IMC TV’de Mercek Altı Progrmında Rojava’daki Durumu Tartıştık
IMC TV’de Mercek Altı Progrmında Rojava’daki Durumu Tartıştık
IŞİD Neden Rojava’daki Kürtlere Saldırıyor?
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Rojava’daki Kürt yapılanmasını kendisine bir tehdit olarak görüyor. Çünkü IŞİD’in kurmaya çalıştığı sisteme çok ters. Kürtler ılımlı bir toplum ve yüzleri de Batı’ya dönük. Kadının topum içindeki değeri ve rolü de oldukça yüksek. Bilindiği gibi Rojava’da birçok üst düzey yönetici kadın. Bu durum IŞİD’i çok rahatsız ediyor.
Ayrıca, Kürtler Müslüman olmayan toplumları kucaklayan bir yapıya sahipler. Zaten kanton yönetimlerinde de bu durum iyice görülüyor. IŞİD ise tersine hoşgörüsüz ve insanlara kendi İslam anlayışını dayatmaya çalışan bir yapı. O nedenle Rakka’da kurduğu emirliği diğer bölgelere de yaymak istiyor. Zaten son dönemlerde Irak ve Suriye’de birçok bölgeyi ele geçirdi. Bütün bunlar IŞİD’in anlayışına ters ve bunun için IŞİD Kürtleri bir tehlike olarak görüyor.
IŞİD’in Irak Kürdistan Bölgesi Saldırıları Neden Peki?
IŞİD Irak Kürdistan Bölgesi için de benzer rahatsızlıklar duyuyor. Bölge istikrarlı ve huzurlu. Orada da Hıristiyan azınlıklar rahat durumdalar ve hükümette yer alıyorlar IŞİD bundan da rahatsız. Onun için Irak Kürdistan Bölgesi’ne birkaç saldırı gerçekleştirdi. Kürtler doğal yapıları gereği kadınlara değer vermeleri, Müslüman olmayan azınlıkları kucaklamaları, batıya dönük yüzlerini IŞİD kabul etmiyor, her seferinde intihar saldırılarıyla Kürtlere karşı düşmanlığını gösteriyor.
ABD’nin Irak’a yaptığı müdahaleden sonra, Irak kaos içerisinde. Ama Kürdistan bölgesi bunun dışında. Ekonomisiyle, toplumsal yapısıyla bir model olarak duruyor. Bu da IŞİD’in memnun olmadığı bir durum. IŞİD orada da egemenlik sağlamak istiyor. IŞİD insanlara korku salarak, akıl almaz şiddet yöntemleriyle kendi tarafına çekmeye çalışıyor ve bunda büyük oranda başarılı da oluyor. Zaten El Kaide bile IŞİD’i reddetti. Diğer bütün radikal gruplar IŞİD’ ten rahatsız. Artık IŞİD sadece Kürtler için değil, hem bölge, hem de Batı için de büyük bir tehlike unsuru olarak görülüyor.
IŞİD’in Savaşçı Kaynağı ve Esad Desteği?
IŞİD’in savaşçı kaynağı dünyanın her yerinden: Afganistan, Pakistan, Tunus Cezayir, S Arabistan, Çeçenistan, Bosna, Arnavutluk vb. Finans kaynaklarının da daha çok Körfez ülkelerinin olduğu yaygın bir kanı. Son dönemlerde Batı medyasında Esad rejiminin IŞİD’e destek olduğu, en azından göz yumduğu daha fazla şekilde dile getirilmekte. Zaten YPG kaynakları da kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu durumu sürekli ifade ediyorlardı. IŞİD gibi radikal yapıların sayesinde Esad’ın kendisini tim dünyaya var olan en iyi alternatif olarak sunma politikasının da başarıya ulaştığını görmek lazım.
IŞİD Kürtler İçin Nasıl Bir Tehlike Olabilir?
