YPJ Komutanı Meryem Kobanî ile Miştenur Tepesi ve Son Durum Üzerine

ypj tree

YPJ Kobanê Komutanı Meryem Kobanî ile Miştenur Tepesi ve Kobanê’deki Son Durumu Görüştük

Mutlu Çiviroğlu https://twitter.com/mutludc

***

Sayın Kobanî, YPG ve YPJ güçlerinin Kobanê’de bugün bazı ilerlemeler kaydettiği aktarılıyor. Savaş cephesinde son durum ne?

Genel olarak güçlerimizin birçok noktada IŞİD’e ağır darbeler vurduğunu söyleyebiliriz. Onlara Rakka, Tilabyad ve Carablus gibi yerlerden gelen takviye ekiplerin kullandigi bazı yollarda ve Miştenur Tepesi’nin eteklerinde, küçük grupların gerilla taktiği ile büyük bir darbe aldılar. Şehir içinde de dün gece iki üç defa saldırmaya çalıştılar fakat biz saldırıları boşa çıkardık, ilerleyemediler. Yine hava saldırıları sonucu birçok IŞİD üyesi öldürüldü. Eskisi gibi her tarafta hareket edemeyecekler. Sadece Kobanê’de değil, hangi yoldan gelirlerse gelsinler her noktada bizim gerilla taktiğimiz ile YPG ve YPJ güçleri ile karşılaşacaklar.

Okurlarımız için de bu bahsettiğiniz gerilla taktiğinin ne olduğunu açıklar mısınız biraz. Gerilla taktiği derken vur-kaç taktiğinden mi bahsediyorsunuz?

Fırsat bulduğunuzda düşman kuvvetini vuracaksınız ve o sizin yerinizi bilemeyecek, kestiremeyecek. Her tarafta olacaksınız, mantar gibi her tarafa yayılacaksınız fakat kendi yerinizde gizlenmiş olacaksınız. Düşman kuvvetleri ateş açtığınız yere kadar gelse bile sizi orada bulamayacak. Buna gerilla taktiği diyebiliriz.

Peki, ne oldu, alanda ne değişti de güçleriniz bu şekilde ilerleyebiliyorlar?

IŞİD bütün gücünü bölgemize yığdı ve biz zaman içerisinde deneyim kazandık. Bu savaşın bir kuralıdır, düşman kuvvetiyle savaştıkça savaş deneyiminiz artıyor ve daha etkili bir mücadele yürütebiliyorsunuz.

Hangi taraftan gelirse gelsin onlara gelen desteğin önünü kesebileceğinizi belirttiniz. Rakka, Cerablus ve Tilabyad taraflarından IŞİD’e sürekli yardım geliyor değil mi?

Tabii ki! Dün gece ve dün de onlara yardım kuvvetleri geldi. Onlara her taraftan sürekli yardım geliyor, sürekli ağır silahlar geliyor. Fakat bu saatten sonra geldikleri her noktaya müdahale edip orayı onlara mezar yapacağız.

Anladığım kadarıyla Miştenur Tepesi henüz tam olarak kontrolünüz altına geçmiş değil, fakat tepeye çıkan yollara ve aynı şekilde Kobanê’ye ulaşan yollarda artık etkili bir gücünüz var, öyle mi?

Evet, ama bu saatten sonra her tarafta olacağız.

İki ay geride kaldı, önümüzdeki günlerde Kobanê’yi nasıl bir durum bekliyor? Hem Kürtler arasında hem de bütün dünya halklar arasında Kobanê’yi IŞİD’ten kurtaracağınıza dair bir umut oluşmuş, neler diyeceksiniz?

60 gün önce, doğu cephesinde saat gece dokuzda başladı saldırılar. Savaşın başladığı ilk saatten bu saate kadar savaştayım. Uluslararası güçler bize destek çıktılar. Bunu belirtmek istiyorum, şüphesiz Kürdüz biz fakat Kobanê’de gerçekten sadece Kürtler için savaşmıyoruz. İnsanlığı hedef alan bu terör örgütü karşısında insanlık için savaşıyoruz.

Bir önceki görüşmemizde ‘elim tetikteyken bütün dünya kadınlarını düşünüyorum’ demiştiniz.

Evet, şüphesiz öyle. Savaşçı arkadaşlarımızla konuştuğum zaman da, kendim savaştığım zaman da bütün Kürt kadınları adına, bütün dünya kadınları adına yapıyorum bunu. Özgürlüğü düşünen her insanı düşünüp savaşıyoruz.

