Sınırdaki ‘Hendekler’, Rojava’ya Ambargo mu, Çetelere Önlem mi?

Hendek_Mutlu Civiroglu_

Suriyeli ve Iraklı Kürtleri birbirinden ayıran sınıra Barzani yönetimi tarafından kazılan hendekler bölgede tartışma yarattı. KDP yönetimi ‘çetelere karşı önlem’ aldıklarını öne sürüyor. IŞİD saldırısı altındaki Rojava Kürtleri ise kendilerine uygulanan ambargonun güçlendirildiği görüşünde

Haber: MUTLU ÇİVİROĞLU / Arşivi
Rojava’nın Dêrîk ilinin Koçeran Bölgesi’nde kazılan hendeklerden dolayı bir hafta önce başlayan gerginlik giderek atıyor. Irak Kürdistan Bölgesi sınırlarında kazılan hendeklere karşı halktan gelen tepkiler devam ediyor. Bölge sakinleri günlerdir düzenledikleri eylemlerle hendekleri durdurmaya çalışırken, konunun tarafları, krize neden olan hendeklerle ilgili farklı görüşler ileri sürüyor.

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) yetkilileri, hendeklerin Kürtlere değil, teröristlerin geçişlerine karşı kazıldıklarını belirtirken; krizi Radikal’e değerlendiren Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Konseyi Üyesi İlham Ahmed, KDP’ye sert eleştiriler yönelterek, “Kazılan hendekler Rojava halkına karşı kazılmıştır ve amacı da mevcut ambargoyu güçlendirmektir. KDP’nin tutumunun Kürtlere bir faydası yoktur” dedi.

Irak Kürdistan Bölgesi ile Rojava arasında kazılan hendekler bir süredir kamuoyunu sıkça meşgul ediyor. Sizce bu hendekler neden kazılıyor?

Image

İlham Ahmed

İlham Ahmed: Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) tarafından kazılan bu hendekler aslında onların daha önceden yürüttüğü bir siyasetin sonucu oldu. KDP, Kürt siyasal güçlerini birleştirmek adına Rojava’da sürekli belli bir tarafa destek verdi. Bu yaklaşım var olan ittifakın parçalanmaya yol açtı. Birkaç gün öncesinde Suriye Kürt Ulusal Meclisi (ENKS) partileri arasında da aynı parçalanma yaşandı. Erbil’deki PDK-S kongresinde de aynı şey yapıldı. Tüm bunlar Kürt siyasal güçlerini birleştirmek adı altında yapılıyor. Bu şekilde yürüttükleri siyaset ile Rojava’da kendi iktidarlarının sözü geçsin istiyorlar.

Fakat Kürt halkı Rojava’da iradesine sahip çıktığını gösterdi. Halk kimi seçeceğini gösterdi, hangi siyasetin peşinden gideceğini herkese gösterdi. Demokratik Özerklik yönetimin kurulması ile hem proje gerçekleşmiş oldu hem de Kürtler burada özerkliklerini ilan etmiş oldu. Tüm bu gelişmeler KDP’yi çokça rahatsız etti. Bütün taraflardan, bütün partilerden önce KDP, Kanton yönetimlerine karşı tepki gösterdi ve bu kantonları, bu sistemi kabul etmediğini, tanımadığını ilan etti. Herkesten önce KDP Rojava’daki kazanımlara tepki gösterdi. Bu da yetmezmiş gibi, şimdi de halkımızın eline geçmiş, iradelerini kabul etmedikleri YPG tarafından korunan Rojava sınırında hendek kazdılar. Sözde teröristlerden, IŞİD’den korunmak için kazmışlar ama bunu bahane olduğunu herkes biliyor. Çünkü çetelerin geçtiği bölgeler açık ve orada herhangi bir hendek kazmamışlar. Nerede kazmışlar hendekleri? Sakin, huzurlu yerlerde yani Kürt güçlerin elinde olan yerlerde!