Son Musul saldırılarında Irak ordusunun birçok silahın IŞİD’in eline geçtiği bildiriliyor. ABD silahları dâhil, son model yeni silahlar bunların yarın öbür gün Erbil’e, Süleymaniye, Diyarbakır’a saldırmayacakları belli değil. Bu nedenle de Kürtlerin bu durumu görerek önlem almaları gerekiyor. IŞİD’in Musul’a girmesi hem Rojava için, hem de Kürdistan Bölgesi için büyük bir risk. Hem Rojava’daki Kürtlerin, hem de Kürdistan Bölgesi’nin bir araya gelip ortak karar almaları gerekir. Buna KDP, YNK, GORAN, PYD diğer gruplar hepsi oturup bu tehlikeyi görmeleri lazım. IŞİD birkaç ay önce Erbil’e saldırdı. Yine geçen ay Serekaniye’ye saldırdı. Son dönemlerde de başta YNK olmak üzere, KDP’ye ve Kürdistan Bölgesi’ne saldırıyor.
Bu saldırıları Kürtlerin iyi görmesi ve ortak hareket etmeleri lazım. Ortaya çıkan bu tehlikeli durum son dönemlerde KDP ile PYD arasında var olan gerginliği azaltmak için de bir fırsat olarak görülmeli. Her iki taraf da farklıkları bir kenara bırakıp, bu tehlikeye karşı birlikte hareket etmeli.
Irak Kürtlerinin Bağımsızlık İlanı?
Irak Kürtlerinin bağımsızlık ilanı son zamanlarda sıkça dile getiriliyor. Eğer böyle bir durum varsa Kürtler etmek istiyorlarsa mutlaka ortak bir strateji geliştirmeliler. Yoksa Musul’a, Kerkük’e kadar dayanan IŞİD onlara çok zarar verir. Kürtlerin küçük hesapları bırakıp bir araya gelmeleri lazım çünkü IŞİD sadece Rojava için değil, Kürdistan Bölgesi ve bütün Kürtler için tehlike oluşturmaktadır.
Irak Kürdistan Özerk Bölgesi Başkanı Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Rojava’da yönetimi elinde bulunduran Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasında uzun süredir devam eden gerginlik, hendek olayıyla birlikte doruğa çıkmış durumda.
KDP bu hendeği “güvenlik nedeniyle” kazdığını ve Rojava’ya karşı yapılmadığını birçok kez ifade etti. KDP’nin 17. Bölge Sorumlusu Serbest Bapiri, Amerika’nın Sesi Kürtçe Servisi’nde yayınlanan açıklamasında amaçlarının Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi radikal örgütlerinin bölgeye girişini engellemek olduğunu, hendeğin Kürtlere karşı bir adım olarak görülmemesi gerektiğini söylemişti.
PYD ise hendeğin kazılmasını, “KDP’nin kendisine ve Rojava’daki kazanımlara karşı sürdürdüğü düşmanlığın son örneği” olarak görmekte. PYD kanadının en etkili isimlerinden İlham Ahmed, Radikal gazetesi için kendisiyle yaptığım röportajda, Rojava’da halkın kendi Demokratik Özerklik projesini desteklemesinin KDP’yi rahatsız ettiğini, hendek kazılmasının var olan bu rahatsızlığının bir sonucu olduğunu şu sözlerle ifade etmişti: “Sözde teröristlerden, IŞİD’den korunmak için kazmışlar bu hendeği ama bunun bahane olduğunu herkes biliyor. Çünkü hendek çetelerin geçtiği bölgelerde değil, Kürt güçlerin elinde olan sakin ve huzurlu yerlerde.”
KDP ile PYD arasındaki gerginlik birtakım önemli nedenlere dayanmakta ki bunların başında iktidar çekişmesi yatmakta. Suriye’deki krizin başlamasıyla askeri, siyasal ve toplumsal alandaki boşluğu iyi dolduran PYD, iktidarını her geçen gün daha da güçlendirdi. Diğer partiler kan kaybederken, PYD hızla çekim merkezi konumuna ulaştı. Bunda hiç şüphesiz PYD’nin Rojava merkezli siyaseti ve yöneticilerinin halk arasından olması önemli rol oynadı.
Buna bir örnek vermek gerekirse, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in oğlu Şervan’ın yaşamını yitirdiği sırada Rojava bölgesinde bulunan bir gazeteci olarak, insanların “PYD yöneticileri hiç olmazsa burada, aramızdalar ve yeri geliyor, çocukları da şehit oluyor” şeklinde konuşmalarına çok kez tanık oldum.
