Stateless Kurds in Syria after 2011

Syrian President Basha Assad issued a decree in April 2011 to give back citizenship stripped from some 300,000 Kurds.
Selam Ahmedoo
In a over-the-phone interview with Kurdish Affairs Analyst Mutlu Civiroglu on April 27, 2014, Abdulsalam Ahmed, Co-chair of the People’s Council of Western Kurdistan (PCWK) in Rojava, Syria says some 50,000 Kurds received back their citizenship.
Ahmed warns that this number is an estimate since they do not have exact statistics.
 Ahmed says only Ajnabis (Registered stateless Kurds) could apply to get citizenship, but many of these people had already left Syria because of the heavy circumstances they were forced to live in.
Ahmed informs that Maktoumeen, (Unregistered stateless Kurds who do not possess even identity document and almost invisible) who number between 75,000 and 100,000 could not even apply to get their citizenship.

‘Kürtler ile Araplar Arasına Fitne Sokmaya Çalışıldı’

YPG’nin stratejik öneme sahip Til Birak şehrini kontrolü altına alması hem Kürt kamuoyunda hem de uluslararası medyada oldukça yankı buldu. Bazı kuruluşlar YPG’nin şehirde sivillere yönelik katliam yaptıklarını öne sürdü. Bunun üzerine Kürt ve Arap siyasetçiler bir grup gazeteci ile birlikte Til Birak’a gidip incelemede bulundu. Heyette yer alan Batı Kürdistan Halk Meclisi (MRGK) Eşbaşkanı Abdulselam Ahmed sorularımızı yanıtladı.

Haber: Mutlu Çiviroğlu / Arşivi

MRGK Eşbaşkanı Abdulselam Ahmed (sol baştaki) ve beraberindeki heyet Arap ileri gelenleriyle bir araya geldi

Sayın Ahmed, YPG tarafından kontrolü sağlanan Til Birak’a bir ziyarette bulundunuz. Gidiş nedeniniz neydi? 

Bazı kesimler Kürtler ile Araplar arasına fitne sokmaya çalışıyordu. Bu savaşı Kürt ve Arap savaşı olarak göstermek istiyorlardı. Karalama politikası izleniyordu. Orada katliam ve tecavüzler olduğuna dair yalan yanlış şeyler söyleniyordu. Bizler de Arap aşiretlerinin ileri gelenleriyle birlikte bölgeye geçtik. Yanımıza gazetecilerden oluşan bir heyeti de aldık. Böyle bir şey olmadığına dair durumu yerinde tespit etmeye gittik. Çeşitli medya organlarında, internet sitelerinde dolaşan haberlerin doğru olmadığını göstermek istedik. Bunun için bir mektup ulaştırıldı. Bölgeye giden heyet ‘Cizire Kent Komitesi’ adına orada temaslarda bulundu.

O medya organlarından biri de Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) yakınlığı ile bilinen Orient TV’ydi. Kanal, birçok kişinin öldürüldüğü, katliam yapıldığına dair haberler yayınlamıştı sanırım. Sizin heyetinizin ziyaretinden sonra bu tür haberlerini tekzip etti mi?

Hayır, şu ana kadar herhangi bir düzeltme veya tekzipte bulunmadılar. Onların Kürtçe servisi muhabirleri de bizimle birlikte Til Birak’a geldiler ve oradaki durumu kendi gözleriyle gördüler. Zaten Orient TV de, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi, Nusra Cephesi gibi radikal ve de şovenist anlayışların siyasetine hizmet ediyor. Radikal, şovenist, karışıklık yaratmak isteyen, Kürtlere düşman gruplara hizmet ediyor. Diyebiliriz ki yaklaşımları şovenistçedir, Kürtlere karşı bir duruş sergiliyorlar. Onların bize karşı tavırları, bizim bölgelerimizdeki istikrar ve huzuru çekememezliktir. Bizim kontrolümüzdeki bölgelerde Kürtler, Araplar ve Süryaniler birlikte barış içinde yaşıyorlar. Bu tür yayınlarla bölgeyi karıştırmak, Kürtler ve Araplar arasında savaş çıkarmak istiyorlar. Ne yazık ki bu anlayış rejime ve bölgelerimize girmek isteyen radikal gruplara hizmet ediyor.

Bölgedeki Arap ileri gelenleri ile de görüştüğünüzü söylüyorsunuz. Onların yaklaşımı nedir? Sizden ne tür istekleri oldu, sizi nasıl karşıladılar?