KDP’nin resmi açıklamasına göre bu hendekler Kürtlere karşı değil, Arapların yine aynı şekilde teröristlerin geçişine karşı kazılmış hendekler. Fakat yine Sayın Barzani’nin Rojava siyasetinden sorumlu danışmanı Hamid Derbendi de halk Rojava’yı terk etmesin diye bu hendeklerin kazıldığını söylüyor. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlham Ahmed: Eğer biraz geriye dönüp bakarsak KDP’nin yürüttüğü siyasetin Kürt halkının çıkarları için olmadığı görülür. Rojava boşalmasın diye değil, tam aksine Rojava boşalsın diye böyle bir siyaset yürütüyorlar. En bilinen, herkesin bahsettiği, gözler önündeki örnek de bölgeye uyguladıkları ambargo. Sadece insani yardımların geçtiği tek bir kapı vardı, KDP onu da kapattı, içinden bir tek şey geçsin istemiyorlar. İnsanları aç, perişan bir şekilde bırakıp iş olanaklarından yoksun bırakmak istiyorlar. İnsanlar mecbur kalıp yaşadıkları yeri terk etsin istiyorlar ve Güney Kürdistan’a geçip, onların hakimiyeti altına girsin istiyorlar. İnsanları kendi gözetimleri altında, kendi siyasetleri doğrultusunda kullanma için böyle yapıyorlar. Yürüttükleri siyasetin temelinde bu var.

Til Hamis’de, Til Maruf’da ve Rojava’daki birçok saldırıyı düzenleyen IŞİD ve diğer çeteler onların taraftan gelmişler. Bu IŞİD çeteleri ve Güney’den katılan Kürtlerin geçtikleri bölgeler bu kazılmakta olan hendekle alakası olmayan yerler! Eğer samimi olsaydılar, çetelerin kendi taraflarından bu tarafa geçtiklerini, Rojava’da Kürt halkının öldürülmesini istemediklerini, bu nedenle de gerçekten de çetelerin geçiş yaptıkları bölgelere hendekler kazarlardı. Biz de bu kararı anlamlı bulup, saygı gösterirdik.

Ama KDP, tam aksine, çetelerin Suriye’den gelip, Kürdistan Bölgesi’ni geçtiklerini ve bölgenin güvenliğini tehlikeye soktuklarını iddia ediyor. Çetelerin gerçekten gelip geçtiği, kullandığı yerlere ise hendek kazılmamış! Hendeğin kazıldığın yerler sakin, huzurlu ve problem olmayan yerler. Bu bölge, insanların kendi ihtiyaçlarını karşılamak için gidip geldikleri, hastaların tedavi olmak için sınırı geçtikleri yer çünkü resmi bir kapı yok. Bölge insanın bu kadar masumca ihtiyaçları için kullandığı yerlere hendekler kazılıyor. Burada bir soru akıllara geliyor; acaba kazılan bu hendekler gelecekteki bir plan ya da projenin hazırlığı mı?

Nasıl bir plan ya da projeden bahsediyorsunuz?

İlham Ahmed: Bilmiyoruz çünkü şu an saldırı altındayız. Hem Kobanê bölgesinde IŞİD tarafından, hem de Cezire bölgesinde halkımıza karşı saldırılar var. Acaba bir gün halkın başına büyük bir felaket gelirse ve insanlar kaçıp, kurtulmak için o tarafa gitmesin diye mi kazılıyor bu hendekler?

Fakat KDP neden böyle bir şey yapsın? Yani, KDP’nin nasıl bir çıkarı var ki sınırın öbür tarafındaki kardeşlerine karşı böyle bir şey yapsın?

İlham Ahmed: Yani bu çıkarlar siyasi çıkarlardır, iktidar çıkarlarıdır. Çünkü KDP bu halka iktidarını dayatamadı. Bu halk ki bugün burada örgütlenmiş, kendisini savunmuş ve şimdi özgür iradesiyle yaşamakta ve artık demokratik olmayan hiçbir iktidarı kabul etmemekte. Bu millet demokrasiyi öğrenmiş ve herkes KDP’nin kazdığı bu hendekleri de hangi sistem, siyaset ve zihniyet kazdığını biliyor. Bugün Rojava halkına karşı sergilediği düşmanca tutum da Rojava’ya dayatamadığı iktidardan dolayı bir tepki. Fakat sergilemiş oldukları bu tutum Kürt ulusal birliğine karşı bir tutumdur.