1 Kasım’da bütün dünya sizin için ayağa kalktı. Genel olarak dünya kamuoyuna ve özelde de bütün dünya kadınlarına neler söylemek istersiniz?

Kobanê’deki savaş uluslararası bir savaştır. Kobanê’nin özgürleştirilmesi Ortadoğu’nun özgürleştirilmesine vesile olur. Savaş daha başlar başlamaz Kobanê’nin Ortadoğu için Stalingrad olacağını, halkların birlikteliğini oluşturacağını söylemiştim. Birçok kişi neden böyle bir şey söylediğimi sordu. Yalnız olmayacağımızı, milyonlarca insanın haksızlığı görüp bizi destekleyeceğini belirttim. Çünkü biz kendi topraklarımızda, kendi ülkemizdeyiz.

21. yüzyılda ne dünya da ne de insan haklarını savunanlar bu hakikate göz yumamaz. Vicdan sahibi her insan, her ülke, her gücün bu haksızlık karşısında bir tutum sergileyeceğini düşündüm. Birçok kişi bunu nasıl öngördüğümü soruyor. Çünkü başta kimse destek vermedi, yalnız başımıza, irademizle tanklar toplar karşısında mücadele ettik. Benim umudum vardı, haklı olan hakkına ulaşır elbet.

Bahsettiğiniz bu umut, bütün dünyaya da ilham olmuş gibi. NBC televizyonundan Amerikalı ünlü gazeteci Richard Engel de birkaç gün önce Kobanê’deydi. YPG ve özellikle de YPJ’yi övüp, savaşçılarınızın IŞİD’e karşı yürütülen mücadele bütün dünyanın umut kaynağı olduğunu belirtiyor.

Bu umudun birçok insanın, milyonlarca kadının umudu olacağına inanıyorum. İslam adı altında insanlığı hedef alan bu vahşi örgüt karşısında yürüttüğümüz mücadele, gerçek İslam’ı savunan insanlar için de modern bir geleceğin kaynağı olur.

Bahsettiğiniz bu vahşiler kişiler ne durumda? Savaş cephesinde onları görüyor ve telsizde onları dinleyebiliyorsunuz, moralleri nasıl?

Savaş kuralı, düşmanınız çok zayıf da düşse düşmanınız çok kuvvetliymiş gibi hareket etmenizi söyler. Düşmanlarımızın zorluklar yaşadığını biliyoruz. Fakat dediğim gibi ben bir komutan olduğum için savaş kuralları gereği ancak bu şekilde açıklayabilirim bunu.

Önümüzdeki günlerde ilerleyişinizin devam etmesi mümkün mü? Kamuoyunu beklentileri bu konuda iyimser…

Çok açıklama yapmak istemiyorum şimdi. Bir hedefim var, oraya ulaştığım zaman her şeyi açıklayacağım. Orayı bıraktığım gün buraya mutlaka döneceğim diye ahdetmiştim.

Sesinizden bahsettiğiniz yere çok uzak olmadığınız anlaşılıyor?

Ben umutluyum, şu an konuştuğumuz bu dakikada bir mevzideyim ve bahsettiğim o yere bakıyorum…

***

Görüş ve röportaj istekleri için mciviroglu@gmail.com

***

YPJ Kobanê Komutanı Meryem Kobanî ile yaptığımız röportajın Kürtçe orjinal ses dosyasını aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.

Anadolu Ajansı’nın Kürtçe Servisi Karışık Tepkiler Alıyor

Yetkililer övgüyle karşılıyor fakat birçok Kürt, hükümetin niyetinden kuşku duyuyor.

Mutlu Çiviroğlu

Resmi Anadolu Ajansı’nın (AA) 1 Eylül’de Kürtçe yayın yapmaya başlaması Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yetkililerince takdirle karşılanırken eleştirenler bu dilin daha yaygın kullanılmasını savunuyorlar.

AA Kürtçe servisi Türkiye’den ve dünyadan siyaset, ekonomi, spor, turizm, kültür ve yaşam konularını Kürtçe’nin önde gelen Kurmançi ve Sorani lehçelerinde işliyor. Türkçe, İngilizce, Arapça, Boşnakça ve Rusça’nın ardından Kürtçe, AA tarafından kullanılan altıncı dil oldu.

Ajansa göre Kürtçe servisinde çoğu Ankara ve Irak Kürt Bölgesi başkenti Erbil’de yerleşik olmak üzere 40 kişilik bir ekip çalışacak. Kendilerine Mardin Artuklu Üniversitesi’nde ve Muş Alparslan Üniversitesi’nde Kürtçe dilinde akademik ve gazetecilik eğitimi verildi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gelişmeyi memnuniyetle karşıladı.