Efrin, Kobane ve Cezire bölgelerinde ilan edilen kanton yönetimlerinde bazı küçük parti ve bağımsız şahsiyetler yer alsa da, güç ağırlıklı olarak PYD’nin elinde. Yine, askeri açıdan da, Suriye’deki en disiplinli yapıların başında gelen, Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG) bölgedeki tek güç olması dolayısıyla PYD’nin gücünü daha da pekiştiriyor. Her ne kadar YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, tek bir partinin gücü olduklarını net bir şekilde reddetse de kamuoyundaki algılamanın bu yönde olduğu gerçek.
Buna karşılık, KDP genel anlamda Rojava’daki gelişmelerin dışında kaldı. Kendisine bağlı ya da yakın duran partileri Erbil’de Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) çatısı altında bir araya getiren KDP, bir süre bu yapılanma aracılığıyla güç sahibi olmaya çalıştı. Uluslararası alanda ve Suriye muhalefeti arasında belli bir oranda destek de bulan ENKS, umudunu bağladığı Cenevre Görüşmeleri’nin başarısızlığa uğramasıyla iyice etkisizleşti.
ENKS, kendi içinde yer alan ondan fazla partinin yarattığı çözümsüzlük ve hantallık nedeniyle zaten pek de işlevsel olamıyordu. ENKS’yi oluşturan parti üst kadrolarının Rojava yerine Erbil’de konumlanmaları, var olan gelişmelere karşı politika üretmek yerine, sürekli PYD’ye karşıt konumda olma görüntüsü çizmeleri, Rojava’da etkisiz kalmalarının önemli nedenleri arasında sayılabilir.
KDP bu duruma son vermek ve Rojava siyasetinde daha fazla söz sahibi olmak için son bir hamle olarak yeni bir parti kuruluşuna öncülük etti. Partinin Suriye’deki kolu olan ‘Suriye Kürt Demokrat Partisi’, bölgedeki yaygın adıyla ‘El Parti’ ile Azadi Partisi’nin her iki kanadı ve son dönemde kurulan ‘Yekiti Kurdistani’ adlı küçük partinin katılımıyla Kürdistan Demokrat Partisi-Suriye’nin (KDP-S) kuruluşu bir süre önce Erbil’de ilan edildi. Bu yeni oluşumun Rojava’daki dengelere nasıl bir etkide bulunacağı merakla beklenen bir konu.
KDP ile PYD arasında devam eden gerginliğin bir diğer ana nedeni ise hiç kuşku yok ki, Erbil ile Kandil arasındaki iktidar çekişmesi. PYD yetkilileri, resmi ağızdan PKK ile organik bağı olduklarını reddetse de Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinin kendileri açısından “ilham kaynağı” olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Dolayısıyla Rojava’daki gerginlik bir bakıma bu durumun da yansıması.
PKK, PYD’yi desteklerken, KDP ise önce ENKS, şimdi ise yeni kurdurduğu KDP-S’yi destekleyerek Rojava’daki iktidar savaşını sürdürmeye çalışıyor. Bu durumu daha iyi anlamak için her iki partiye bakmakta fayda var.
KDP ile PKK tüm Kürtler arasındaki en güçlü iki parti. PKK, Kürtlerin yaşadığı Türkiye, Suriye ve İran’da ve de diasporadaki en güçlü siyasi, askeri ve toplumsal yapı konumunda. PKK’nin Irak Kürdistan Bölgesi’nde de KDP dışındaki partilerle, özellikle de Değişim Hareketi (Goran) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile iyi ilişkileri mevcut.
KDP ise Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanlığını elinde bulunduran ve oradaki hükümetin de büyük ortağı olan bir parti. KDP, sahip olduğu ekonomik, politik ve askeri gücün yanı sıra diplomatik alanda da Kürtler arasındaki en güçlü yapı.