Dün yeni kurulan komitemizin girişimleriyle tutuklanan 36 kişiyi serbest bıraktırdık. Bugün de 50 kişinin serbest bırakılmasını sağladık. Huzurun sağlanması için, IŞİD gibi, Nusra Cephesi gibi radikal gruplara yardım eden bu kişileri serbest bıraktık. Biz bölgedeki Arap ileri gelenlerinin çoğunun IŞİD ve Nusra gibi radikal örgütlere karşı olduklarını biliyoruz. Onlar da bölgelerinin huzurlu olmasını istiyor, o nedenle de ellerini Kürtlere uzatıyorlar. Onların yaklaşımlarının genelde olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Duruma makul bir şekilde yaklaşıyorlar ve Kürtlerle birlikte hareket etmenin kendi çıkarlarına olduğunu görüyorlar. Çünkü YPG şu anda Rojava’yı, ayırım gözetmeksizin, tüm bileşenleriyle birlikte savunuyor.

Peki, Til Birak’ın Kürtler için önemi nedir?

Bilindiği üzere Til Birak Kürt ve Arapların birlikte yaşadığı bir şehirdir. Kamışlı şehrinin 40 km güneyinde yer almaktadır. Ayrıca Kamışlı ile Haseke karayolu üzerinde stratejik bir noktadadır. Birçok yolun bağlandığı bir yerdir. Til Birak üzerinden, Kuzey tarafından birçok Kürt şehrine geçişler sağlanabiliyor. Radikal gruplar bu şehri ele geçirmişlerdi. Bu şehirden de çevredeki Kürt köylerine saldırıyorlardı. Zaten Til Birak’taki insanları da göçe zorlamışlardı. Bu güçlerin orada bulunması tüm bölge için sorun oluşturuyordu. Til Birak’ı kullanarak Kamışlı ve Kürt bölgelerine saldırmak istiyorlardı. Yol kesiyorlardı, insanları kaçırıyorlardı. Oradaki halkın talebi üzerine YPG müdahalede bulundu ve IŞİD ile Nusra’yı oradan çıkardı.

Bazı Kürt liderler Arap şehirlerine girdiği için YPG’yi eleştiriyorlar. Dün de Pêşverû lideri Hamid Derwiş’in açıklamaları vardı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Cenevre’de Kürtler adına konuşan Hamid Derwiş ve onun gibi siyasetçilerinin açıklamalarına uysaydık tüm bölgemiz IŞİD ve Nusra’nın elinde olurdu. Derwiş ve onun gibilerinin mantığına göre, Kürtlerin ve Arapların birlikte yaşadığı Til Temir, Serêkaniyê, Tirbespi ve Çilaxa gibi şehirleri de kurtarmamamız gerekiyordu! Yine Haseke şehrinin de bir kısmı Rojava sınırları dahilindedir. Onlara göre, Haseke’ye de girmememiz gerekiyor, orayı da IŞİD ile Nusra’yı gibi gruplara bırakmalıyız! Bu mantıkla baktığımızda bugün Til Koçer’in de IŞİD kontrolünde olması gerekiyordu. Bu kesimler ellerinde Kürdistan haritalarıyla dolaşıyorlar ve büyük taleplerde bulunuyorlar. Bu bahsedilen yerler de o haritanın sınırları içindedir! O yüzden söylediklerinin hiçbir değeri yok çünkü yanlış bir mantık ile hareket ediyorlar. Bu söylediklerinde Kürtlerin hiçbir çıkarı yoktur. Kendi partilerinin küçük hesaplarıyla olaylara yaklaşıyorlar ama durum hiç de öyle değil. Kıskançlık gözüyle bakıyorlar ki bu kabul edilebilir bir durum değil. Devrimin başlaması ile birlikte Rojava’yı da bırakmışlar. Bölgede hiçbir etkinlikleri kalmamış. Bölgedeki duruma vakıf değiller, bilmiyorlar ne olup bittiğini. Til Birak, IŞİD ve Nusra’nın merkezi haline gelmişti. Buradan Kürtlerin şehir ve köylerine saldırıyorlardı. Til Birak Arap şehri olduğu kadar aynı zamanda Kürt şehridir de.

Geçenlerde Kamışlı’da asayiş ve rejim güçleri arasında bir gerginlik yaşanmıştı. Şehirdeki son durum nedir?