Bazı çevreler de PYD’yi eleştirmekte ve PYD’nin diğer partilere söz hakkı tanımadığını ve kendi iktidarını millete dayattığını iddia ediyorlar. Yine aynı şekilde hendeklere karşı gösterilen tepkinin de sadece PYD’nin ve PYD’ye yakın çevrelerin tepkisini olduğunu, bütün Rojava halkının tepkisi olmadığını belirtmekteler. Bu konuda ne diyorsunuz?

İlham Ahmed: Yani Rojavalı bütün partilerin burada siyasi büroları açık, çalışmalarını sürdürebiliyor toplantılarını yapabiliyorlar. Eğer burada siyasi bir çalışma yürütebilecek güçleri yoksa bu ne PYD’den ne Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM)’den ne de başka birinden kaynaklı bir şeydir, bu o partilerin kendi yetersizlikleridir. Bu artık onların bahanesi olmuş, bir iş beceremeyen partiler PYD’nin izin vermediğini söylüyorlar. Onlar çalıştığında da biz gördük, eylem yapmak istediklerinde de biz gördük. Fakat bunların hepsi gerçekten de bahane! Rojava’da değil de Erbil’de ya da başka bir yerde kalmak için uyduruyorlar böylesi şeyleri.

Peki halkın tepkisi nasıl? Bu tepkilerin PYD’den, TEV-DEM’den ibaret olduğu iddialarına ne diyorsunuz?
İlham Ahmed: Dün yaralanan genç El- Parti üyesi bir ailenin oğlu ve gitmiş eyleme katılmış. Ve onun gibi onlarcası, yüzlercesi var. Yani bu tepki sadece PYD’nin ya da TEV-DEM’in değil toplumun tepkisi. Çünkü burada yaşayanlar sadece PYD’liler değil. Bütün bir toplumun tepkisi söz konusu…

http://www.radikal.com.tr/dunya/sinirdaki_hendekler_rojavaya_ambargo_mu_cetelere_onlem_mi-1186990

Rojava’da MGRK ile ENKS Arasında Önemli Anlaşma

Rojava’da MGRK ile ENKS Arasında Önemli Anlaşma

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesini fiilen kontrol eden ve Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) en büyük bileşeni olduğu Batı Kürdistan Halk Meclisi (MRKG) ile Suriye Ulusal Koalisyonu’na (SUK) dahil olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında 5 gündür Erbil’de devam eden görüşmeler sonuçlandı.

MGRK Başkanı Abdülselam Ahmed ve ENKS Başkanı Tahir Sefuk ortak basın açıklaması yaparken

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in arabuluculuğunda başlayan görüşmelerden çıkan karara göre Kürtler, Cenevre-2 Konferansı’na tek bir heyetle gidecek, Semelka Sınır Kapısı açılacak ve ilişkilerin sağlıklı yürütülmesi için 11 kişilik bir komite oluşturulacak.

Dün Erbil’de düzenlenen basın toplantısında Batı Kürdistan Halk Meclisi Başkanı Abdülselam Ahmed “Cenevre-2’de Kürt meselesi konuşulmazsa eksik bir konferans olacaktır” mesajı verdi. Kürt, Arap ve Süryanilerin birlikte hareket etmeleri halinde başarılı olabileceklerini belirten Ahmed, sınır kapısının da siyasete alet edilmeden hep açık kalması gerektiğini vurguladı. Ahmed, ENKS’nin, PYD’nin tutukladığı kişilerin bırakılması şartıyla ilgili de “Batı Kürdistan Halk Meclisi olarak bunların serbest bırakılmaları girişimde bulunma kararı aldık” dedi.

Önce SUK’un Mutabakatı

Ahmed kurulacak 11 kişilik bağımsız komite ile ilgili de şu bilgiyi verdi: “Komite sınır kapısı, sağlık, insani yardım ve eğitim gibi birçok konuda gözlem yapabilecek. Bu gözlemlerini tarafsız bir şekilde dile getirme yetkisine sahip olacaklar.”

ENSK Başkanı Tahir Sefuk ise “Konferansa Suriye muhalefetiyle birlikte katılma kararı aldık. Suriye muhalefeti, onlarla birlikte toplantıya katılmamızı istemezse Kürtler olarak katılacağız. Kürtlerin tek heyet olarak katılması çok önemlidir” dedi.

