlandı. Ne düşüyorsunuz?
Suriye’de olayların başladığı ilk günden itibaren Türkiye’nin rolünün ne olduğunu biliyoruz. Onlarca kez “Türkiye silahlı radikal İslami gruplara yardım ediyor” dedik. Sınırdan geçirildikleri açıkladık. Hatta belgeler elimize geçti. MİT kimlikleri ve Türk pasaportları çıktı bu silahlı grup üyelerinin üzerinden. Ama açıklamalarımıza itibar edilmiyordu. Eğer bugün CNN gibi bir yayın bunu paylaşıyorsa bu bizim dile getirdiklerimizin doğruluğunu ispatlıyor. Umut ediyoruz ki bu gerçekler tüm dünya kamuoyuna açıklansın. Dileğimiz Türkiye’nin  Suriye’deki devrim içinde oynadığı olumsuz rolün açık bir şekilde ortaya çıkarılması ve herkesin bu gerçekleri görmesidir.

Türkiye demişken, sınırda duvar örme girişimi söz konusu ve Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan da bir haftadır açlık grevinde bu durumu protesto etmek için. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

Kuşkusuz Ayşe Hanımın bu eylemini onurlu bir eylem olarak görüyoruz. Sonuna kadar kendisini destekliyoruz. Kuşkusuz Türkiye devletinin bu girişimi doğru değildir. Yaşadığımız 21. Yüzyılda artık uluslar arasındaki sınırlar kalkıyor. Artık herkes demokratik bir şekilde ilişki geliştiriyor. Bugün Türkiye’nin böyle bir duvar örmesinin çok kötü bir anlamı vardır. İnanıyorum ki Kürt halkı Rojava ile Kuzey Kürdistan arasında böyle bir duvarın örülmesine izin vermeyecektir. Çünkü doğru bir şey değildir, şoven bir siyasetin ürünüdür ve bu girişim kabul edilmeyecektir.

Şu anda savaşçılarınızın moral durumu nasıl?

Genellikle Rojava Kürdistanı’nın şehir ve ilçelerinde YPG’nin başarılarından dolayı, yani birçok stratejik yeri bu grupların elinden kurtardıkları için Kürt halkı kutlamalar yapıyor. YPG savaşçılarının da moral düzeyi çok yüksek ve güçlüdür. Kendi işlerini yapıyorlar. Yine bölgede planlanacak olan devrimci hamleler henüz durmuş değil. Önümüzde daha çok iş var. YPG de yeni başarılar elde etmek için hazırdır.

http://www.radikal.com.tr/dunya/kaide_rojavada_tutunamaz-1159637