Position of PCWK and SKNC on Geneva II Round II

Special Debate on Geneva II Round II

Guests: Co-chair of People’s Council of Western Kurdistan (PCWK) Abdulselam Ahmed and Secretary of Yekiti Party from SKNC Ibrahim Biro

ABD’nin Suriye Kürtlerini Kucaklama Vakti Geldi

ABD’nin Suriye Kürtlerini Kucaklama Vakti Geldi

Mutlu Çiviroğlu https://twitter.com/mutludc

ABD, 2011 Mart’ında isyan patlak verdiğinden beridir Suriye’de kendine uygun bir müttefik arıyor. Sürgündeki muhalif gruplar kendi aralarında çekişme halindeler ve Suriye içinde gerçek bir tabana sahip değiller. Ülke içerisindeki silahlı muhalefet ise radikal unsurlarla dolu. Bu karmaşada ABD kendisi için uygun ve potansiyel olarak değerli bir müttefiki gözden kaçırıyor: Kürtler.

Kürtler Suriye’nin en istikrarlı ve huzurlu bölgesini yönetiyorlar ve Batı’yla daha iyi ilişkiler geliştirmeye de açıklar. Buna rağmen şu ana kadar herhangi bir ilişkiden söz etmek mümkün değil. Washington’un, huzurlu ve çoğulcu bir Suriye tesis etmek istiyorsa Kürtlerin kendisine en iyi müttefik olacağını anlama zamanı artık gelmiş durumda.

Muhalefeti oluşturan ana koalisyondan farklı olarak Kürtler kendi içerisinde birliklerini oluşturmayı başardılar. İki ana Kürt çatı organizasyonu Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) daha yakın zamanda 2. Cenevre konferansına ortak katılım da dahil temel meselelerde uzlaşmaya vardıklarını açıkladılar.

Ne yazık ki Washington, Kürtlerin katılımı konusunda isteksiz gözüküyor. Birçok ENKS liderinin bildirdiğine göre ABD’nin Suriye elçisi Robert Ford, Kürtlere Cenevre konferansına bağımsız katılmak yerine Suriye Ulusal Konseyi altında katılmaları yönünde baskı yapıyor. ENKS yetkilisi Ahmed Süleyman, Amerika’nın Sesi Kürtçe Servisi’ne yaptığı açıklamada ‘Kürt partileri konusunda Ford’un neden bu kadar negatif bir tutum içerisinde olduğunu anlayamıyoruz’ diyor.

Fakat bu yaklaşımın başarısı şansı, özellikle de Suriye Ulusal Konseyi Kürtlerin taleplerini tanımak konusunda pek istekli görünmediği için son derece zayıf. Dahası, SUK daha da ileri gidip Kürtlerin yakın zamandaki otonomi ilanlarını da ayrılıkçılıkla itham etmiş durumda. Grup, Kürt otonomisiyle ilgili açıklamasında ‘Kürtlerin özyönetim ilanı, tiranlıktan kurtulmuş ve toprakları üzerinde tam egemenlik kurmuş özgür, birleşik ve bağımsız bir Suriye için savaşan, Suriye halkıyla olan bağları parçalayıp atan ayrılıkçı bir girişimden başka bir şey değildir’ diyor.

Kürtlerin taleplerine karşı bu duyarsızlık, Kürtlerin Arap muhalefetine dair çekincelerinin de en temel nedenini oluşturuyor. Doğru; sofistike silahlar ve hava üstünlüğüne sahip bir konvansiyonel ordu ile savaşmaktansa, Kürtler kendi yurtlarını koruyup tabandan bir özyönetim oluşturmayı tercih ettiler. Ancak Esad rejimine karşı başkasının adına savaşmak istememeleri onların rejimle işbirliği içinde oldukları anlamına da gelmiyor.

Bu tabloyu daha da karmaşıklaştıran bir başka etmen Washington’un yakın müttefiki Türkiye’nin Kürtlerin herhangi bir statü elde etmesine kesin olarak karşı olması ve Cenevre’ye Kürtlerin katılımının önüne geçmek istemesi. Washington ve Türkiye’nin bu gittikçe birbirinden uzaklaşan çıkarları artık uluslararası toplumu özgün bir Kürt stratejisi oluşturmaya teşvik etmeli.