Bu iki güç arasındaki iktidar savaşı ve Kürtlerin lideri olma mücadelesi birçok alanda kendini hissettirmekte. Geçen yıl yapılması planlanan ancak “kongrenin liderini kim olacağı, temsiliyet oranının nasıl belirleneceği” gibi sorunlar yüzünden henüz gerçekleşemeyen Kürt Ulusal Kongresi de asıl olarak bu iktidar çekişmesinin bir sonucu olarak ertelenmişti.
Kandil ile Erbil arasındaki siyasi çekişmenin, Kürtlere kimin liderlik edeceği mücadelesinin en belirgin sahası elbette ki Rojava. PKK, lideri Öcalan’ın uzun süre kitle çalışması yürüttüğü ve halkla güçlü bağlar kurduğu Rojava’ya büyük önem veriyor. Gerçekten de Öcalan’ın Suriye Kürtleri arasındaki popülaritesi ve itibarı birçok çevre tarafından bilinen bir durum ve bölgeyi ziyaret edenler bu durumu yakından görebiliyor. PKK’nin kendi içindeki Suriye Kürtlerinin büyük bölümünü Rojava’ya gönderdiği ve bu kişilerin YPG’nin yapılanmasına önemli rol oynadıkları biliniyor. Bu nedenle de PKK, bu bölgeyi kendi mücadelesinin uygulama alanı olarak görüyor.
KDP ise hem Mele Mustafa Barzani’nin “Kürtlük davasının” en önemli temsilcisi olduğu, hem de Rojava’daki en eski partinin 1957 yılında kurulan Suriye Kürt Demokrat Partisi olduğu düşüncesiyle bölgedeki en eski ve en meşru yapı olduğunu savunuyor. KDP’nin daha doğrusu Barzani isminin Cezire Bölgesinde önemli desteği olduğunu da vurgulamak lazım. Bu nedenlerle KDP Rojava’da doğal olarak söz söyleme hakkı bulunduğuna inanıyor.
Gelinen noktada KDP’nin Rojava siyasetinde ana aktör olma mücadelesinde oldukça geride kaldığı, dengelerin büyük oranda PKK’den yana olduğu görülüyor. KDP’nin, Irak Kürdistan Bölgesi’nde yer alan tüm partilerin karşı çıkmasına rağmen Rojava sınırına hendek kazması ve PYD hakkında sert demeçler vermesi, bu mücadelesinden pek de vazgeçmeyeceği anlamına geliyor.
Ankara’nın yaklaşımı değişti
Kürtler arası bu gerginlikte Ankara ise KDP’ye yakın bir siyaset izliyor. Aslında Ankara, Suriye meselesine yaklaşımına önce “Kürtsüz” başladı. Daha sonra Erbil üzerinden ENKS ile görüşmeler yaptı ve bu oluşum üzerinden Kürtlerle diyalog geliştirmeye çalıştı. Fakat ENKS’nin güçsüzlüğünü gördüğünden ve gelişmelerin PYD ekseninde cereyan ettiğini anlayınca, PYD ile de temas kurmaya başladı. Salih Müslim’in sürpriz şekilde Türkiye’ye davet edilmesi Rojava’da olumlu bir hava yarattı. Her ne kadar Müslim’in ilk ziyaretini ikinci bir ziyaret takip etse de ilişkiler hiç de istenilen düzeye ulaşmadı ve bu durum PYD cephesinde hayal kırıklığına yol açtı.
Yine de son dönemlerde Ankara ile Rojava Kürtleri ve PYD arasında bazı olumlu gelişmelerin olduğunu hatırlatmakta fayda var. Geçen ay Cezire ve Kobane Kantonu heyetleri Türkiye’yi ziyaret ettiler. Özellikle Urfa’nın Suruç ilçesinin karşısında yer alan Kobane’den gelen heyetin ziyareti oldukça ilginçti, çünkü bu ziyaret sırasında Süleyman Şah Türbesi’nin korunması konusunda anlaşmaya varıldığı bildiriliyor.