Konferansı Boykot İhtimali

PYD’yi Kürt Yüksek Konseyi’nde temsil eden İlham Ahmed ise Radikal’e yaptığı açıklamada Cenevre-2 Konferansı’na ortak bir heyetle katılma kararının kabul edilmesi için konferansı organize edenler nezdinde çaba göstereceklerini söyledi. Bu taleplerin kabul edilmemesi durumunda konferansı boykot edeceklerini belirten Ahmed, Cenevre-2’nin ikinci Lozan’a dönüşmesine izin vermeyeceklerinin altını çizdi.

Ahmed, Sêmalka Sınır Kapısı’nın önceden olduğu gibi her iki meclisin içinde yer alacağı ortak bir heyet tarafından yönetileceği bilgisini verdi. Kapının önce insani yardımlar, acil durumlar ve aile birleşimleri gibi konular için açılacağını belirten Ahmed, daha sonra ticari amaçlı kullanıma da izin verileceğini kaydetti.

Rojava’da YPG’nin konumunun ne olacağı sorusuna Ahmed şu yanıtı verdi: “YPG, Rojava’daki grupların tamamının ortak gücü ve bugüne kadar 400’e yakın şehidi var. YPG hem Rojava’da hem de uluslararası alanda kabul gören, saygı gösterilen bir güçtür. Bu nedenle başka bir askeri güce ihtiyaç yok. İsteyen herkes YPG’ye katılıp, Rojava’yı savunabilir.”

KCK Dış İlişkiler Sorumlusu Zagros Hiwa da Kürtlerin birden fazla heyetle Cenevre 2’ye gitmelerinin Kürtler adına bir kazanım sağlayamayacağını vurguladı. Radikal’e konuşan Hiwa, Rojava’da ENKS ve MRKG’yi Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında birleştiren Erbil Anlaşması çerçevesinde birliğin yeniden sağlanması için PKK ile KDP’nin görüşmeler yaptığını ve Cenevre’ye tek heyetle katılım konusunda ortak bir yaklaşım çıktığını belirtti. Hiwa “Cenevre 2 çok önemli. Çünkü tüm Ortadoğu yeniden şekillendiriliyor. Bu yüzden Kürt Yüksek Konseyi’nin tüm Rojava Kürdistanı’nı temsil etmesi için ortak bir tutum ortaya çıktı. Bu yaklaşım PKK ve KDP’de de var” dedi.

‘İkinci Lozan Olmasın’

Hiwa Kürtlerin farklı heyetler halinde Cenevre’ye gitmelerinin riskli olduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Ayrı ayrı gittiklerinde Kürtler adına bir kazanım sağlayamayacaklar. Her bir güç Kürt bölgesinin bir parçasının talibi olacak. Kendi ideoloji ve argümanlarına göre Kürtlerin haklarını savunacaklar. Kürtler bunu daha önce çok yaşadı. Kürtlerin en büyük tecrübesi bu konuda örnek olabilecek Lozan’dır. Lozan öncesi ‘Kürtler kardeşimizdir, haklarını vereceğiz’ dediler. Fakat Lozan yapıldıktan sonra Kürtlerin adını ağızlarına almadılar ve Kürtlerin hakları üzerine hiçbir sonuç çıkmadı. Ondan sonra da tüm Kürdistan parçalarında Kürtler üzerine inkâr siyaseti yürütüldü. Neden böyle oldu? Çünkü Kürtler kendi adlarına Lozan’a katılmadılar.

Şimdi de Kürtlerin tek ses ile katılmaları istenmiyor. Ulusal ve bölgesel güçler Kürtleri, Cenevre 2’de kullanarak buradan kazanım elde etmek istiyorlar. Bu nedenle Kürtlerin tek bir heyet ile katılmaları onlara kazandıracaktır. Kürtlerin kazanımlarının olması halinde uzun vadede tüm Ortadoğu’nun yararına da olacaktır.”

http://www.radikal.com.tr/dunya/kurtlerden_ortak_katilim_icin_rest-1167908

Geçici Yönetim PYD Dayatması mı?