Kürt Halk Savunma Güçleri (YPG)’nin radikal gruplarla mücadelesinin takdir edilmesi gerekiyor. Çok sayıda kadın savaşçıyı da içinde barındıran YPG, El Nusra ve IŞİD gibi köktenci gruplara bağlı 3000’in üzerinde savaşçıyı etkisiz hale getirdiğini iddia ediyor.

Aynı zamanda Suriye Kürdistanı ülkenin en huzurlu ve istikrarlı bölgesi olarak şiddetten kaçan çok sayıda insana da güvenli bir liman oluşturuyor. Kürtlerin iç savaşta merkezi bir rol almak yerine kendi bölgelerini rejim vahşetinden ve radikal unsurların saldırılarından korumaya konsantre olması Arap, Çeçen ve Süryanilerin de Kürdistan’da görece bir huzur ortamında yaşamalarını sağlıyor.

İşte bu koşullarda, Kürtler geçtiğimiz ay içerisinde geçici yönetimlerini ilan edip 2012 yılında rejimin Kürdistan’dan çekilmesiyle oluşan iktidar boşluğunu doldurdular. Yönetim El Kaide ile bağlantılı grupların baskılarından kaynaklanan zor koşullara rağmen sosyal, ekonomik, eğitim ve sağlık hizmetleri vermeyi hedefliyor. Mevcut durumda, örneğin ekmek, süt, bebek maması ve tıbbi malzeme gibi en temel ihtiyaçlar bile zorlukla karşılanıyor. Elektrik ve yakıt kısıntıları özellikle kış aylarında halka büyük sıkıntı yaşatıyor. Batı başkentleri kendilerine değerli bir müttefik olabilecek bir nüfusla ilişkilerini geliştirmeye, bu temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik yardımlarla başlayabilirler.

ABD ve müttefikleri Kürtleri göz ardı etmekten vazgeçip, Cenevre’ye katılımlarını teşvik etmenin kendi çıkarlarına daha uygun olduğunu fark etmeliler. Suriye’nin en büyük etnik azınlığının taleplerini göz ardı eden bir konferansın zaten uzun vadeli çözüm üretme şansı olmayacaktır.

Dünya çapında Kürtler, Suriye Kürdistanı’nı desteklediklerini gösterdiler. Washington’un da onlara katılma zamanı geldi de geçiyor bile.

Bu yazı Washington DC’den gazeteci ve Kürt Sorunu Uzmanı Mutlu Çiviroğlu tarafından yazıldı ve İngilizce orijinali CNN’de Ocak 13 tarihinde yayınlandı.  Yazı Türkçeye VivaHiba tarafından çevrildi.

http://vivahiba.com/article/show/abdnin-suriye-kuertlerini-benimseme-vakti-geldi/

Rojava’da MGRK ile ENKS Arasında Önemli Anlaşma

Rojava’da MGRK ile ENKS Arasında Önemli Anlaşma

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesini fiilen kontrol eden ve Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) en büyük bileşeni olduğu Batı Kürdistan Halk Meclisi (MRKG) ile Suriye Ulusal Koalisyonu’na (SUK) dahil olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında 5 gündür Erbil’de devam eden görüşmeler sonuçlandı.

MGRK Başkanı Abdülselam Ahmed ve ENKS Başkanı Tahir Sefuk ortak basın açıklaması yaparken

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in arabuluculuğunda başlayan görüşmelerden çıkan karara göre Kürtler, Cenevre-2 Konferansı’na tek bir heyetle gidecek, Semelka Sınır Kapısı açılacak ve ilişkilerin sağlıklı yürütülmesi için 11 kişilik bir komite oluşturulacak.