Bunu destekleyen gelişme ise 23 Nisan’da Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan Kobane Kantonu’nun izniyle Rojava’ya giren Türk askeri konvoyunun IŞİD kontrolündeki Karakozak Köprüsü’ne kadar YPG tarafından korunmasıydı. Yine, Türkiye’nin YPG kontrolündeki sınır kapılarında insani geçişleri daha esnek hale getirdiği, Birleşmiş Milletler, Türkiye ve Efrin Kantonu’nun ortak çalışmaları sonucu bölgedeki mültecilere yardım çalışmalarını sürmesi de olumlu gelişmeler olarak göze çarpmakta.
Her ne kadar son günlerde karşılıklı medya savaşı artmış olsa da tabandan gelen bu baskılar sonucunda KDP ile PKK’nin yakın zamanda birtakım üst düzey görüşmeler yapması muhtemel. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani geçen haftalarda bu konuda bazı ipuçları vermişti. Birkaç gün önce Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Cezire Kantonu heyetinin bu konuda bazı görüşmeler yapmış olması mümkün. Son olarak, Kürtler arası gerginliğe bakıldığında bu durumun Kürt kamuoyunda büyük rahatsızlık yarattığı ve her iki taraftan da bu gerginliğe son verecek adımlar beklediği görülüyor.
Washington’da yaşayan gazeteci ve analist Mutlu Çiviroğlu, Amerika’nın Sesi (VOA), Radikal, CNN ve BBC vb. yayın organlarında Rojava, Kürt Sorunu ve Washington’daki gelişmeler üzerine yorum ve analizler yazmakta, röportajlar yapmaktadır. Ayrıca, Erbil merkezli Rudaw gazetesinin İngilizce baskısında özellikle Suriye ve Türkiye’deki Kürt sorunu, Amerika’nın bölgeye yönelik siyaseti gibi konularda makale ve analizler yazmaktadır.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/rojava-uzerinde-pyd-kdp-mucadelesi
The issue of trenches on the border between Iraqi Kurdistan Region and Rojava has been one of the most important issues for the Kurds in last several weeks.
Barzani led Kurdistan Democratic Party (KDP) says these trenches are intended for preventing ISIS and other extremist groups from crossing the border. Yet, this notion has not convinced many.
Kurdish People’s Defense Units (YPG), who has successfully been fighting against ISIS and other radical groups, is strongly rejecting the idea that Islamic extremists ever use the region where trenches are dug. Democratic Union Party (PYD) also believes the trenches are dug by KDP to further deepen the ongoing embargo on Rojava, and punish the people for supporting the PYD.
In Iraqi Kurdistan Region there is generally a consensus among political parties against these trenches with the exception of KDP. Indeed, in regards to Rojava generally, Goran, PUK, Islamic parties and other smaller parties have a different view than KDP; they are more supportive of PYD and Cantons declared in three regions of Rojava. Since the KDP is the strongest party in Iraqi Kurdistan, and control much of the government, none of these parties really have power to stand against KDP’s policies.
Something certain about these trenches is that they have caused deep wounds in the conscious of many Kurds. Regardless of what political parties say, people commonly view these trenches as something further dividing them and legitimizing the borders which they never accepted. That is the reason for the strong reaction coming from Kurds living in different parts of the world against these ditches.
Finally, it should be noted that people in both sides of the trenches are close relatives that were divided by those borders. Despite those borders they continued visiting each other facing many difficulties. Now they fear that these trenches will separate them forever…
Rojava’nın en tanınmış yazarlarından Helîm Yûsiv, Radikal’in sorularını yanıtladı. Rojava’daki son durum hakkında konuşan Yûsiv, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Haber: Mutlu Çiviroğlu / Arşivi
Yûsiv hangi sebeple kazılarsa kazılsın, hendeklerin kabul edilemeyeceğini, hiçbir partinin Kürdistan’ı bölme hakkının olmadığını vurgularken, Rojava’nın önemli bir konuma geldiğini ve Kürt partilerin küçük çıkarları bir kenara bırakıp beraber çalışmaları gerektiğine dikkat çekti.