Rojava’daki ‘Geçici Yönetim’ projesi, 12 Kasım’da ilan edilen ‘Kurucu Meclis’ ile birlikte önemli bir boyuta ulaştı. Basının büyük kısmınca ‘Geçici Yönetim’ kuruldu diye duyurulsa da, aslında oluşturulan kurumlar bu yönetimin hazırlık aşamaları.

Üzerinde anlaşılan projeye göre, Rojava’daki Geçici Yönetim’de İsviçre modeline benzer şekilde 3 ayrı özerk kanton oluşacak: Afrin, Cizire ve Kobane. Başta her kantonun bir bölgesel meclis oluşturup Kamışlı’daki Genel Meclis’e temsilci göndereceği açıklansa da bu ileriki bir zamana bırakıldı. Geçen haftaki toplantıda, güvenlik sorunlarından dolayı 3 kantonun da şimdilik kendi başına çalışması kararı alındı. Buna göre Afrin, Cizire ve Kobane’deki bölgesel meclisler yerelde hizmet verecek. İlerde şartlar olgunlaştığında başlangıçtaki karar doğrultusunda her kanton başkent Kamışlı’daki Genel Meclis’e temsilci gönderecek.

Geçici Yönetim Organları

Geçici Yönetim Sözcüsü Ciwan Muhammed, Kamışlı’daki toplantıda 96 kişilik Genel Meclis oluşturulduğunu anlattı. Muhammed, bu meclise bağlı olarak aralarında Arap, Çeçen ve Hıristiyanların da olduğu 62 kişilik ‘Geçici Yönetim Denetleme ve İzleme Konseyi’ oluşturulduğunu belirtti. Bu kurumların en üstünde de ‘Yürütme Konseyi’ oluşturulacağını açıklayan sözcü, 12 üyenin Cizire ve 3’er üyenin de Afrin ve Kobane’den olacağını ifade etti. Muhammed, Yürütme Konseyi’nin sözcülük ile birlikte 19 kişiden oluşacağını belirtti. Muhammed yeni sistemin nasıl çalışacağını şöyle anlattı: “Yürütme Konseyi’nin 15 Kasım’daki toplantısında üç önemli karar aldık: Geçici Yönetim projesini uygulamaya koymak, seçim sistemi oluşturmak ve Toplumsal Mutabakat Sözleşmesi’ni hazırlamak. Şimdi bunların uygulanması için çalışıyoruz.”

Geçici Yönetim’in Amacı

Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) en önemli isimlerinden biri olan, Kürt Yüksek Konseyi üyesi İlham Ahmed ise Geçici Yönetim’in amacını şöyle açıkladı: ‘Rejimin Rojava’dan çekilmesinden sonra ortaya çıkan yönetim boşluğunu doldurmak, mevcut toplumsal ihtiyaçtan dolayı bu oluşuma gittik. Biz Kürtler, Suriye’deki en güçlü ve en örgütlü muhalefet olarak, bölgedeki diğer haklarla Geçici Yönetim’in nasıl olacağını tartıştık. Sonunda Suriye’nin tümüne örnek olacağına inandığımız bu demokratik sistemde karar kıldık.” Ahmed, yönetimin halkın sağlık, ekonomik, eğitim vb. ihtiyaçlarını karşılamak ve bölge güvenliği için çalışacağını vurguladı.

Parçalı Siyasi Yapı Engeli Var

Ancak Rojava’daki çok parçalı siyasal yapı, birçok konuda olduğu gibi Geçici Yönetim konusunda da bütünlüklü karar çıkmasını önlüyor. Projeye tepkiler üç bölümde incelenebilir: Destekçiler, karşıtlar ve kararsızlar.

Geçici Yönetim projesinin en önemli bileşeni hiç şüphesiz PYD. 35 parti ve kurumun yönetimi desteklediği öne sürülse de, adı geçen kuruluşların bir kısmı PYD’ye yakın kadın, gençlik, sivil toplum örgütleri. Muhammed Musa liderliğindeki Kürt Sol Partisi, Kürdistan Demokrat Partisi’nin Nasreddin İbrahim’in lideri olduğu kolu, Cemal Şêx Baqi’nin Suriye Kürdistan Demokrat Partisi, Salih Gedo’nun Kürt Demokratik Sol Partisi, Ferhat Telo’nun Kürdistan Liberal Partisi ve diğer bazı küçük Kürt partileri destekçilerden. Ayrıca çeşitli Arap, Hıristiyan ve Çeçen parti ve sivil toplum örgütleri de yönetime destek veriyor.