Dün Erbil’de düzenlenen basın toplantısında Batı Kürdistan Halk Meclisi Başkanı Abdülselam Ahmed “Cenevre-2’de Kürt meselesi konuşulmazsa eksik bir konferans olacaktır” mesajı verdi. Kürt, Arap ve Süryanilerin birlikte hareket etmeleri halinde başarılı olabileceklerini belirten Ahmed, sınır kapısının da siyasete alet edilmeden hep açık kalması gerektiğini vurguladı. Ahmed, ENKS’nin, PYD’nin tutukladığı kişilerin bırakılması şartıyla ilgili de “Batı Kürdistan Halk Meclisi olarak bunların serbest bırakılmaları girişimde bulunma kararı aldık” dedi.

Önce SUK’un Mutabakatı

Ahmed kurulacak 11 kişilik bağımsız komite ile ilgili de şu bilgiyi verdi: “Komite sınır kapısı, sağlık, insani yardım ve eğitim gibi birçok konuda gözlem yapabilecek. Bu gözlemlerini tarafsız bir şekilde dile getirme yetkisine sahip olacaklar.”

ENSK Başkanı Tahir Sefuk ise “Konferansa Suriye muhalefetiyle birlikte katılma kararı aldık. Suriye muhalefeti, onlarla birlikte toplantıya katılmamızı istemezse Kürtler olarak katılacağız. Kürtlerin tek heyet olarak katılması çok önemlidir” dedi.

Konferansı Boykot İhtimali

PYD’yi Kürt Yüksek Konseyi’nde temsil eden İlham Ahmed ise Radikal’e yaptığı açıklamada Cenevre-2 Konferansı’na ortak bir heyetle katılma kararının kabul edilmesi için konferansı organize edenler nezdinde çaba göstereceklerini söyledi. Bu taleplerin kabul edilmemesi durumunda konferansı boykot edeceklerini belirten Ahmed, Cenevre-2’nin ikinci Lozan’a dönüşmesine izin vermeyeceklerinin altını çizdi.

Ahmed, Sêmalka Sınır Kapısı’nın önceden olduğu gibi her iki meclisin içinde yer alacağı ortak bir heyet tarafından yönetileceği bilgisini verdi. Kapının önce insani yardımlar, acil durumlar ve aile birleşimleri gibi konular için açılacağını belirten Ahmed, daha sonra ticari amaçlı kullanıma da izin verileceğini kaydetti.

Rojava’da YPG’nin konumunun ne olacağı sorusuna Ahmed şu yanıtı verdi: “YPG, Rojava’daki grupların tamamının ortak gücü ve bugüne kadar 400’e yakın şehidi var. YPG hem Rojava’da hem de uluslararası alanda kabul gören, saygı gösterilen bir güçtür. Bu nedenle başka bir askeri güce ihtiyaç yok. İsteyen herkes YPG’ye katılıp, Rojava’yı savunabilir.”

KCK Dış İlişkiler Sorumlusu Zagros Hiwa da Kürtlerin birden fazla heyetle Cenevre 2’ye gitmelerinin Kürtler adına bir kazanım sağlayamayacağını vurguladı. Radikal’e konuşan Hiwa, Rojava’da ENKS ve MRKG’yi Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında birleştiren Erbil Anlaşması çerçevesinde birliğin yeniden sağlanması için PKK ile KDP’nin görüşmeler yaptığını ve Cenevre’ye tek heyetle katılım konusunda ortak bir yaklaşım çıktığını belirtti. Hiwa “Cenevre 2 çok önemli. Çünkü tüm Ortadoğu yeniden şekillendiriliyor. Bu yüzden Kürt Yüksek Konseyi’nin tüm Rojava Kürdistanı’nı temsil etmesi için ortak bir tutum ortaya çıktı. Bu yaklaşım PKK ve KDP’de de var” dedi.