Sayın Yûsiv Rojava ve Irak Kürdistan Bölgesi arasındaki gerginlik son haftalarda iyice tırmandı. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) bu hendekleri kendi sınırlarını korumak amacıyla kazdığını iddia ediyor, diğer taraftan başta PYD olmak üzere birkaç parti daha hendeklerin ambargoyu sıkılaştırmak için kazıldığını iddia ediyorlar. Bir Kürt aydını olarak siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Helîm Yûsiv: Kürdistan’ın güneyi ve Rojava arasında kazılan hendeklerin siyasi hendekler olduğunu düşünüyorum. Bu hendeklerin güvenlikle ve sınırları korumakla hiçbir alakası yok. ‘Hendeklerin teröristlerin geçiş bölgelerinde kazıldığı iddia ediliyor fakat bu doğru değil. Hendeklerin kazılması siyasi bir tutum ve iktidar savaşı ile alakalı bir şey. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), PYD’yi zor durumda bırakıp iktidarı kendisine yakın partilerle paylaşmak istiyor.
İki büyük partinin siyasi çıkarlarının çatışması sonucu hendekler kazılmış aslında ve bu çıkarlar Rojava’da Kürt halkını ikiye bölmüş: Bir tarafta halkın büyük çoğunluğu oluşturan PYD, diğer tarafta KDP taraftarları. Zaten Irak’taki KDP daha işin başında Rojava’yı kendisi ve karşı taraf – buna PKK diyebiliriz – arasında bölüşmek istiyordu. Kürt Yüksek Konseyi kurma çalışmalarının boşa çıkması, ulusal birliğin kurulamaması gibi durumlar da KDP’nin bu siyasetinin sonucu meydana geldi. Çünkü KDP, Rojava’daki iktidar savaşında yer edinmek istiyor.
Yani KDP’nin bu hendek kazmadaki amacı Rojava’daki iktidar savaşında yer almak istemesi mi?
Helîm Yûsiv: Evet, hendeklerin PYD’nin kantonlardaki gücünü azaltmak için kazıldığını söyleyebiliriz. Açıkçası PYD’nin bu hendeklerden dolayı zarar gördüğüne de inanmıyorum, sadece Rojava halkı büyük zarar görüyor.
Birkaç gün önce görüştüğüm Kürdistan Demokrat Partisi-Suriye (KDP-S)’nin yeni sekreteri Siûd Mele bu hendekleri haklı gördüğünü belirtmiş, Kürdistan Bölgesi’nin sınırlarını teröristlerden korumansın normal olduğunu söylemişti. Madem halk zarar görüyor, neden bu tür demeçler var o zaman?
Helîm Yûsiv: Siûd Mele’nın bu hendeklere karşı çıkmaması çok normal, çünkü kazılan hendekler Siûd Mele’nın partisi KDP-S’i Rojava’da güçlendiriyor ve bu Irak’taki Kürdistan Demokrat Partisi’nin yürüttüğü siyasetin devamı.
Ben de bir soru sorayım: Acaba Kürdistan’ın güneyi ve Rojava arasında hendek kazarken Kürdistan’ı kimden korumak istiyorlar, Kürtlerden mi? Kürdistan toprakları ne zamandan beri tek bir partinin mülkü olmuş ve kim o partiye Kürdistan’ın güneyi ve batısı ya da güneyi ve kuzeyi arasında hendek kazma yetkisi veriyor? Türk devletinin örmüş olduğu duvarlar anlaşılabilir fakat bir Kürt partisinin Kürdistan toprakları arasında örmüş olduğu duvarlar ya da kazmış olduğu hendekler stratejik hatalara sebebiyet verir. Kim tarafından yapıldığı fark etmez, bu hataya düşülmemeli.
Meseleye şu açıdan bakalım: Eğer hendekler YPG güçleri tarafından Rojava ve Kürdistan’ın güneyi arasında kazılsaydı – ki zaten bunun için birçok sebep var, çünkü gerçekten IŞİD ve Kaide’ye bağlı teröristler Kürdistan’ın güneyinden Rojava’ya geçiyorlar, Sayın Siûd Mele ne derdi acaba?
Onların savunduğu mantıkla hareket edersek bu da bir sınır savunma değil midir? Tekrar söylüyorum, ne sebeple olursa olsun hiçbir Kürt partisinin, her iki tarafı Kürt olan bölgeler arasında hendek kazması kabul edilemez.