Yakın zamanda ‘Siyasi Birlik’ oluşumuna giden Dr. Abdulhakim Beşar’ın lideri olduğu, kamuoyunda El Parti olarak bilinen Kürdistan Demokrat Partisi (KDPS), Azadi Partisi’nin her iki kanadı ve yakın zamanda Yekiti Partisi’nden ayrılan Yekîtîya Kurdistani ise karşıtlardan. Bu oluşum Erbil merkezli olarak biliniyor ve Irak Kürdistan Demokrat Partisi’ne yakın.

Derin Fikir Ayrılıkları Mevcut

Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) Rojava’daki kardeş partisi İlerici Parti (Peşvêrû) ile PYD’den sonra en güçlü partilerden biri olan Muhyeddin Şêx Ali’nin lideri olduğu Kürt Demokratik Birlik Partisi ise halen kararsız. Faysal Yusuf’un lideri olduğu, Peşvêrû’dan ayrılan Reform Hareketi de kararsızlardan. Geçmişte PYD’ye sert muhalefetiyle bilinen Kürt Birlik Partisi (Yekiti) de Rojava ve Erbil’deki yöneticilerinin kendi aralarındaki sorunlardan dolayı tutumunu halen netleştirebilmiş değil.

Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ise son zamanlarda kriz yaşıyor. Özellikle Suriye muhalefetine belli şartlar karşılığında katılım kararı, büyük krize yol açtı. ENKS üyesi partilerin Rojava’daki yöneticileri ile Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki yöneticileri arasında derin fikir farklılıkları olduğu son zamanlarda sıkça dillendirilmekte. Rojava’dakilerin Geçici Yönetim’i olumlu bulup desteklemek istedikleri değişik çevrelerce dile getirilmekte.

Katılım kararını desteklemeyen partiler, öne sürülen şartların Kürtlerin haklı taleplerini kabul etmek bir yana Kürtlerin bir ulus olarak varlığını bile kabul etmediğini ifade ediyor. Mevcut fikir ayrılığı Geçici Yönetim’de de açıkça görülmekte. El Parti ve Azadi oluşuma çok sert karşı çıkarken, diğer Konsey üyeleri Kürt Sol Partisi, Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürt Demokratik Sol Partisi yönetimde yer alan partiler.

Dr. Abdulhakim Beşar geçen haftaki görüşmemizde Geçici Yönetim’e çok sert eleştiriler getirdi. “Bu, PYD’nin Rojava’ya dayattığı kendi projesidir ve tehlikeli bir adımdır. Suriye muhalefeti tarafından ülkeyi parçalayıcı bir adım olarak görüldüğünden muhalefet içinde var olan Kürtlere karşı olan kaygıları daha arttırmıştır.” Beşar, Türkiye , Irak Kürdistan Bölgesi ve Batı’nın da karşı olduğu oluşumun başarı şansının da olmadığı görüşünde.

 ‘Siz Erbil’de Lüks İçindeyken’
Azadi lideri Mustafa Cuma da, yönettiğim canlı bir tartışma programında Beşar’ın eleştirilerine benzer şeyler dile getirdi. Cuma, PYD’yi kendi başına karar almakla suçlayıp Geçici Yönetim projesinin de bunun yeni bir örneği olduğunu iddia etti. Geçici Yönetim projesine halkın destek sunmadığını öne süren Cuma’ya, yine aynı programda konuk olan Kürt Sol Partisi Genel Sekreteri Muhammed Musa sert cevap verdi: “Sizler Erbil’de lüks içinde yaşarken, Rojava’da zor şartlar altında, halkla iç içe yaşayan bizleriz. Nereden biliyorsunuz halkın destek vermediğini?”

Bu projenin PYD tarafından sunulmasına rağmen hem ENKS hem de Batı Kürdistan Halk

Geçici Yönetim Mutabakat İmzaları

Her iki meclis tarafından imzalan Geçici Yönetim mutabakat metni

Meclisi (MGRK) tarafından imzalanan ortak bir proje olduğunu belirten Musa, hem Azadi’nin hem de El Parti’nin bilinçli olarak ENKS’nin kararını boşa çıkardıklarını iddia etti.