‘İkinci Lozan Olmasın’

Hiwa Kürtlerin farklı heyetler halinde Cenevre’ye gitmelerinin riskli olduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Ayrı ayrı gittiklerinde Kürtler adına bir kazanım sağlayamayacaklar. Her bir güç Kürt bölgesinin bir parçasının talibi olacak. Kendi ideoloji ve argümanlarına göre Kürtlerin haklarını savunacaklar. Kürtler bunu daha önce çok yaşadı. Kürtlerin en büyük tecrübesi bu konuda örnek olabilecek Lozan’dır. Lozan öncesi ‘Kürtler kardeşimizdir, haklarını vereceğiz’ dediler. Fakat Lozan yapıldıktan sonra Kürtlerin adını ağızlarına almadılar ve Kürtlerin hakları üzerine hiçbir sonuç çıkmadı. Ondan sonra da tüm Kürdistan parçalarında Kürtler üzerine inkâr siyaseti yürütüldü. Neden böyle oldu? Çünkü Kürtler kendi adlarına Lozan’a katılmadılar.

Şimdi de Kürtlerin tek ses ile katılmaları istenmiyor. Ulusal ve bölgesel güçler Kürtleri, Cenevre 2’de kullanarak buradan kazanım elde etmek istiyorlar. Bu nedenle Kürtlerin tek bir heyet ile katılmaları onlara kazandıracaktır. Kürtlerin kazanımlarının olması halinde uzun vadede tüm Ortadoğu’nun yararına da olacaktır.”

http://www.radikal.com.tr/dunya/kurtlerden_ortak_katilim_icin_rest-1167908

Rojava: Geçici Yönetime Kim, Nasıl Yaklaşıyor?

Mutlu Çiviroğlu / Washington

BBC Türkçe

10 ARALIK 2013
 

Rojava’daki ‘geçici yönetim’ projesi, 12 Kasım’da ‘Kurucu Meclis’ ilanıyla birlikte yeni bir döneme girdi.

Bazı yayın organlarında ‘geçici yönetim’ olarak yer alsa da, aslında bu kurumlar geçici yönetimin hazırlık aşamalarını oluşturuyor.

Projeye göre, Rojava’daki geçici yönetim İsviçre modeline benzer şekilde 3 ayrı, özerk kanton oluşacak: Afrin, Cizire ve Kobanê.

Her kantonun bir bölgesel meclis oluşturulacak ve Kamışlı’daki Genel Meclis’e temsilci gönderecek.

Geçici yönetim organları

Sorularımızı yanıtlayan geçici yönetim sözcüsü Ciwan Muhammed, Kamışlı’daki toplantıda alınan kararlar sonucu 96 kişilik ‘Genel Meclis’ oluşturulduğunu anımsatırken, bu meclise bağlı olarak aralarında Arap, Çeçen ve Hıristiyanların da bulunduğu 62 kişilik ‘Geçici Yönetim Denetleme ve İzleme Konseyi’ kurulduğunu aktarıyor.

Bu kurumların üzerinde de ‘Yürütme Konseyi’ oluşturulması kararı alındı. Sözcü Muhammed, bu üyelerden 12’isinin Cizire bölgesi, 3’ünün Afrin’den ve 3’ünün de Kobane temsilcileri olacağını ifade ediyor.

Muhammed, Geçici Yönetim Yürütme Konseyi’nin kendisiyle (sözcülük) birlikte toplam 19 kişiden oluşacağını belirtiyor.

Muhammed, yeni sistemin işleyişini de şöyle anlatıyor:

“Yürütme Konseyi olarak 15 Kasım’da yaptığımız toplantıda üç önemli karar aldık. Bunlar: Geçici Yönetim projesini uygulamaya koymak, seçim sistemi oluşturmak ve Toplumsal Mutabakat Sözleşmesi’ni hazırlamak. Şimdi bu üç kararın uygulanması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Geçici yönetimin amacı

Kurucu meclis projesini destekleyenler Esad yönetiminin Rojava’dan çekilmesinin ardından ortaya çıkan yönetim boşluğunu doldurmak için oluşturulduğunu söylüyor. PYD tarafının en önemli isimlerinden biri olan, Kürt Yüksek Konseyi üyesi İlham Ahmed, toplumsal ihtiyaca da dikkat çekerek şöyle devam ediyor:

”Biz Kürtler, Suriye’deki en güçlü ve en örgütlü muhalefet olarak, bölgede yaşayan diğer haklarla birlikte Geçici Yönetim’in nasıl olacağını tartıştık. Sonunda Suriye’nin tamamına örnek olacağına inandığımız bu demokratik sistemde karar kıldık.”