Yaptığı açıklamada “Kürtçe yayınıyla AA, Türkiye ile civar ülkelerdeki Kürt nüfusu, Kürt kardeşlerimiz ve oradaki kamuoyu arasında güçlü bir köprü kuracak” dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AA’nın Kürtçe servisinin, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) propagandasına karşı mücadelede yardımcı olacağını vurguladı.

Çelik, “Bölgede tek taraflı bilgilendirme oluyor, bunlar çoğunlukla PKK propagandası. Maalesef bu bir kirli bilgilenmeye yol açıyor. Dolayısıyla Anadolu Ajansı’nın böyle bir eksikliği görerek harekete geçmesi, Kürtçe servis bölümünü açması bence çok faydalı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, bu girişimin Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik bir adım olduğunun altını çizdi.

“AA Kürtçe Servisi’ni ülkemizde demokratikleşmeye ve ifade özgürlüğüne yönelik önemli bir adım olarak görüyorum. Bunun birliğimizi ve dayanışmamızı güçlendirmesini ümit ediyorum” şeklinde konuştu.

Kürt çevrelerden gelen tepkiler ise daha ihtiyatlıydı. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, AA’nın faaliyetleri arasına Kurmançi ve Sorani lehçelerinin de girmesini “önemli adım” olarak gördüklerini ifade etti.

Uluslararası yazarlar grubu PEN’in Kürtçe bölümü başkanı Şeyhmus Sefer, SES Türkiye‘ye konuşarak AA’nın Kürtçe servisini hayata geçirmesinin bir paradoks olduğuna çünkü hükümetin Kürtçe dilinde tam eğitime izin vermeyi reddettiğine değindi.

“AA’nın Kürtçe yayına başlaması tabii ki olumlu bir adım. Fakat burada bir aldatmaca var. Eğer Kürtler kendi anadillerinde eğitim alamıyorlarsa AA’nın veya TRT 6’nın Kürtçe servis açmasının maksadı ne?” sorusuyla devlet denetimindeki Kürtçe TV kanalına atıfta bulundu.

Sefer, hükümetin herşeyden önce Kürtçe eğitimi kabul etmesi gerektiğini, bunun Kürt halkı için “temel insan hakkı” olduğunu ekledi.

“Eğer yetkililer kalıcı barış istiyorlar ve insan haklarına saygı duyuyorlarsa Kürtlerin okullarda kendi anadillerinde eğitim almalarına izin vermeliler. Türkiye’de kendi anadilini konuşamayan milyonlarca Kürt çocuk var” şeklindeki görüşlerini SES Türkiye ile paylaştı.

Sefer, Kürtçe’nin korumaya yönelik adımlar atılmaması halinde hayatiyeti tehlikeye girebilecek diller arasında olduğu hususunda UNESCO’nun uyarıda bulunduğuna işaret etti.

AA’nın Kürtçe Servisi ile ilgili olarak “Kürtler için standart, ana dilde eğitim ve dillerinin korunması, geliştirilmesidir. Bunun dışında hiçbir Kürt, bu gibi politikalara hiçbir değer vermez” görüşünü ileri sürdü.

Radikal gazetesinin önde gelen köşe yazarlarından Ali Topuz, Sefer’in endişelerini son günlerde yazdığı bir makalesine taşıyarak Kürtçe’nin öğrenim dili yapılmaması halinde iki veya üç nesil sonra kaybolacağını yazdı.

İstanbul’da yaşayan Kürt şair ve oyun yazarı Rumet Soylu, AA’nın Kürtçe servisi hakkında iyimser fakat arkasındaki etmen konusunda şüpheci.

SES Türkiye‘ye konuşarak “Benim görüşüme göre AA’nın Kürtçe servisi daha çok TRT 6’ya benziyor. Türkiye, 80 yıldır Kürt bulunmadığını ve dillerinin olmadığını söyledi. Bunun gibi adımlar red politikasının başarısızlığını açıkça gösteriyor” tespitini ortaya koydu.

Diyarbakır’da öğretmenlik yapan Ömer Fidan, hükümetin kendi siyasi gündemini hayata geçirmek için bu gibi adımlar atıyor olmasından kaygı duyduğunu belirtti. Fidan, ne üniversitelerdeki Kürtçe eğitim programlarının ne de TRT 6’nın Kürtçe diline olumlu bir katkı yapmadığını, AA’nın da yetersiz kalmasından korktuğunu ilave etti.

http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/features/departments/national/2013/09/10/feature-01