KDP teröristlerin Rojava’dan Kürdistan’a geçtiğini iddia ediyor. YPG’nin Medya Genel Sorumlusu Polat Can ise iddiaları sert bir şekilde yalanladı. Kamuoyu bu durumda kime inansın?
Helîm Yûsiv: Her iki taraf da abartılı şeyler söylüyor. Fakat bir gerçek var ki o da hendeklerin teröristler için ya da radikal İslami gruplar için kazılmadığıdır. Hendekler PYD’nin iktidarının yayılmasına ve Rojava’nın demokratik yönetimine karşı kazılıyor. PYD’nin yönetimini yürüttüğü bölgeyi zor durumda bırakmak istiyorlar. Çünkü kurulan kantonlar üç taraftan da çevrilmiş durumda. Tek bir pencere, tek bir kapı varsa o da Kürdistan’ın güneyine açılıyor ve kazılan bu hendekler de bu pencereyi, bu kapıyı Kürtlere kapatıyor. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok, her şey gözler önünde.
Bu soruna mutlaka bir çözüm bulunmalı. Her iki tarafın da birbirini kabul etmesi gerek. PYD’den de istenen şey KDP ile bir anlaşma yoluna gitmesi ve Rojava’da ortak bir iktidar oluşturması. Yine KDP’nin de bu tür hendeklerle siyasi hedeflerine ulaşamayacağını anlaması gerekir.
Medyada Irak Kürdistan Bölgesi’nde olduğu gibi, iktidarın yarı yarıya paylaşımı gibi laflar ediliyor. Geçmişte Kürdistan Bölgesi’nde KDP ile KYB arasında uygulanan bu sistem Rojava’da denebilir mi. Bu çözüm olur mu sizce?
Helîm Yûsiv: Ben çözümden yanayım. %50 %50 olur, %60-%40 olur ya da %90-%10 olur fark etmez, hangi şekilde anlaşırsa anlaşsınlar ben anlaşma taraftarayım. Daha ilk günden, Kürt Yüksek Konseyi kurulduğu zaman, Kürtlerin geleceğinin mutlaka aralarında oluşturacakları birlikteliğe bağlı olduğunu yazdım. Bana göre ne şekilde, hangi formda olursa olsun her iki tarafın üzerinde uzlaşacağı her türlü anlaşma doğru olandır. Bunun için her iki taraftan da istenen şey bir anlaşmaya varmaları. Çünkü bir yenilgi ve kayıp söz konusu olursa, hiçbir şekilde sadece bir taraf suçlu olmaz ve her iki taraf da sorumluluğu paylaşmış olur.
Seçimlerden de bahsediliyor, halkın desteğiyle kazanan partilerin yönetime gelmesi ve diğerlerinin muhalefette kalması iyi bir çözüm olmaz mı? Yakın gelecekte böyle bir şey mümkün mü?
Helîm Yûsiv: Tabii ki seçimleri iyi bir çözüm olarak görüyorum. Fakat önce tüm siyasi partilerin demokratik ve barışçıl bir şekilde seçime katılacağı zemin oluşturulmalı. Bu zemin oluşturulmazsa olmaz. Örneğin, KDP’nin birçok destekçisi Güney Kürdistan’da şimdi. Eğer dışarda olan Rojava’ya dönerlerse, PYD dışındaki partiler de böylesi bir seçime katılma kararı alırlarsa seçimler en iyi yol. Eğer demokratik bir mücadele yürütüp başarılı olurlarsa, PYD’yi iktidardan indirebilirlerse sorun yok. Kürtlerin barışçıl bir şekilde meydanları doldurmaları, farklı fikirler savunsalar da demokratik bir şekilde kimin iktidar olacağını belirlemeleri en iyi çözüm. Tüm partiler, ulusal güçler Rojava karşısındaki tehlike karşısında birlik olmalı ve Kürtlerin geleceği için bu süreci iyi değerlendirmeli. Aksi takdirde ele geçirilen bu tarihsel fırsatları değerlendiremedikleri için tarih kendilerini mahkum edecektir.
http://www.radikal.com.tr/dunya/helim_yusiv_hicbir_partinin_kurdistani_bolme_hakki_yok-1188468