Ahmed, Geçici Yönetim’in halkın sağlık, ekonomik, eğitim gibi toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak ve bölgenin güvenliğini sağlanması için çalışacağını ifade ediyor.

Destekleyenler ve karşı çıkanlar

Rojava’da var olan çok parçalı siyasal yapı, birçok konuda olduğu gibi geçici yönetim konusunda da bütünlüklü bir karar çıkmasına engel oluşturuyor.

Projeye var olan tepki de ‘destekleyenler, karşı çıkanlar ve kararsız olanlar’ olarak üç başlık altında toplanabiliyor.

Geçici Yönetim projesinin en önemli bileşeni Demokratik Birlik Partisi (PYD).

Şam’ın yaklaşımı

Rojava’daki Geçici Yönetim ile ilgili Esad yönetiminden olumlu ya da olumsuz herhangi bir açıklama gelmiş değil. Ama Suriye’deki Kürt İnsiyatifi’nin Başkanı, parlamenter Omer Osêile yaptığım görüşmede söyledikleri Şam’ın tutumu hakkında oldukça önemli ipuçları veriyor.

‘Geçici Yönetim tek taraflı, yani talep sadece Kürtlerden geldi. Ama hükümetin bu oluşumdan rahatsızlık duyduğunu sanmıyorum. Bu defakto yönetimin hem Kürtlerin, hem de Suriye’nin yararına olacağı kanısındayım. Hükümet güçleri Kürtlerin yaşadığı birçok bölgeden çekildikten sonra ortaya çıkan yönetim boşluğunu PYD ve YPG doldurmuş oldu. Bu güçler bölge halkına hem lojistik anlamda, hem de temel gıda maddelerinin sağlanması konusunda yardım ediyorlar.’

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yakınlığı ile bilinen Osê, Esad hükümetinin Kürtler için bir takım haklar tanımaya hazırlandığını ve bunun için de diyaloga açık olduğunu dile getiriyor.

‘Suriye’deki kriz aşıldığı takdirde, devletin yasal olarak Kürtlere siyasi ve sosyal her türlü hakkı tanıyacağını düşünüyorum. İnanıyorum ki bu kriz bittikten sonra hükümet otonomi ve özerklik de dahil olmak üzere, Kürtlerin idari ve hukuku bütün haklarını tanıyacaktır.’

Suriye hükümetinin Geçici Yönetim hakkındaki sessizliği, Beşar Esad’ın en azından durumdan rahatsız olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Eğer Osê’nin iddia ettikleri doğruysa yani Esad yakın dönemde Kürtlere geniş haklar tanıyacaksa, rejimin bu oluşumu Kürtlerin hakkı olarak görmesi doğal bir durum. Tabii ki bu iyimser bir senaryo ve Kürtlerin çok zulüm gördükleri bu rejime şüpheyle yaklaşmaları için birçok sebep var.

Rejimin Geçici Yönetim’e ses çıkarmamasının bir başka nedeni de, ülkedeki en örgütlü askeri ve siyasi güç olan Kürtleri karşısına almak istememesi. Zaten rejimin baştan beri yapmaya çalıştığı da bu yani yeni bir cephe açmamak için Kürtlerle çatışmadan kaçınmak.

Her ne kadar 35 parti ve kurumun bu yönetimi desteklediği öne sürülse de, ismi geçen kuruluşların bir bölümü PYD’ye yakın kadın, gençlik, sivil toplum örgütleri.

Muhammed Musa liderlindeki Kürt Sol Partisi, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDPS) Nasreddin İbrahim’in lideri olduğu kolu, Cemal ŞêxBaqi’nin Suriye Kürdistan Demokrat Partisi, Salih Gedo’nun Kürt Demokratik Sol Partisi, Ferhat Telo’nun Kürdistan Liberal Partisi ve diğer bazı küçük Kürt partileri oluşuma destek verenler arasında.

Ayrıca, çeşitli Arap, Hıristiyan ve Çeçen parti ve sivil toplum örgütleri de Geçici Yönetim’e destek veriyor.