Kamışlı’da durum sakin ve huzurlu. Birkaç gün önce bir gerginlik yaşandı. Devlet güçleri iki Süryani vatandaşı tutuklamıştı. Bizim asayiş birimlerimiz duruma müdahale etti. Devlet güçleri ve asayişimiz arasında bir çatışma yaşandı. Asayiş güçlerimiz de rejimin kurumlarına el koymak zorunda kaldı ve onlardan 15 kişiyi tutukladı. Sonunda rejim iki Süryani vatandaşı serbest bıraktı. Bunun üzerine asayiş de elindeki 15 kişiyi serbest bıraktı.

http://www.radikal.com.tr/dunya/kurtler_ile_araplar_arasina_fitne_sokmaya_calisildi-1178752

Time for U.S. to Embrace Syria’s Kurds

Mutlu Civiroglu, Special to CNN

Editor’s note: Mutlu Civiroglu is a Washington, DC based-journalist and Kurdish affairs analyst focusing on Syria and Turkey. You can follow him @mutludc. The views expressed are the writer’s own.

The United States has been searching for an ally in Syria since the uprising began in March 2011. But while the exiled opposition coalitions have been dogged by infighting and a lack of real influence inside Syria, and the armed opposition within the country is rife with extremists, Washington has been ignoring a natural and potentially valuable ally: the Kurds.

Kurds administer the most stable, peaceful corner of Syria, and have been open in trying to secure better relations with the West. Yet despite this, there is little to speak of in terms of ties. It is time for Washington to accept that if it wants to eventually see a peaceful, pluralistic Syria, then the Kurds are its best partners moving forward.

Unlike the main opposition coalition, Syrian Kurdish groups are united. Indeed, the two major Kurdish umbrella groups, the People’s Council of Western Kurdistan (PCWK) and the Syrian Kurdish National Council (SKNC), recently announced they had reached agreement on several key issues, including unified Kurdish participation at the Geneva II Conference.

Unfortunately, Washington does not seem interested in Kurdish participation. According to some SKNC leaders, U.S. Ambassador to Syria Robert Ford pressured Kurds to be part of the Syrian National Coalition (SNC) rather than pushing for Kurdish participation in Geneva. “We don’t understand why Ford has such a negative attitude towards Kurdish parties,” SKNC official Ahmed Suleiman reportedly told Voice of America.

But this approach has little chance of success, especially as the SNC has shown little desire to recognize Kurdish demands. In fact, the SNC went as far as to denounce the Kurds’ recent declaration of autonomy: “Its declaration of self-rule amounts to a separatist act shattering any relationship with the Syrian people who are battling to achieve a free, united and independent state, liberated from tyranny and sovereign over all its territory,” the group said.

This failure to recognize Kurdish demands is at the root of much of the Kurdish suspicion of the Arab opposition. True, rather than take on a military equipped with sophisticated weapons and advanced air strike capabilities, Kurds have been trying to protect their homes and build self-government from the bottom up. But just because Kurds don’t want to fight the al-Assad regime on somebody else’s behalf doesn’t mean they are regime collaborators.

The picture is further complicated by the fact that Washington ally Turkey strongly rejects any status for Kurds, and has looked to prevent Kurdish participation in Geneva. These diverging interests between Washington and Ankara surely underscore that it is time for the international community to develop a Kurdish policy of its own.

The reality is that the armed Kurdish People’s Defense Units (YPG) deserves recognition for fighting extremist groups. The YPG claims to have killed almost 3,000 fighters from fundamentalist groups such as al-Nusra and the Islamic State of Iraq and al-Sham, efforts that have also included notable roles for female fighters.

Meanwhile, Syrian Kurdistan is the safest and most stable corner of Syria, and has been a safe haven for those fleeing violence. The Kurdish focus on defending territory from both government brutality and extremist attacks, rather than taking a front and center role in the conflict, has meant that Arab, Assyrian and Chechen neighbors have been able to live relatively peacefully together in Kurdistan.

Against this backdrop, Kurds last month announced an interim administration to fill the vacuum that followed the regime’s 2012 withdrawal from Kurdistan. The administration aims to provide social, economic, educational and health services even as the people of Syrian Kurdistan live under tough conditions imposed by al Qaeda affiliates. There is, for example, a shortage of basics including bread, milk, baby food and medical equipment. A lack of electricity and fuel is making life difficult for locals during the winter, and providing assistance would be a good step for Western capitals to take if they want to boost ties with a population that could provide valuable support for their goals.

The U.S. and its allies would find it in their own interests to stop ignoring the Kurds and instead welcome their participation in Geneva – a conference that ignores Syria’s largest ethnic minority, after all, will not produce any viable solutions.

Kurds across the world have demonstrated their solidarity with Syrian Kurdistan. It is time that Washington joined them.

Time for U.S. to embrace Syria’s Kurds