Yaptığım görüşmelerde hem Nasreddin İbrahim hem de Cemal Şêx Baqi, Musa’yı dest

ekler biçimde hem El Parti’nin hem Azadi’nin kasten projeyi önlemeye çalıştığını iddia etti.Bu arada güvenilir kaynaklardan aldığım bilgilere göre ENKS’den yeni partilerin yakında Geçici Yönetim’e destek vermeleri bekleniyor.

 

 

ENKS Niye Destek Vermiyor?

ENKS Imza

ENKS adına mutabakatı imzalayan tanınmış siyastçiler Fuad Eliko ve Faysal Yusuf

Muhalifler, ‘proje PYD dayatması’ dese de, gerçek pek de öyle görünmüyor. 8 Eylül’de Kürt Yüksek Konseyi’nin Kamışlı’daki merkezinde ENKS ile Batı Kürdistan Halk Meclisi, Geçici Yönetim konusunda anlaşma imzalamıştı.

Ekimde görüştüğüm Yekiti’nin önde gelen isimlerinden biri olan Fuad Eliko, Geçici Yönetim çalışmalarının çok iyi gittiğini belirtmiş, her iki meclisin uyumlu şekilde çalıştıklarını bizzat söylemişti.

Uzun süredir Geçici Yönetim çalışmalarını MGRK ile başarılı şekilde yürüten ve ortak protokole imza da atan ENKS’nin şimdi neden kurumsal destek vermediği merak konusu.Yine, İlham Ahmed ve Geçici Yönetim’i destekleyen ENKS partilerinin bir başka iddiası ise özellikle Ankara ve Erbil’in kendilerine yakın olan partiler aracılığıyla ENKS’ye baskı yaptığı ve Geçici Yönetim’i desteklemeyerek Suriye muhalefetine katılmalarını istediği.

ENKS adına imza atan siyasetçilerin herkesçe bilindiği ve ENKS üyesi partilerinin bir kısmının “Bu, her iki meclisin ortak projesi” dediği bir ortamda “Geçici Yönetim PYD’nin dayattığı kendi projesidir” demek haksız bir değerlendirme anlamına geliyor.

ENKS 6-7 Aralık’ta Kamışlı’da yaptığı genel toplantı sonucunda birtakım ilginç kararlar aldı. Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Kamiran Haciabdo, Facebook sayfasından şu açıklamayı yaptı: “Her ne kadar Geçici Yönetim Rojava’da bir ihtiyaç olsa da, PYD ve bazı partilerin ilan ettiği Geçici Yönetim ENKS ile MGRK arasındaki anlaşmaya aykırı olarak ilan edilmiştir. Bu nedenle ENKS olarak bu yönetimi desteklemediğimizi belirtiyoruz.’ ENKS bir adım ileri giderek Geçici Yönetim kararını destekleyen tüm üye partilerden de alınan karara uygun davranmalarını, yani desteklerini çekmelerini istedi.

Esad Nasıl Bakıyor?

Rojava’daki Geçici Yönetim ile ilgili Esad yönetiminden olumlu ya da olumsuz bir açıklama gelmiş değil. Ama Suriye’deki Kürt İnisiyatifi’nin başkanı parlamenter Omer Osê’nin görüşmemizde söyledikleri Şam’ın tavrı hakkında oldukça önemli ipuçları verdi:

“Geçici Yönetim tek taraflı yani talep sadece Kürtlerden geldi. Ama hükümetin bu oluşumdan rahatsızlık duyduğunu sanmıyorum. Bu ‘de fakto’ yönetimin hem Kürtlerin hem Suriye’nin yararına olacağı kanısındayım. Hükümet güçleri Kürtlerin yaşadığı birçok bölgeden çekildikten sonra ortaya çıkan yönetim boşluğunu PYD ve YPG doldurdu. Bu güçler bölge halkına hem lojistik anlamda hem de temel gıda maddelerinin sağlanması konusunda yardım ediyor.”