Yakın zamanda ‘Siyasi Birlik’ oluşumuna giden Dr. Abdulhakim Beşar’ın lideri olduğu, El Parti olarak bilinen Kürdistan Demokrat Partisi (KDPS), Azadi Partisi’nin her iki kanadı ve yakın zamanda Yekiti Partisi’nden ayrılan YekîtîyaKurdistani bu oluşuma karşı çıkanlar. Bu oluşum Erbil merkezli olarak biliniyor ve siyaseten Irak Kürdistan Demokrat Partisi’ne yakın.

Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)’nin Rojava’daki kardeş partisi İlerici Parti (Peşvêrû), PYD’den sonra en güçlü partilerden biri olan MuhyeddinŞêx Ali’nin lideri olduğu Kürt Demokratik Birlik Partisi ise halen kararsız.

Faysal Yusuf’un lideri olduğu, Peşvêrû’dan ayrılan Reform Hareketi de henüz karar vermeyen başka bir oluşum.

Geçmiş dönemlerde PYD’ye sert muhalefetiyle bilinen Kürt Birlik Partisi (Yekiti) de Rojava ve Erbil’de bulunan yöneticilerinin kendi aralarında yaşadığı sorunlardan dolayı tutumunu halen netleştirebilmiş değil.

Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) nasıl bakıyor?

ENKS’in belli koşullarla da olsa Suriye muhalefetine katılım kararı konsey içinde kriz yaratmış durumda. Katılım kararını desteklemeyen partiler, öne sürülen şartların Kürtlerin haklı olarak gördükleri taleplerini kabul etmek bir yana, Kürtlerin bir ulus olarak varlığını bile kabul etmediğini savunuyor. Fikir ayrılığı geçici yönetim konusunda belirgin halde. El Parti ve Azadi oluşuma çok sert şekilde karşı çıkarken, diğer konsey üyeleri Kürt Sol Partisi, Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürt Demokratik Sol Partisi ise geçici yönetim’de yer alan partiler.

Dr. Abdulhakim Beşar sorularımızı yanıtlarken, geçici yönetime sert eleştiriler yöneltiyor. Beşar’a göre, “Bu proje PYD’nin Rojava’ya dayattığı kendi projesidir ve tehlikeli bir adım. Suriye muhalefeti tarafından ülkeyi parçalayıcı bir adım olarak görüldüğünden, muhalefet içinde var olan Kürtlere karşı olan kaygıları daha arttırmış durumda.”

Beşar, Suriye muhalefetinin yanı sıra, Türkiye, Irak Kürdistan Bölgesi ve Batı dünyasının da karşı olduğu bir oluşumun başarılı olma şansının olmadığı görüşünde.

Azadi lideri Mustafa Cuma da, PYD’yi kendi başına kararlar almakla suçlarken, geçici yönetim projesinin de bunun yeni bir örneği olduğunu öne sürüyor.

Kürt Sol Partisi Genel Sekreteri Muhammed Musa ise Cuma’nın eleştilerine yanıt verirken, “Sizler Erbil’de lüks içinde yaşarken, Rojava’da zor şartlar altında, halkla iç içe yaşayan bizleriz. Nereden biliyorsunuz halkın destek vermediğini” diyor.

Bu projenin PYD tarafından sunulmasına rağmen, hem ENKS, hem de Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) tarafından imzalan ortak bir proje olduğunu belirten Musa, hem Azadi’nin hem de El Parti’nin bilinçli olarak ENKS’nin kararını boşa çıkardıklarını iddia etti.

Kendileriyle ayrı ayrı yaptığım görüşmelerde hem Kürdistan Demokrat Partisi lideri Nasreddin İbrahim, hem de Suriye Kürdistan Demokrat Partisi lideri Cemal Şêx Baqi, Musa’yı destekler biçimde, hem El Parti’nin hem de Azadi’nin kasıtlı olarak bu projeyi engellemeye çalıştığını iddia ettiler.

Bazı partiler ise henüz karar vermiş değil.

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/12/131209_rojava_geciciyonetim.shtml