‘Şam Haklar Tanıyacak’

Esad’a yakınlığı ile bilinen Osê, Şam’ın Kürtlere bazı haklar tanımaya hazırlandığını ve bunun için de diyaloğa açık olduğunu dile getirdi: ‘Suriye’deki kriz aşıldığı takdirde, devletin yasal olarak Kürtlere siyasi ve sosyal her türlü hakkı tanıyacağını düşünüyorum. İnanıyorum ki bu kriz bittikten sonra hükümet özerklik de dahil, Kürtlerin idari ve hukuki bütün haklarını tanıyacaktır.”

Şam’ın Geçici Yönetim’e dair sessizliği, Esad’ın en azından durumdan rahatsız olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Osê’nin iddiaları doğruysa, rejimin bu oluşumu Kürtlerin hakkı olarak görmesi doğal. Tabii ki bu iyimser bir senaryo ve Kürtlerin çok zulüm gördükleri bu rejime şüpheyle yaklaşması için birçok sebep var.

Rejimin Geçici Yönetim’e ses çıkarmamasının bir başka nedeni de ülkedeki en örgütlü askeri ve siyasi güç olan Kürtleri karşısına almak istememesi. Zaten rejimin baştan beri yapmaya çalıştığı da bu, yani yeni bir cephe açmamak için Kürtlerle çatışmadan kaçınmak.

Dış Tepkiler Nasıl?

Şam’ın en yakın müttefiki İran’da da sessizlik hâkim. Ama PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Tahran ziyareti sonrasında İran’ın “Bölgede mevcut yönetim boşluğunu doldurma hakkınız var” dediğini açıklamıştı. Rusya’nın da bu konuda resmi açıklaması olmamasına rağmen Moskova’nın da durumdan memnun olduğu anlaşılıyor. Rusya başından beri Kürtlerin taleplerine olumlu yaklaşıyor ve Cenevre Konferansı’nda da Kürtlerin bağımsız olarak Yüksek Konsey altında katılmalarından yana.

Beyaz Saray Kaygılı

ABD’de ise Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki konuya dair bir Türk gazetecinin sorusuna şu yanıtı verdi: “Suriye’de bağımsız bir Kürt bölgesi ilan etme çabalarına dair haberlerden elbette kaygı duymaktayız. Özel bir Kürt bölgesi oluşturmak, bölgedeki birçok topluluğu kapsayacak, daha geniş bir kararın parçası olmalı. Bizim görüşümüz, Suriye’nin birleşik olması gerektiği yönünde.’

ABD Basınında Destek Yazıları

Fakat son günlerde ABD medyasında Obama yönetimini Rojava’daki Geçici Yönetim’e destek vermeye çağıran yazılar da yayımlanmakta. Tanınmış Ortadoğu uzmanı Michael Rubin’in ‘ABD Suriye Kürdistanı’nı Kucaklamalı’ başlıklı yazısından sonra, pazartesi günü de Ted Galen Carpenter’ın ‘Büyük Kürdistan’ın Yükselişi’ başlıklı yazısı yayımlandı. İki yazar da Kürtlerin radikal gruplara karşı elde ettiği başarıdan övgü ile bahsederken, Obama yönetiminin Rojava’daki Kürtlere destek olması gerektiğini dile getirdi.

Yine George W. Bush’un Ulusal Güvenlik danışmanlarından Stephen Hadley de pazartesi günü Hürriyet’teki röportajında Suriye’deki Kaide varlığına dikkat çektikten sonra “Kürtlerin yaşadığı bölgelerde de muhtemelen daha fazla özerklik olacak” dedi. Ayrıca, uluslararası basının Geçici Yönetim’e yakın ilgi gösterdiği görülüyor. Kararın açıklandığı tarihten beri belli başlı yayın organlarında bu konuda birçok haber ve yorum yer almakta.

Sonuç olarak, Rojava’daki hamleler, Kürtlerin hem kendi geleceklerinde hem de Suriye’nin geleceğinde ne kadar kritik bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterirken; uluslararası dengeler ve bölgesel konjonktür açısından da giderek belirleyici bir konuma yükselmelerini sağlayacak gibi görünüyor.

http://www.radikal.com.tr/dunya/gecici_yonetim__pyd_dayatmasi_mi-1166244